İndirgemecilik (reductionism), Batı Medeniyeti'nin ve Batı Aklı’nın (BA) kurucu
ve temel koyucu unsurlarından olan 'Pozitivist - İlerlemeci - Bilimselci - Akılcı zihniyet'in önemli metotlarından ve en kullanışlı zihni enstrümanlarındandır. Çeşitli zihniyetlerin kronolojik gelişimi ve evrimi bakımından düşünce tarihine bakıldığında, bahse konu zihni alet'in, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dominant unsur olmaya başladığı erken 17. asır (Galileo Galilei ve Francis Bacon)'dan 1950'ye, modernizmin düşünceler panteonunun zirvesindeki yerinin sallanmaya başladığı tarihsel momente kadar olan süreçte itibarının giderek yükseldiği ve konsolide olduğu; buna karşın, aynı antitenin, postmodernist (1950 - 1990) ve 'post-postmodernist'
(metamodernist, 1999 - günümüz) dönemlerde ciddi bir itibar yitimi yaşadığı
görülecektir (i). İlerleyen satırlarda 'indirgemecilik, anlamsal bakımdan kuzeni olan tümdengelimin ikamesi olabilir mi?' ve 'indirgemecilik varsa, yükseltgemecilik de olmak zorunda değil mi? Bu böyleyse, yükseltgemecilik, genetik malzeme özdeşliği gösterdiği tümevarımın ikamesi olabilir mi?' gibi soruların cevapları üzerinde yoğunlaşılacaktır.
Fikirler topoğrafyasındaki işaret ettiğimiz bu itibar yitimi, aslında, 17. asır - 20. asır dönemindeki ‘verili küresel entelektüel kozmosun aletlerinden tümevarım ve tümdengelimin yaşadığı meşruiyet krizi' ile de iltisaklı ve irtibatlıdır. Bir diğer deyişle 'tümevarım ve tümdengelim tasavvurları'nın gönderme yaptığı ekosferlerle ile 'indirgemecilik ve yükseltgemecilik'in imâ, iddia, işaret ve nispet ettikleri anlam kozmozları aslında 'dış dışa', 'üst üste', ya da 'yan yana' değil, 'İÇ İÇE'dirler.
Bu denemenin
ilerleyen satırlarında, önce 'Kâinat'ta
her şey zıttıyla kaimdir' şeklinde formüle edilebilecek olan kadim bir argüman, '137 sayısı'nın merkezinde
olduğu 'Kozmik Kod'
ve 'Evrensel Pim' argümantasyonu ile (spekülasyon sınırlarını da aşarak, adeta parodik bir şekilde)
irtibatlandırılmaya çalışılacak; ardından, tümevarım ve tümdengelim metotları ile ilgili olarak girişte dillendirilen entelektüel
sıkıntıya vurgu yapılarak, bu merkezdeki açmaza 'yanlışlamacılık yöntemi'nin verdiği metodik cevap temelinde bakılacaktır. Akabinde indirgemecilik metodunun vaat, ima ve
iddia ettiği imkânlarla, malûl olduğu zaafiyetlerin (ana hatlarıyla olmak kaydıyla) altı çizilecektir. Okunmakta olunan satırların finaline doğru, indirgemeciliğin (sürecin belli bir aşamasında ve genetik yapısının zorunlu bir sonucu olarak, diğer bir deyişle ‘ister istemez ve zorunlu olarak’) evrilerek
dönüştüğü (onu
tavsif ve tasvir için önerdiğim ıstılah / terim olan) 'yükseltgemecilik' (oxidationism)'in açabileceği olası fırsat penceresi kendisine yer bulurken, yanı sıra; dünyanın belli başlı felsefe dillerinde şimdiye kadar 'yükseltgemecilik (oxidationism)' ıstılahının teklif edilmemiş olmasının, 'tümevarım metodu'nun bu kavramın ikamesi olarak kullanılmış olmasından kaynaklanmış olabileceğine dair bir argümantasyon da yapılacaktır.
Zikredilen hususatın mecmûuna bakıldığında; indirgemecilik'in analitik bir metot olarak
kullanıldığı uygulamaların, belirli bir
aşamada (kritik bir fazda!), mezkûr metodun tam da zıddına, (yukarıda teklif ettiğim
kavram olan) yükseltgemecilik'in
kuşattığı / nispet ettiği / referans verdiği bir hale tahvil olduğu / dönüştüğü merkezindeki iddia, okunmakta olunan metnin muhatabına
taşımaya çalıştığı merkezi / temel / kor idea olacaktır.
Bu entelektüel gayret, umarım, bir taraftan, 'İndirgemecilik İdeası'nın (numen) lengüistik ifadesinin / replikasının (phenomen, simulakr), ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olurken; yanı sıra, yukarıda vurgu yapılan 'Varoluş Kümesi'nde (Evren, Mevcudat) her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki 'Kadim Kurucu Prensibi'nin icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine de katkı verebilecektir.
Bu entelektüel gayret, umarım, bir taraftan, 'İndirgemecilik İdeası'nın (numen) lengüistik ifadesinin / replikasının (phenomen, simulakr), ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olurken; yanı sıra, yukarıda vurgu yapılan 'Varoluş Kümesi'nde (Evren, Mevcudat) her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki 'Kadim Kurucu Prensibi'nin icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine de katkı verebilecektir.
2 - 'Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir'
Yukarıda işaret edilen Kadim Kurucu Argüman'a verilebilecek çok sayıda örnek, bu iddiaya dair yapılabilecek olan sayısız analoji vardır. Aşağıda, bu fasileden / familyadan olan ve muhatabında, esasen öyle olmasa da ilk bakışta nümerolojik bir antiteye maruz kaldığı intibaını uyandırması olası kozmolojik bir argüman paylaşılacaktır.
