İndirgemecilik (reductionism), Batı Medeniyeti'nin ve Batı Aklı’nın (BA) kurucu
ve temel koyucu unsurlarından olan 'Pozitivist - İlerlemeci - Bilimselci - Akılcı zihniyet'in önemli metotlarından ve en kullanışlı zihni enstrümanlarındandır. Çeşitli zihniyetlerin kronolojik gelişimi ve evrimi bakımından düşünce tarihine bakıldığında, bahse konu zihni alet'in, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dominant unsur olmaya başladığı erken 17. asır (Galileo Galilei ve Francis Bacon)'dan 1950'ye, modernizmin düşünceler panteonunun zirvesindeki yerinin sallanmaya başladığı tarihsel momente kadar olan süreçte itibarının giderek yükseldiği ve konsolide olduğu; buna karşın, aynı antitenin, postmodernist (1950 - 1990) ve 'post-postmodernist'
(metamodernist, 1999 - günümüz) dönemlerde ciddi bir itibar yitimi yaşadığı
görülecektir (i). İlerleyen satırlarda 'indirgemecilik, anlamsal bakımdan kuzeni olan tümdengelimin ikamesi olabilir mi?' ve 'indirgemecilik varsa, yükseltgemecilik de olmak zorunda değil mi? Bu böyleyse, yükseltgemecilik, genetik malzeme özdeşliği gösterdiği tümevarımın ikamesi olabilir mi?' gibi soruların cevapları üzerinde yoğunlaşılacaktır.
Fikirler topoğrafyasındaki işaret ettiğimiz bu itibar yitimi, aslında, 17. asır - 20. asır dönemindeki ‘verili küresel entelektüel kozmosun aletlerinden tümevarım ve tümdengelimin yaşadığı meşruiyet krizi' ile de iltisaklı ve irtibatlıdır. Bir diğer deyişle 'tümevarım ve tümdengelim tasavvurları'nın gönderme yaptığı ekosferlerle ile 'indirgemecilik ve yükseltgemecilik'in imâ, iddia, işaret ve nispet ettikleri anlam kozmozları aslında 'dış dışa', 'üst üste', ya da 'yan yana' değil, 'İÇ İÇE'dirler.
Bu denemenin
ilerleyen satırlarında, önce 'Kâinat'ta
her şey zıttıyla kaimdir' şeklinde formüle edilebilecek olan kadim bir argüman, '137 sayısı'nın merkezinde
olduğu 'Kozmik Kod'
ve 'Evrensel Pim' argümantasyonu ile (spekülasyon sınırlarını da aşarak, adeta parodik bir şekilde)
irtibatlandırılmaya çalışılacak; ardından, tümevarım ve tümdengelim metotları ile ilgili olarak girişte dillendirilen entelektüel
sıkıntıya vurgu yapılarak, bu merkezdeki açmaza 'yanlışlamacılık yöntemi'nin verdiği metodik cevap temelinde bakılacaktır. Akabinde indirgemecilik metodunun vaat, ima ve
iddia ettiği imkânlarla, malûl olduğu zaafiyetlerin (ana hatlarıyla olmak kaydıyla) altı çizilecektir. Okunmakta olunan satırların finaline doğru, indirgemeciliğin (sürecin belli bir aşamasında ve genetik yapısının zorunlu bir sonucu olarak, diğer bir deyişle ‘ister istemez ve zorunlu olarak’) evrilerek
dönüştüğü (onu
tavsif ve tasvir için önerdiğim ıstılah / terim olan) 'yükseltgemecilik' (oxidationism)'in açabileceği olası fırsat penceresi kendisine yer bulurken, yanı sıra; dünyanın belli başlı felsefe dillerinde şimdiye kadar 'yükseltgemecilik (oxidationism)' ıstılahının teklif edilmemiş olmasının, 'tümevarım metodu'nun bu kavramın ikamesi olarak kullanılmış olmasından kaynaklanmış olabileceğine dair bir argümantasyon da yapılacaktır.
Zikredilen hususatın mecmûuna bakıldığında; indirgemecilik'in analitik bir metot olarak
kullanıldığı uygulamaların, belirli bir
aşamada (kritik bir fazda!), mezkûr metodun tam da zıddına, (yukarıda teklif ettiğim
kavram olan) yükseltgemecilik'in
kuşattığı / nispet ettiği / referans verdiği bir hale tahvil olduğu / dönüştüğü merkezindeki iddia, okunmakta olunan metnin muhatabına
taşımaya çalıştığı merkezi / temel / kor idea olacaktır.
Bu entelektüel gayret, umarım, bir taraftan, 'İndirgemecilik İdeası'nın (numen) lengüistik ifadesinin / replikasının (phenomen, simulakr), ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olurken; yanı sıra, yukarıda vurgu yapılan 'Varoluş Kümesi'nde (Evren, Mevcudat) her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki 'Kadim Kurucu Prensibi'nin icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine de katkı verebilecektir.
Bu entelektüel gayret, umarım, bir taraftan, 'İndirgemecilik İdeası'nın (numen) lengüistik ifadesinin / replikasının (phenomen, simulakr), ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olurken; yanı sıra, yukarıda vurgu yapılan 'Varoluş Kümesi'nde (Evren, Mevcudat) her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki 'Kadim Kurucu Prensibi'nin icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine de katkı verebilecektir.
2 - 'Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir'
Yukarıda işaret edilen Kadim Kurucu Argüman'a verilebilecek çok sayıda örnek, bu iddiaya dair yapılabilecek olan sayısız analoji vardır. Aşağıda, bu fasileden / familyadan olan ve muhatabında, esasen öyle olmasa da ilk bakışta nümerolojik bir antiteye maruz kaldığı intibaını uyandırması olası kozmolojik bir argüman paylaşılacaktır.
evrende gördüğümüz hemen her şeyi kontrol eden 'kozmolojik kod, evrensel pin'dir adeta.
1 sayısını alfa kodunun sayısal / niceliksel karşılığı olan 0,007299'a böldüğümüzde, ortaya çıkan netice ise, yukarıda bahsettiğimiz 137'dir! Paul Dirac'ın (1902 - 1984)
![]() |
Richard Feynman |
geliştirdiği, hem elektronlar (parçacık) ve hem de fotonlar (dalga) için cari olan QED (Kuvantum Elekto Dinamiği) kuramının ortaya çıkardığı
137 büyüklüğünün bu yaygın geçerliliği ve merkezi konumu, bilim camiasını heyecanlandırmış ve mistik ve metafizik spekülasyonlara kapı açılmasına neden olmuştu. Hatta öyle ki, dönemin en parlak bilimcilerinden olan Astrofizikçi Sir Arthur S. Eddington (1882 - 1944), cazibesine kapıldığı bu '137 temelli nümeroloji' etrafında çağdaş bir 'Pisagoryen Tarikat'
kurulmasına ilham bile vermişti. 137'nin 'derin kozmik sırrı'nı çözmeye ciddi emek ve mesai harcayanlar arasında Wolfgang Pauli (1900 – 1958) ve Carl Gustav Jung da (1875 – 1961) vardı. Richard Feynman (1918 – 1988), yıllar sonra 'fiziğin en büyük gizemlerinden biri; insanlar tarafından anlaşılmayacak şekilde ortaya çıkan bir büyülü sayı' şeklinde tanımladığı 137 için ''Tanrı'nın eli' bu sayıyı yazdıysa, kalemi nasıl kullandığını bilmiyoruz' diye eklemeyi de ihmal etmemişti.