Bilindiği üzere, 1 hidrojen atomu, çekirdeğinde 1 proton ve bunun etrafında dönen 1 elektrondan oluşur. Hidrojen atomunun elektronunun hızı, ışık hızının 1/137'si mertebesindedir. Burada cari olan 137 büyüklüğü enteresandır. Zira, fiziğin diğer birçok sürecinde de karşımıza çıkar bu nicelik. Kuantum elektrodinamiğinde (QED), elektronlarla fotonların gireceği etkileşimlerin olasılığına 'alfa' denir. Alfa çok önemli bir kozmolojik antitedir. Öyle ki, bahse konu bu nicelik (alfa değeri) evrenin ölçeğinin şekillenmesinde, atomlarla atom altı parçacıkların boyutu ve bunların faaliyetinin ölçeklendirilmesinde, söz konusu süreçlerin yoğunluğunda (yeğinliğinde), ışık tayfının yapısında, manyetizmanın şiddetinde ve organik süreçlerin hızında sürekli olarak parmak izini bulduğumuz bir sayıdır. Bir diğer deyişle alfa değeri,
evrende gördüğümüz hemen her şeyi kontrol eden 'kozmolojik kod, evrensel pin'dir adeta.
evrende gördüğümüz hemen her şeyi kontrol eden 'kozmolojik kod, evrensel pin'dir adeta.
1 sayısını alfa kodunun sayısal / niceliksel karşılığı olan 0,007299'a böldüğümüzde, ortaya çıkan netice ise, yukarıda bahsettiğimiz 137'dir! Paul Dirac'ın (1902 - 1984)
Richard Feynman |
geliştirdiği, hem elektronlar (parçacık) ve hem de fotonlar (dalga) için cari olan QED (Kuvantum Elekto Dinamiği) kuramının ortaya çıkardığı
137 büyüklüğünün bu yaygın geçerliliği ve merkezi konumu, bilim camiasını heyecanlandırmış ve mistik ve metafizik spekülasyonlara kapı açılmasına neden olmuştu. Hatta öyle ki, dönemin en parlak bilimcilerinden olan Astrofizikçi Sir Arthur S. Eddington (1882 - 1944), cazibesine kapıldığı bu '137 temelli nümeroloji' etrafında çağdaş bir 'Pisagoryen Tarikat'
kurulmasına ilham bile vermişti. 137'nin 'derin kozmik sırrı'nı çözmeye ciddi emek ve mesai harcayanlar arasında Wolfgang Pauli (1900 – 1958) ve Carl Gustav Jung da (1875 – 1961) vardı. Richard Feynman (1918 – 1988), yıllar sonra 'fiziğin en büyük gizemlerinden biri; insanlar tarafından anlaşılmayacak şekilde ortaya çıkan bir büyülü sayı' şeklinde tanımladığı 137 için ''Tanrı'nın eli' bu sayıyı yazdıysa, kalemi nasıl kullandığını bilmiyoruz' diye eklemeyi de ihmal etmemişti.
Sir Eddington'ın Cambridge'de 1930'larda kurulmasına fikri zemin oluşturduğu Pisagorcu nümerolojist (hurûfi) oluşumdan bu yana geçen 90 yıla yakın sürede, gerek bilim insanları ve gerekse de ontolojik ve epistemolojik kurgularını mistik ve metafizik temel argümanlar üzerine bina eden (akıllı tasarımcılar gibi) mütedeyyin, (sûfîler gibi) spiritüalist ve new age maneviyatçıları, 137 sayısını dekode etme çabalarını sürdürmüştür. Bu çevreler, CERN'de yapılan çalışmalar neticesinde bulunan Higgs Bozonu'nun (Tanrı Parçacığı) parçacık fiziğine ve kozmolojiye kazandırdığı yeni ufukları ve imkânları, 'Tanrı'nın elini görmek', 'Yaradan'ın aklından geçeni okumak' için enstrümantalize etmeye çalışmaktadır (ii).
Arthur Eddington |
Onca Nobel Ödüllü bilim insanının ve insanlık tarihinin en yetenekli ve kapasiteli simalarından bazılarının 137 etrafındaki tutkulu ve sabır dolu bu mistik, nümerolojk ve hurûfîce mesailerinden ve bunun neticesinde ortaya çıkan müktesebattan aldığım cesaretle, bir spekülatif argümantasyon da ben yapacağım: 137 sayısını oluşturan rakamların toplamı 11'dir. 11 sayısını oluşturan rakamların toplamı ise '2'dir. Bilimin, nümerolojinin imkân ve metotlarını kullanarak parodisini yapmam sonucu ortaya çıkan 'iki' sayısının (yine nümerolojinin mantığı içerisinden konuşulacak olursa) tesadüf olmadığını sanıyorum. Bu nicelik, bu bahsin başlığı olan 'Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir' kadim argümanına referans veren bir keyfiyet olsa gerektir. Bir diğer deyişle, QED çalışmaları sonunda bulunan ve bilimsel ve mistik çevrelerde Kozmik Kod ve Evrensel Pin olduğu şeklinde fikirlerin oluşmasına yol açan 137 sayısı / niceliği, her antitenin mutlak surette zıt mahiyette ve karakterde bir ikizinin olduğuna; bu ikili yapının ise varoluş dairesinin temelini ve esasını teşkil ettiğine işaret ediyorsa şayet, buna şaşmamak gerekir diye düşünüyorum.
Wolfgang Pauli |
İndirgemecilik metodu mevcut olduğuna göre, yukarıdaki argümantasyon (Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir) üzerinden şu argümana erişilmesi kaçınılmazdır: 'yükseltgemecilik metodu'nun varlığı zorunludur; müstakilen formüle edilmemiş olması, onun diğer metotlar, tanımlar ve formüller içinde gizli / içkin / mündemiç / gömülü olmadığı anlamına gelmemektedir. Atılması gereken adım, onu gömüldüğü (saklandığı, örtüldüğü) yerden çıkararak, bağımsız bir şekilde teorize etmektir (iii).
3 - Tümevarım ve tümdengelim <<<<< >>>>> doğrulama ve yanlışlama
Tümevarım (induction); tek tek olaylardan, somut gelişme ve olgulardan (özel, tikel, parça); bazen de maddi gerçeklikle (fizik alem) hiçbir irtibatı ve mütekabiliyeti olmayan ‘pür mantıksal ve matematiksel (uygulamasız, teorik, soyut) tekil önermeler’den yola çıkarak genele (tümel, bütün) erişmeye; pratiği (praksis) esas alıp teoriye (yasa, kuram) varmaya hizmet eden, ‘doğruluğu (hakikatle mutabakatı, geçerliliği)’ zorunlu (mutlak) değil
olumsal (contingency) ve olası olan akıl yürütme yoludur. İlkin Aristoteles (Aristo, MÖ 384 - MÖ 322) tarafından formüle edilen ve Francis Bacon (1561 - 1626) tarafından aktüalize edilerek / güncellenerek geliştirilen metodun (müdafileri bakımından)
gerçeklikle örtüşen sonuçlar vermesi için 'tümevarımsal argüman'ın (hipotez, iddia, kuram) dayandığı tekil olaylar (olgular, iddialar) kümesinin temsil kabiliyetinin yüksek olması (yeterince geniş bir örneklem setine dayanması) şarttır.
Tümdengelim (deduction); doğru olduğu varsayılarak (bazı durumlarda ise dış dünyayla mütekabiliyeti ve mutabakatı değil, salt kendi içindeki mantıki ve semantik tutarlılığı gözetilerek) dillendirilen genel bir ifadeden hareketle, bu ifadenin anlam uzayının kapsadığı (içerdiği, kuşattığı) bütün bir olgular seti (tekil vakalar, tikel unsurlar) hakkında hüküm yürütmektir. Bu akıl yürütme metodu ile tümelden tikele, genelden özele, kuramdan pratiğe, yasadan olguya, iddiadan olaya, ideadan maddi gerçekliğe / dünyaya, sonuçtan sebebe ilerlenir. Tümdengelimsel iddia, bazı durumlarda tümevarımsal çıkarımla, bazen de ona başvurulmaksızın vücut bulan argümandır. Diğer birçok dillendiriliş biçimlerinin (tercihlerinin) yanı sıra,
tümevarıma 'yükselme, çıkma' metaforları; tümdengelime ise 'alçalma,
inme' analojileri nispet edilebilir. Bu yüzden de indirgemecilik tümdengelim tarafından kapsanırken; tümevarım ise, (bu metinle teorize edilmeye çalışılan) yükseltgemeciliğe yakın duran, akraba (anlamdaş ?) olan bir felsefi / ilmi terimdir.
Tümevarım ve tümdengelim birbirini bütünleyen, destekleyen, tamamlayan,
birbirinin adeta olmazsa olmazı (sine qua non) ve mütemmim
cüzü olan akıl yürütme tarzlarıdır.
Tümevarımla elde edilen genel ifade (teori, kanun, hipotez) gerçeklikle örtüşüyorsa, bunun tümdengelimsel
uygulamalarının da gerçeklikle sorun yaşamaması gerektiği varsayılır. Ya da vice versa!
Tümevarımla elde edilen genel ifade (teori, kanun, hipotez) gerçeklikle örtüşüyorsa, bunun tümdengelimsel
uygulamalarının da gerçeklikle sorun yaşamaması gerektiği varsayılır. Ya da vice versa!
Tümevarım ve tümdengelime düşünce tarihi boyunca yapılan itirazlar, (yukarıda ifade edildiği üzere) 1950'den sonraki postmodernist ve metamodernist süreçte güçlendi. BA'nın kimi unsurları, yeterince geniş örnekleme dayanan bir
tümevarımsal düşüncenin, varoluş küresindeki ilgili bütün olguları, süreçleri ve olayları açıklamaya ehil ve mümeyyiz olduğunu savunurken; onun (BA) içerisinden
konuşup bir itirazı dillendirenler
ise, ne kadar geniş, kapsayıcı ve
kuşatıcı olduğu iddia
edilirse edilsin, hiçbir örneklemin, parçası
olduğu varlık dairesinin tamamına
dair hakikatle mutabık genellemelerde
bulunulabilmesini sağlayacak bir temsil
kabiliyeti taşımadığına vurgu yapmayı tercih ederler. Mezkûr itirazı dillendirenler, tümevarımın kategorik olarak (özünde, fıtratında, genetiğinde ve temelde)
sorunlu ve noksan
olması yüzünden, onun üzerinden elde edilen genel (tümel) hipotezlerle yapılan tümdengelimsel akıl yürütmenin de, ister istemez, sorunlu ve noksan
olacağına işaret eder. Bahse konu bu akıl yürütme sürecinin esas olarak 'doğrulama temelli' yürütülmesi, o antitenin
olacağına işaret eder. Bahse konu bu akıl yürütme sürecinin esas olarak 'doğrulama temelli' yürütülmesi, o antitenin
biyo-politiğinde ve düşünsel genetiğinde mündemiçtir.
Karl Popper (1902 - 1994) tarafından önerilen yanlışlama (falsification) metodu ise, 'tümevarım - tümdengelim süreci'nin yukarıda tarife çalışılan doğrulamacılık (verification) menşeyli zafiyetinin aşılması hususunda yepyeni bir hareket sahası ve varlık alanı açmıştır. Yanlışlama Metodu’yla Popper; ‘tümevarım - tümdengelim süreci’nin doğruluğunun
ve geçerliliğinin
sağlamasının yapılmasını, mezkûr
süreci olumlayan çok (sonsuz?) sayıda tezahür
üzerinden gerçekleştirmek gibi zor, zahmetli, uzun ve karmaşık bir ‘edimler seti’ne tâbi olmaktan kurtarmıştır. Popper’ın bu kolay, kısa, basit, anlaşılır ve devrimci teklifi sayesinde, sadece bir olumsuz görüngü üzerinden ('bütün kuğular beyazdır' iddiasının, görülen ilk 'siyah kuğu' ile birlikte yanlışlanarak terk edilmesi örneğinde olduğu gibi) tümevarım – tümdengelim’in yanlışlanması, ardından da tedavülden ve emisyondan çekilmesi mümkün olabiliyordu. Literatüre katılan bu metot, sadece bilimsel düşünceye değil, genel olarak beşeri düşünme imkân ve istidadına eklenen çok kullanışlı bir enstrümandı.
üzerinden gerçekleştirmek gibi zor, zahmetli, uzun ve karmaşık bir ‘edimler seti’ne tâbi olmaktan kurtarmıştır. Popper’ın bu kolay, kısa, basit, anlaşılır ve devrimci teklifi sayesinde, sadece bir olumsuz görüngü üzerinden ('bütün kuğular beyazdır' iddiasının, görülen ilk 'siyah kuğu' ile birlikte yanlışlanarak terk edilmesi örneğinde olduğu gibi) tümevarım – tümdengelim’in yanlışlanması, ardından da tedavülden ve emisyondan çekilmesi mümkün olabiliyordu. Literatüre katılan bu metot, sadece bilimsel düşünceye değil, genel olarak beşeri düşünme imkân ve istidadına eklenen çok kullanışlı bir enstrümandı.
4 - İndirgemecilik: neyi; neye, nereye, neyle ve nasıl indirmeli?
Hiç kuşku yok ki, indirgemecilik,
başta felsefe olmak üzere, doğal ve beşeri bütün bilimsel
disiplinlerde
kullanılan önemli bir kavram, anahtar role sahip kritik
bir metottur. Bunu ana hatlarıyla
mercek altına almaya çalışacağım.
'Bir bütünü, onu oluşturan parçalar; bir
sistemi, ona göre daha az karmaşık olan başka (alt?) sistemler; bir bilimsel
disiplinin cevap bulmaya kalktığı soruları, o disiplini (önceleyen?) diğer
disiplinler üzerinden kuşatmaya, anlamlandırmaya ve açıklamaya çalışmak' indirgemeciliğin en popüler, kuşatıcı ve muhtasar
açıklamasıdır.
Doğru kullanıldığında, evreni daha derinlikli
bir şekilde kavramamıza
yardımcı olan indirgemecilik, yerinde tasarruf edilmediğinde, dramatik hataların oluşmasına neden
olur. Anlayacağınız, 5N1K kuralı habercilik için nasıl hayati ve merkezi önemdeyse; 'neyi,
nereye, nasıl ve niçin' indirgeyeceğini bilmek ve uygulayabilmek de bahse konu akıl yürütme tarzı için en az o nispette tayin edicidir.
İndirgemeciliğin
yanlış kullanımı; bir bütünün, kendisini
oluşturan parçaların toplamından; bir ilmi disiplinin, kendisinin unsurları
olan alt disiplinlerden; nihai bir hipotezin (sonuç), kendisini önceleyen diğer
hipotezlerden (sebepler) ‘daha fazla bir şey' olduğu kritik hakikatinin
ıskalanmasıyla ortaya çıkan bir handikaptır.
Bunu, çokça verilen popüler bir örnek
üzerinden, ‘insanın kuşatılıp, anlamlandırılması sorunsalı’ merkezinde tartışmaya
çalışacağım.
5 - İnsan: çok boyutlu, çok bilinmeyenli bir denklem!
5 - İnsan: çok boyutlu, çok bilinmeyenli bir denklem!
'Varoluş amaçlı mıdır; öyleyse, bu amaç
nedir?', 'İnsan özünde iyi midir?', 'Evren sonlu mudur; o takdirde, bu son
nasıl olacak?', 'Evren'in ortaya çıkışı bilinçli bir tasarıma mı, yoksa
tesadüfe ve olasılığa mı dayanır?', 'Bunca kötülük niçin var?', 'İnsan
tamamlanmış bir proje mi; yoksa, gelişmesi açık uçlu olan bir antite mi?',
'Niçin 'hiçbir şey' değil de 'bir şey' var?' gibi sorulara 'Büyük
Metafizik Sorular (BMS, Major Metaphysical Questions )' diyoruz.
Felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji ve bilimler; Kozmos'la ve insanın orada işgal ettiği yerle ilgili olan bu 'Büyük Metafizik Sorular'a, kendi hakikat rejimleri bağlamında, cevaplar verirler. Doğal bilimler, BMS'yi (olabildiğince) iştigal sahalarının ve ilgi alanlarının dışına ötelemeyi ve varoluş küresinin çoklu tekrarlı gözleme ve deneye dayanan ampirik (görgül) tezahürleri üzerinden maddi gerçekliği okumayı tercih ederler. Doğal bilimlerin yaptığı bu okumalar sonucunda verdiği cevaplar 'küçük harfli - minimalist'dir. Öte yandan, yukarıda zikredilen diğer disiplinlerin cevapları ise (çoğunlukla) 'BÜYÜK HARFLİ - maksimalisttir.
Yukarıda da vaat edildiği üzere, indirgemecilik metodunu 'insan antitesi'ne tatbik etmeye geldi sıra. Pozitivist -
ilerlemeci - bilimselci - akılcı yaklaşımı esas alan BA, insanın benliği, kişiliği, şuuru,
zekâsı, iradesi ve varoluş zincirindeki mana, önem ve amacıyla
ilgili olan fenomenleri ‘felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar ve
mitoloji’nin tesirinden
bütünüyle azade kılmaya çalışan bir duruşa sahiptir. Onun (BA), insanı esas
olarak psikolojinin ve davranış biliminin sağladığı
imkânlar üzerinden okuma teşebbüsü insan temelli indirgemeciliğinin ilk adımıdır:
(i) felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji >>>>> psikoloji, davranış bilimi.
(i) felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji >>>>> psikoloji, davranış bilimi.
BA, insan temelli indirgemeciliğinin ikinci
adımında psikoloji ve davranış bilimini, beynin ve sinirlerin fonksiyonlarına,
dolayısıyla da biyolojinin nöroloji alt disiplinine indirger:
(ii) psikoloji, davranış bilimi >>>>> nöroloji.
(ii) psikoloji, davranış bilimi >>>>> nöroloji.
İnsanı anlama amaçlı indirgemecilik prosesi sonucunda başvurulan nörolojinin yetersiz kaldığı görüldüğünde, BA insanı bu sefer de biyoloji'nin alt branşları (disiplin) olan moleküler
biyolojiye ve genetik mühendisliğine dercederek çözmeye çalışır:
(iii) nöroloji >>>>> moleküler
biyoloji, genetik mühendisliği.
Takip eden merhalede BA,
insanı biyolojik faaliyetleri üzerinden
anlamlandırma çabasını, onu organik kimyasal olgular ve süreçler üzerinden
kuşatmaya tahvil eder:
(iv) moleküler biyoloji, genetik
mühendisliği >>>>> organik kimya.
İndirgemecilik, kat etmeye başladığınızda adeta dönüşü olmayan bir yol(culuk) gibidir. Felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji’den çıkılan ‘insanı kuşatma, anlama ve anlamlandırma
yolculuğu’nun, canlıları mercek altına alan organik kimya
istasyonunda nihayetlenmemesi ve kullanıcısını kimyanın cansız olgularla ilgilenen inorganik kimya disiplininin varlık alanına sürüklemesi işte tam da bu yüzden kaçınılmazdır:
(v) organik kimya >>>>> inorganik kimya
İndirgemecilik metodunun, insanı anlamak / anlamlandırmak adına inorganik kimyadan sonra başvurduğu bir sonraki alet çantası ise, inorganik kimyanın fizikle müşterek sahası, kesişim alanı olan fizikokimyadır:
İndirgemecilik metodunun, insanı anlamak / anlamlandırmak adına inorganik kimyadan sonra başvurduğu bir sonraki alet çantası ise, inorganik kimyanın fizikle müşterek sahası, kesişim alanı olan fizikokimyadır:
(vi) inorganik kimya >>>>> fizikokimya.
Escher'in Resim Galerisi deseni kendi kendisine referans vermenin neden olduğu sonsuz döngüyü büyük bir ustalıkla resmetmektedir. |
Fizikokimya disiplini, hiç kuşkusuz BA'nın 'insan nedir?' sorusuna indirgemecilik metodu üzerinden cevap arayışı sırasında müracaat ettiği (ele aldığı inceleme nesnesini (insan'ı) mutlak manada kuşattığı iddiasındaki) son ilmi disiplin değildir. Dedik ya, indirgemecilik, az sonra paylaşacağımız o sürpriz finali bir kenara bırakacak olursak, kendisini kullananı, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa zorlayan ve bu bakımdan da
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda öğretilenleri andıran bir antitedir. Evet, sizin de tahmin edebileceğiniz üzere, fizikokimya, mezkûr yolculukta uğramaya mecbur bırakılacağınız duraklardan sadece birisidir. Bu indirgeme yolculuğunun bir sonraki kaçınılmaz durağı ise, bütün ana gövdesiyle, o heybetli fizik evrenidir:
(vii) fizikokimya >>>>> fizik
Kimyasız fizik, yâni pür fizik'in bizâtihi kendisinin de insanı kuşatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya ehil ve mümeyyiz olmadığını görüldüğünde, onun alt segmentleri olan çekirdek fiziği, kuvantum fiziği gibi mikro ihtisas alanlarına başvurmak çıkılan bu yolculuğun doğası icabıdır:
(viii) fizik >>>>> çekirdek fiziği, kuvantum fiziği
İnsanı anlamlandırma pratiğinin fiziksel antiteler ve argümanlar üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılması, indirgenme sürecinin bir adım sonrasında, fiziğin en soyut sahasına, teorik / uygulamasız / pür fizik denilen alet çantasındaki enstrümanlara müracaat etmek zorunda bırakır bizi:
(ix) çekirdek fiziği, kuvantum fiziği >>>>> teorik fizik.
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda öğretilenleri andıran bir antitedir. Evet, sizin de tahmin edebileceğiniz üzere, fizikokimya, mezkûr yolculukta uğramaya mecbur bırakılacağınız duraklardan sadece birisidir. Bu indirgeme yolculuğunun bir sonraki kaçınılmaz durağı ise, bütün ana gövdesiyle, o heybetli fizik evrenidir:
(vii) fizikokimya >>>>> fizik
Kimyasız fizik, yâni pür fizik'in bizâtihi kendisinin de insanı kuşatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya ehil ve mümeyyiz olmadığını görüldüğünde, onun alt segmentleri olan çekirdek fiziği, kuvantum fiziği gibi mikro ihtisas alanlarına başvurmak çıkılan bu yolculuğun doğası icabıdır:
(viii) fizik >>>>> çekirdek fiziği, kuvantum fiziği
İnsanı anlamlandırma pratiğinin fiziksel antiteler ve argümanlar üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılması, indirgenme sürecinin bir adım sonrasında, fiziğin en soyut sahasına, teorik / uygulamasız / pür fizik denilen alet çantasındaki enstrümanlara müracaat etmek zorunda bırakır bizi:
(ix) çekirdek fiziği, kuvantum fiziği >>>>> teorik fizik.
İnsanı
‘nesnesi’ kılan indirgemeciliğin, onu
kuşatmak adına teorik
fizikten sonra kullandığı enstrümanın (imkân, ortam, fırsat, disiplin), teorik fiziğin karmaşık matematiksel mimarisi göz önünde bulundurulduğunda, ‘uygulamalı matematik’ olması hiç de şaşırtıcı değildir:
(x) teorik fizik >>>>> uygulamalı matematik.
Uygulamalı matematiğin de insanı kuşatmaya ve anlamlandırmaya yetmemesi üzerine, sürecin bir sonraki aşamasında başvurulan disiplin uygulamasız / soyut / pür matematiktir:
(xi) uygulamalı matematik >>>>> uygulamasız matematik
Uygulamalı matematiğin de insanı kuşatmaya ve anlamlandırmaya yetmemesi üzerine, sürecin bir sonraki aşamasında başvurulan disiplin uygulamasız / soyut / pür matematiktir:
(xi) uygulamalı matematik >>>>> uygulamasız matematik
İndirgemeciliğin analitik bir
metot olarak kullanıldığı uygulamaların, belirli bir aşamada (kritik bir fazda!), mezkûr metodun tam da zıddına, (burada teklif ettiğim bir kavram olan) yükseltgemeciliğin (oxidationism)
kuşattığı bir hale dönüştüğünden daha önce bahsetmiştim. Tartıştığımız şu
mezkûr süreçte, insanı kuşatmak adına
matematiğin kullanılması işte o kırılma anı, o dönüm noktasıdır (kritik faz).
(xii) uygulamasız / soyut / pür matematik <<<<<
>>>>> metafizik
6 - Matematik - Metafizik ilişkisi
Matematik ile Metafizik arasındaki ilişki, önemine karşın pek de bilinen bir husus olmaması bakımından, üzerinde durulmayı hak etmekte. Gelin şimdi de bu ilişkiyi mercek altına alalım.
Matematik, çok sayıda alt disipline sahip olan bir bilimdir. Bunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür:
Matematik ile Metafizik arasındaki ilişki, önemine karşın pek de bilinen bir husus olmaması bakımından, üzerinde durulmayı hak etmekte. Gelin şimdi de bu ilişkiyi mercek altına alalım.
Matematik, çok sayıda alt disipline sahip olan bir bilimdir. Bunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür:
a –
Uygulamalı (somut) matematik disiplinleri;
b -
Uygulamasız (soyut) matematik disiplinleri.
Doğal
ve beşeri bütün bilimlerin nicelleştirilmesi / kantitize edilmesi, formüle edilmesi ve modellenmesinde uygulamalı
matematik disiplinleri merkezi bir role
sahiptir.
Uygulamasız
matematik branşları ise; (parçası
olduğumuz) fizik dünyada, (edimlerimizi, eylemlerimizi ve eylemsizliğimizi
(atalet) yaşadığımız) ‘gerçek hayat’ta karşılıkları olmayan fenomenlere
referanslar verirler. Diğer bir deyişle soyut
matematikler, bir yanıyla da; bizim
tarafımızdan gözlemlenemeyen, deneyimlenemeyen, algılanamayan olgulara ('Sicim Teorisi' ve 'M Teorisi'nin modellediği paralel
boyutlara, alternatif evrenlere ve onların içerdikleri extra antitelere ve 4 boyutlu uzay - zaman sürekliliğinden daha yüksek boyutlara) gönderme
yapan matematik aletler (vasat,
imkân) olarak tanımlanabilirler. Anlayacağınız, soyut matematik ve maddi dünya (aktüel bilimsel birikimin verili düzeyi, insan kavrayışının cârî imkânları ve kapasitesi itibarıyla) 'iç içe' değil, tam manasıyla 'dış dışa’dır.
Soyut
matematiğin içeriğinin (deneyimlememize açık olan) fizik dünya (maddi alem, real world) ile irtibatlandırılamaması, onu fizikötesine
(metafizik) bitiştiren bir keyfiyettir. Bu yüzden de soyut matematik ve metafizik, kesişim kümeleri ve ortak alanları olan
disiplinlerdir. Bir diğer deyişle soyut matematik, metafiziğin (kalite, keyfiyet) kantitize edilmiş / nicelleştirilmiş / digitalleştirilmiş formülasyonudur.
Yaradan’ın
Kainat’ı inşa ederken matematik disiplinini kullandığı (Evren'in gramerinin, Mevcudat'ın alfabesinin Matematik olduğu) merkezindeki ‘teo-scientific
argüman’la; maddi dünya ile dışdışalığına
karşın, dillendirilen en soyut ve en gerçekdışı (gerçek ötesi, gerçeküstü) iddianın bile, sırf bu dile getirilme
keyfiyeti yüzünden, evrende (ya da paralel evrenlerin en az birisinde) mutlak surette bir
fiziki mütekabilinin peydahlanacağı şeklindeki
felsefi mülâhazaya (bunların her birinin bağımsız ve kapsamlı denemelerin konusu olmayı hak eden önemli ve komplike sorunsallar olduklarına işaret edip) konumuzla irtibatlı oldukları kadarıyla değinmiş olalım.
7 – İndi(rgedi)m sandığında, aslında yüksel(tge)miş
olmak: Bengi Dönüş!
İndirgemecilik
imkânını (aleti) kullanarak, insanı sadece doğal bilimler
üzerinden kuşatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan; bunun için de kendilerinden yola çıktığı ‘felsefe, teoloji, metafizik, güzel sanatlar
ve mitoloji’yi varlık alanından
bütünüyle uzaklaştırarak (sürerek, kovarak!) tamamen devre dışı bırakmaya kilitlenmiş olan 'Pozitivist - İlerlemeci - Bilimselci – Akılcı Batılı Zihniyet’; önce psikoloji ve davranış bilimine;
onlardan biyolojiye; akabinde genetik mühendisliği ve moleküler biyolojiye; ardından inorganik ve organik kimyaya; bir adım sonra fiziğe; müteakiben nükleer fizik, kuantum fiziği ve teorik fiziğe; nihayet uygulamalı ve uygulamasız (kuramsal) matematiğe
müracaat ederek hedefine erişmeye çalışmıştır. Öte yandan, indirgeme sürecinin (bu metne göre onbirinci) adımında uygulamasız / soyut / pür matematik'e, on ikinci adımında ise kurtulmaya
çalıştığı metafiziğe, yani, bu uzun
indirgeme sürecinin en başına geri dönmüştür!
Bir diğer deyişle, metafizikten ve bu metinde sık sık birlikte anıldıkları (sanat, felsefe, teoloji gibi) irtibatlı diğer antitelerden psikoloji ve davranış bilimi'ne ‘indiğini’; bu suretle de fizik ötesini (metafizik) insan düşünce dünyası, muhayyilesi ve mutasavveresinden dışladığını sanan ‘Batı Aklı’, aslında, indirgeme
sürecinin bünyesine içkin dinamikler
yüzünden, indirgemecilik sürecinin / zincirinin finalinde vardığı uygulamasız (pür, soyut) matematik fazı ile birlikte tekrar metafiziğe ‘çıkmıştır’!
Karakteri ve mahiyeti bakımından ‘tümevarım ve tümdengelim’ süreçlerini andıran ‘indirgemecilik ve yükseltgemecilik’ süreçlerinin, mütemadiyen birbirini takip ederek (birbirini besleyerek ve yek diğerini varlık sahasına çıkmaya icbar ederek) bir çeşit ‘Bengi Dönüş (sonsuz döngü)’ karakteri arz ettiğini göremediğiniz takdirde, BA'nın malûl olduğuna benzer bir felsefi açmaza düşmeniz ve onarılması gereken ciddi bir entelektüel hasar almanız kaçınılmaz olacaktır (iv).
Karakteri ve mahiyeti bakımından ‘tümevarım ve tümdengelim’ süreçlerini andıran ‘indirgemecilik ve yükseltgemecilik’ süreçlerinin, mütemadiyen birbirini takip ederek (birbirini besleyerek ve yek diğerini varlık sahasına çıkmaya icbar ederek) bir çeşit ‘Bengi Dönüş (sonsuz döngü)’ karakteri arz ettiğini göremediğiniz takdirde, BA'nın malûl olduğuna benzer bir felsefi açmaza düşmeniz ve onarılması gereken ciddi bir entelektüel hasar almanız kaçınılmaz olacaktır (iv).
Kavramsallaştırmaya çalıştığım mezkûr dinamik, üretken, helezonik ‘indirgenme – yükseltgenme’ strüktürü;
indirgemeciliğin en büyük handikabı olan ‘bir bütünün kendisini oluşturan parçaları, bir sistemin de, yapı taşları olan alt sistemleri üzerinden okunarak anlamlandırılması’ sorununu ortadan kaldıran; onun yerine, parçaların, ait oldukları bütün ve alt sistemlerin de, parçası oldukları sistemin tamamı üzerinden okunarak değerlendirilmesine olanak veren yeni, organik, bütüncül, holistik, kuşatıcı bir imkân olduğu iddiasını taşır. Bu, ister istemez, müzikte Johann Sebastian Bach'ın notalarla (Toccata and Fugue) (v); matematik ve mantıkta Kurt Gödel'in önermelerle ve grafik sanatlarda da Maurits Cornelis Escher'in desenlerle / resimlerle gerçekleştirdiği Bengi Dönüş’ü (sonsuz / ebedi döngü) getirmektedir insanın aklına (vi), (vii). İndirgemeciliğin (reductionism)zıttı (karşıtı) olarak değil, onun bütünleyicisi / tamamlayıcısı olarak önerdiğim yükseltgemecilik (oxidationism) kavramının indirgemecilikle birlikte oluşturdukları desen’in (pattern, örüntü) ima etiği Bengi Dönüş; kendi üzerine kapanan kısır bir döngüye, kendi kendisine kapaklanan bir parabole, mütemadiyen sabit bir başlangıç (bitiş!) noktasına bitişen bir ‘kuyruğunu yiyen ejderha’ya, fasit bir daireye (ve zahiri bir sonsuza) sıkışmış olmanın neden olduğu fikri bir çürümeye ve kendisini tüketen entelektüel bir çoraklığa değil; başlangıç (bitiş) noktası da dahil, her parametresi ve her komponenti hareket halinde olan helozonik, üretken ve 'bengi' bir dinamik mimariye referans vermektedir.
indirgemeciliğin en büyük handikabı olan ‘bir bütünün kendisini oluşturan parçaları, bir sistemin de, yapı taşları olan alt sistemleri üzerinden okunarak anlamlandırılması’ sorununu ortadan kaldıran; onun yerine, parçaların, ait oldukları bütün ve alt sistemlerin de, parçası oldukları sistemin tamamı üzerinden okunarak değerlendirilmesine olanak veren yeni, organik, bütüncül, holistik, kuşatıcı bir imkân olduğu iddiasını taşır. Bu, ister istemez, müzikte Johann Sebastian Bach'ın notalarla (Toccata and Fugue) (v); matematik ve mantıkta Kurt Gödel'in önermelerle ve grafik sanatlarda da Maurits Cornelis Escher'in desenlerle / resimlerle gerçekleştirdiği Bengi Dönüş’ü (sonsuz / ebedi döngü) getirmektedir insanın aklına (vi), (vii). İndirgemeciliğin (reductionism)zıttı (karşıtı) olarak değil, onun bütünleyicisi / tamamlayıcısı olarak önerdiğim yükseltgemecilik (oxidationism) kavramının indirgemecilikle birlikte oluşturdukları desen’in (pattern, örüntü) ima etiği Bengi Dönüş; kendi üzerine kapanan kısır bir döngüye, kendi kendisine kapaklanan bir parabole, mütemadiyen sabit bir başlangıç (bitiş!) noktasına bitişen bir ‘kuyruğunu yiyen ejderha’ya, fasit bir daireye (ve zahiri bir sonsuza) sıkışmış olmanın neden olduğu fikri bir çürümeye ve kendisini tüketen entelektüel bir çoraklığa değil; başlangıç (bitiş) noktası da dahil, her parametresi ve her komponenti hareket halinde olan helozonik, üretken ve 'bengi' bir dinamik mimariye referans vermektedir.
İndirgemeciliğin varlık alanına çağırdığı yükseltgemeciliğin şimdiye değin ontik ve epistemik boyutlarda boy gösterememesini, yukarıda da işaret ettiğim üzere, tümevarım tekniğinin bu ihtiyacı kısmen karşılamasına
bağlanabileceğini düşünüyorum.
Bu denemenin, teklif ettiği felsefi kavramsallaştırmanın orijinalliğinin yanı sıra, medhalinde de işaret edildiği üzere ‘İndirgemecilik İdeası'nın lengüistik
replikasının (simulakr)’, ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi
arayışı’ndan kurtarılmasına
yardımcı olması ve 'Varoluş Kümesi'nde her şey zıddıyla
kaimdir' şeklindeki kadim argümanın icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine sağladığı katkı bakımından
da değerlendirilmesini dilerim.
dipnotlar:
(i): Post-postmodernizm (metamodernizm) için bnz.
(ii): Tanrı Parçacığı için bknz.
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/12/2013-nobel-fizik-odulu-higgs-bozonu.html)
(iii): 137 sayısı için bknz. 'Sonsuzluk Yapbozu, Kuantum Alan Kuramı ve Higgs; Yazan: Frank Close; Çeviren: Irmak Kamçez; s. 40 - 43; Alfa Bilim, İstanbul, Eylül 2014)
(iv): Bengi Dönüş (sonsuz döngü) bir taraftan Nietzsche’ye; öte yandan da kendi kendisine gönderme yaparak çoğalan ses, söz ve grafik unsurların yarattığı sonsuz tekrar algısına dayanan kavram.
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/12/2013-nobel-fizik-odulu-higgs-bozonu.html)
(iii): 137 sayısı için bknz. 'Sonsuzluk Yapbozu, Kuantum Alan Kuramı ve Higgs; Yazan: Frank Close; Çeviren: Irmak Kamçez; s. 40 - 43; Alfa Bilim, İstanbul, Eylül 2014)
(iv): Bengi Dönüş (sonsuz döngü) bir taraftan Nietzsche’ye; öte yandan da kendi kendisine gönderme yaparak çoğalan ses, söz ve grafik unsurların yarattığı sonsuz tekrar algısına dayanan kavram.
(v): Bach’ın Toccata and Fugue’ü için bknz.
https://www.youtube.com/watch?v=ho9rZjlsyYY
https://www.youtube.com/watch?v=ho9rZjlsyYY
(vi): Gödel, Escher, Bach için bknz.
(vii): Escher’in Bengi Dönüş içeren grafik
çalışmaları için bknz.
***http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/escherin-resim-sergisi-tablosuna.html
***http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/m-c-esher-resimleriyle-alglamamz-deser.html
***http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/m-c-esher-resimleriyle-alglamamz-deser.html
***http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/11/maurits-cornelis-escher-grafik-sonsuz.html
Escher'in birbirini çizen eller deseni kendisine gönderme yapan grafik çalışmaların en popülerlerindendir. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder