Felsefe - Metafizik ilişkisi ve yükseltgemecilik (oxidationism) vs. indirgemecilik sorunsalı


İndirgemecilik ancak bu kadar özet, basit ve net anlatılabilirdi.


İndirgemecilik (reductionism), Batı Medeniyeti'nin ve Batı Aklı’nın (BA) kurucu ve temel koyucu unsurlarından olan 'Pozitivist - İlerlemeci - Bilimselci - Akılcı zihniyet'in önemli metotlarından ve en kullanışlı zihni enstrümanlarındandır. Çeşitli zihniyetlerin kronolojik gelişimi ve evrimi bakımından düşünce tarihine bakıldığında, bahse konu zihni alet'in (indirgemecilik)bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dominant unsur olmaya başladığı erken 17. asır (Galileo Galilei ve Francis Bacon)'dan 1950'ye, modernizmin düşünceler panteonunun zirvesindeki yerinin sallanmaya başladığı tarihsel momente kadar olan süreçte itibarının giderek yükseldiği ve konsolide olduğu; buna karşın, aynı antitenin, postmodernist (1950 - 1990) ve 'post-postmodernist' (metamodernist, 1999 - günümüz) dönemlerde ciddi bir itibar yitimi yaşadığı görülecektir (i). 

Bu durum, yaklaşık olarak aynı periyottaki bir tartışmadan bakiye olarak günümüze intikal eden ve ‘verili küresel entelektüel topoğrafya’nın motiflerinden birisi olmaya devam eden tümevarım ve tümdengelim merkezli bir başka itibar yitimi ve meşruiyet krizi' ile de aslında iltisaklı ve irtibatlıdır. Bir diğer deyişle 'tümevarım ve tümdengelim tasavvurları'nın gönderme yaptığı ekosferlerle ile 'indirgemecilik ve yükseltgemecilik'in imâ, iddia, işaret ve nispet ettikleri anlam kozmozları aslında 'dış dışa', 'üst üste', ya da 'yan yana' değil, 'İÇ İÇE'dirler.  

Bu denemenin ilerleyen satırlarında, önce 'Kâinat'ta her şey zıttıyla kaimdir' şeklinde formüle edilebilecek olan kadim bir argüman, '137 sayısı'nın merkezinde olduğu 'Kozmik Kod' ve 'Evrensel Pim' argümantasyonu ile (spekülasyon sınırlarını da aşarak, adeta parodik bir şekilde) 
irtibatlandırılmaya çalışılacak; ardından, tümevarım ve tümdengelim metotları ile ilgili olarak girişte dillendirilen entelektüel sıkıntıya vurgu yapılarak, bu merkezdeki çmaza 'yanlışlamacılık yöntemi'nin verdiği metodik cevap temelinde bakılacaktır. Akabinde indirgemecilik metodunun vaat, ima ve iddia ettiği imkânlarla, malûl olduğu zaafiyetlerin (ana hatlarıyla olmak kaydıyla) altı çizilecektir. Okunmakta olunan satırların finaline doğru, indirgemeciliğin (sürecin belli bir aşamasında ve genetik yapısının zorunlu bir sonucu olarak, diğer bir deyişle ‘ister istemez ve zorunlu olarak’) evrilerek dönüştüğü (onu tavsif ve tasvir için önerdiğim ıstılah / terim olan) 'yükseltgemecilik' (oxidationism)'in açabileceği olası fırsat penceresi kendisine yer bulurken, yanı sıra; dünyanın belli başlı felsefe dillerinde şimdiye kadar 'yükseltgemecilik (oxidationism)' ıstılahının teklif edilmemiş olmasının, 'tümevarım metodu'nun bu kavramın ikamesi olarak kullanılmış olmasından kaynaklanmış olabileceğine dair bir argümantasyon da yapılacaktır. 

Zikredilen hususatın mecmûuna bakıldığında; indirgemecilik'in analitik bir metot olarak kullanıldığı uygulamaların, belirli bir aşamada (kritik bir fazda!), mezkûr metodun tam da zıddına, (yukarıda teklif ettiğim kavram olan) yükseltgemecilik'in kuşattığı / nispet ettiği / referans verdiği bir hale tahvil olduğu / dönüştüğü merkezindeki iddia, okunmakta olunan metnin muhatabına taşımaya çalıştığı merkezi / temel / kor idea olacaktır. 

Bu entelektüel gayret, umarım, bir taraftan, 'İndirgemecilik İdeası'nın (numen) lengüistik ifadesinin / replikasının (phenomen, simulakr), ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olurken; yanı sıra, yukarıda vurgu yapılan 'Varoluş Kümesi'nde (Evren, Mevcudat) her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki 'Kadim Kurucu Prensibi'nin icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine de katkı verebilecektir.

2 - 'Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir' 

Yukarıda işaret edilen Kadim Kurucu Argüman'a verilebilecek çok sayıda örnek, bu iddiaya dair yapılabilecek olan sayısız analoji vardır. Aşağıda, bu fasileden / familyadan olan ve muhatabında, esasen öyle olmasa da ilk bakışta nümerolojik bir antiteye maruz kaldığı intibaını uyandırması olası kozmolojik bir argüman paylaşılacaktır. 

Bilindiği üzere, 1 hidrojen atomu, çekirdeğinde 1 proton ve bunun etrafında dönen 1 elektrondan oluşur. Hidrojen atomunun elektronunun hızı, ışık hızının 1/137'si mertebesindedir. Burada cari olan 137 büyüklüğü enteresandır. Zira, fiziğin diğer birçok sürecinde de karşımıza çıkar bu nicelik. Kuantum elektrodinamiğinde (QED), elektronlarla fotonların gireceği etkileşimlerin olasılığına 'alfa' denir. Alfa çok önemli bir kozmolojik antitedir. Öyle ki, bahse konu bu nicelik (alfa değeri) evrenin ölçeğinin şekillenmesinde, atomlarla atom altı parçacıkların boyutu ve bunların faaliyetinin ölçeklendirilmesinde, söz konusu süreçlerin yoğunluğunda (yeğinliğinde), ışık tayfının yapısında, manyetizmanın şiddetinde ve organik süreçlerin hızında sürekli olarak parmak izini bulduğumuz bir sayıdır. Bir diğer deyişle alfa değeri, 
evrende gördüğümüz hemen her şeyi kontrol eden 'kozmolojik kod, evrensel pin'dir adeta.

1 sayısını alfa kodunun sayısal / niceliksel karşılığı olan 0,007299'a böldüğümüzde, ortaya çıkan netice ise, yukarıda bahsettiğimiz 137'dir! Paul Dirac'ın (1902 - 1984) 
Richard Feynman

geliştirdiği, hem elektronlar (parçacık) ve hem de fotonlar (dalga) için cari olan QED (Kuvantum Elekto Dinamiği) kuramının ortaya çıkardığı 
137 büyüklüğünün bu yaygın geçerliliği ve merkezi konumu, bilim camiasını heyecanlandırmış ve mistik ve metafizik spekülasyonlara kapı açılmasına neden olmuştu. Hatta öyle ki, dönemin en parlak bilimcilerinden olan Astrofizikçi Sir Arthur S. Eddington (1882 - 1944), cazibesine kapıldığı bu '137 temelli nümeroloji' etrafında bir 'Pisagor Tarikatı' 
kurulmasına ilham bile vermişti. 137'nin 'derin kozmik sırrı'nı çözmeye ciddi emek ve mesai harcayanlar arasında Wolfgang Pauli (1900 – 1958) ve Carl Gustav Jung da (1875 – 1961) vardı. Richard Feynman (1918 – 1988), yıllar sonra 'fiziğin en büyük gizemlerinden biri; insanlar tarafından anlaşılmayacak şekilde ortaya çıkan bir büyülü sayı' şeklinde tanımladığı 137 için ''Tanrı'nın eli' bu sayıyı yazdıysa, kalemi nasıl kullandığını bilmiyoruz' diye eklemeyi de ihmal etmemişti.

Carl Gustav Jung

Sir Eddington'ın Cambridge'de 1930'larda kurulmasına fikri zemin oluşturduğu Pisagorcu nümerolojist (hurûfi) oluşumdan bu yana geçen 80 küsur yıl boyunca, gerek bilim insanları ve gerekse de ontolojik ve epistemolojik kurgularını mistik ve metafizik temel argümanlar üzerine bina eden (akıllı tasarımcılar gibi) mütedeyyin, (sûfîler gibi) spiritüalist ve new age maneviyatçıları, 137 sayısını dekode etme çabalarını sürdürmüştür. Bu çevreler, şu sıralarda, CERN'de yapılan çalışmalar neticesinde bulunan Higgs Bozonu'nun (Tanrı Parçacığı) parçacık fiziğine ve kozmolojiye kazandırdığı yeni ufukları ve imkânları, 'Tanrı'nın elini görmek', 'Yaradan'ın aklından geçeni okumak' için enstrümantalize etmeye çalışmaktadır (ii).
Arthur Eddington

Onca Nobel Ödüllü bilim insanının ve insanlık tarihinin en yetenekli ve kapasiteli simalarından bazılarının 137 etrafındaki tutkulu ve sabır dolu bu mistik, nümerolojk ve hurûfîce mesailerinden ve bunun neticesinde ortaya çıkan müktesebattan aldığım cesaretle, bir spekülatif argümantasyon da ben yapacağım: 137 sayısını oluşturan rakamların toplamı 11'dir. 11 sayısını oluşturan rakamların toplamı ise '2'dir. Bilimin, nümerolojinin imkân ve metotlarını kullanarak parodisini yapmam sonucu ortaya çıkan 'iki' sayısının (yine nümerolojinin mantığı içerisinden konuşulacak olursa) tesadüf olmadığını sanıyorum. Bu nicelik, bu bahsin başlığı olan 'Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir' kadim argümanına referans veren bir keyfiyet olsa gerektir. Bir diğer deyişle, QED çalışmaları sonunda bulunan ve bilimsel ve mistik çevrelerde Kozmik Kod ve Evrensel Pin olduğu şeklinde fikirlerin oluşmasına yol açan 137 sayısı / niceliği, her antitenin mutlak surette zıt mahiyette ve karakterde bir ikizinin olduğuna; bu ikili yapının ise varoluş dairesinin temelini ve esasını teşkil ettiğine işaret ediyorsa şayet, buna şaşmamak gerekir diye düşünüyorum.
Wolfgang Pauli

İndirgemecilik metodu mevcut olduğuna göre, yukarıdaki argümantasyon (Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir) üzerinden şu argümana erişilmesi kaçınılmazdır: 'yükseltgemecilik metodu'nun varlığı zorunludur; müstakilen formüle edilmemiş olması, onun diğer metotlar, tanımlar ve formüller içinde gizli / içkin / mündemiç / gömülü olmadığı anlamına gelmemektedir. Atılması gereken adım, onu gömüldüğü (saklandığı, örtüldüğü) yerden çıkararak, bağımsız bir şekilde teorize etmektir (iii).

3 - Tümevarım ve tümdengelim <<<<<   >>>>> doğrulama ve yanlışlama

Tümevarım (induction); tek tek olaylardan, somut gelişme ve olgulardan (özel, tikel, parça); bazen de maddi gerçeklikle (fizik alem) hiçbir irtibatı ve mütekabiliyeti olmayan ‘pür mantıksal ve matematiksel (uygulamasız, teorik, soyut) tekil önermeler’den yola çıkarak genele (tümel, bütün) erişmeye; pratiği (praksis) esas alıp teoriye (yasa, kuram) varmaya hizmet eden, ‘doğruluğu (hakikatle mutabakatı, geçerliliği)’ zorunlu (mutlak) değil 
olumsal (contingency) ve olası olan akıl yürütme yoludur. İlkin Aristoteles (Aristo, MÖ 384 - MÖ 322) tarafından formüle edilen ve Francis Bacon (1561 - 1626) tarafından aktüalize edilerek / güncellenerek geliştirilen metodun (müdafileri bakımından) 
gerçeklikle örtüşen sonuçlar vermesi için 'tümevarımsal argüman'ın (hipotez, iddia, kuram) dayandığı tekil olaylar (olgular, iddialar) kümesinin temsil kabiliyetinin yüksek olması (yeterince geniş bir örneklem setine dayanması) şarttır. 

Tümdengelim (deduction); doğru olduğu varsayılarak (bazı durumlarda ise dış dünyayla mütekabiliyeti ve mutabakatı değil, salt kendi içindeki mantıki ve semantik tutarlılığı gözetilerek) dillendirilen genel bir ifadeden hareketle, bu ifadenin anlam uzayının kapsadığı (içerdiği, kuşattığı) bütün bir olgular seti (tekil vakalar, tikel unsurlar) hakkında hüküm yürütmektir. Bu akıl yürütme metodu ile tümelden tikele, g
enelden özele, kuramdan pratiğeyasadan olguya, iddiadan olaya, ideadan maddi gerçekliğe / dünyaya, sonuçtan sebebe ilerlenir. Tümdengelimsel iddia, bazı durumlarda tümevarımsal çıkarımla, bazen de ona başvurulmaksızın vücut bulan argümandır. Diğer birçok dillendiriliş biçimlerinin (tercihlerinin) yanı sıra
tümevarıma 'yükselme, çıkma' metaforları; tümdengelime ise 'alçalma, 
inme' analojileri nispet edilebilir. Bu yüzden de indirgemecilik tümdengelim tarafından kapsanırken; tümevarım ise, (bu metinle teorize edilmeye çalışılan) yükseltgemeciliğe yakın duran, akraba (anlamdaş ?) olan bir felsefi / ilmi terimdir.

Tümevarım ve tümdengelim birbirini bütünleyen, destekleyen, tamamlayan, birbirinin adeta olmazsa olmazı (sine qua non) ve mütemmim cüzü olan akıl yürütme tarzlarıdır. 
Tümevarımla elde edilen genel ifade (teori, kanun, hipotez) gerçeklikle örtüşüyorsa, bunun tümdengelimsel 
uygulamalarının da gerçeklikle sorun yaşamaması gerektiği varsayılır. Ya da vice versa!

Tümevarım ve tümdengelime düşünce tarihi boyunca yapılan itirazlar, (yukarıda ifade edildiği üzere) 1950'den sonraki postmodernist ve metamodernist süreçte güçlendi. BA'nın kimi unsurları, yeterince geniş örnekleme dayanan bir 
tümevarımsal düşüncenin, varoluş küresindeki ilgili bütün olguları, süreçleri ve olayları açıklamaya ehil ve mümeyyiz olduğunu savunurken; onun (BA) içerisinden konuşup bir itirazı dillendirenler ise, ne kadar geniş, kapsayıcı ve 
kuşatıcı olduğu iddia edilirse edilsin, hiçbir örneklemin, parçası olduğu varlık dairesinin tamamına dair hakikatle mutabık genellemelerde bulunulabilmesini sağlayacak bir temsil kabiliyeti taşımadığına vurgu yapmayı tercih ederler. Mezkûr itirazı dillendirenler, tümevarımın kategorik olarak (özünde, fıtratında, genetiğinde ve temelde) sorunlu ve noksan olması yüzünden, onun üzerinden elde edilen genel (tümel) hipotezlerle yapılan tümdengelimsel akıl yürütmenin de, ister istemez, sorunlu ve noksan 
olacağına işaret eder. Bahse konu bu akıl yürütme sürecinin esas olarak 'doğrulama temelli' yürütülmesi, o antitenin 
biyo-politiğinde ve düşünsel genetiğinde mündemiçtir.

karl popper ile ilgili görsel sonucu Karl Popper (1902 - 1994) tarafından önerilen yanlışlama (falsification) metodu ise'tümevarım - tümdengelim süreci'nin yukarıda tarife çalışılan doğrulamacılık (verification) menşeyli zafiyetinin aşılması hususunda yepyeni bir hareket sahası ve varlık alanı açmıştır. Yanlışlama Metodu’yla Popper; ‘tümevarım - tümdengelim süreci’nin doğruluğunun 
ve geçerliliğinin sağlamasının yapılmasını, mezkûr süreci olumlayan çok (sonsuz?) sayıda tezahür 
üzerinden gerçekleştirmek gibi zor, zahmetli, uzun ve karmaşık bir ‘edimler seti’ne tâbi olmaktan kurtarmıştır. Popper’ın bu kolay, kısa, basit, anlaşılır ve devrimci teklifi sayesinde, sadece bir olumsuz görüngü üzerinden ('bütün kuğular beyazdır' iddiasının, görülen ilk 'siyah kuğu' ile birlikte yanlışlanarak terk edilmesi örneğinde olduğu gibi) tümevarım – tümdengelim’in yanlışlanması, ardından da tedavülden ve emisyondan çekilmesi mümkün olabiliyordu. Literatüre katılan bu metot, sadece bilimsel düşünceye değil, genel olarak beşeri düşünme imkân ve istidadına eklenen çok kullanışlı bir enstrümandı.

4 - İndirgemecilik: neyi; neye, nereye, neyle ve nasıl indirmeli?

Hiç kuşku yok ki, indirgemecilik, başta felsefe olmak üzere, doğal ve beşeri bütün bilimsel disiplinlerde 
kullanılan önemli bir kavram, anahtar role sahip kritik bir metottur. Bunu ana hatlarıyla mercek altına almaya çalışacağım.

'Bir bütünü, onu oluşturan parçalar; bir sistemi, ona göre daha az karmaşık olan başka (alt?) sistemler; bir bilimsel disiplinin cevap bulmaya kalktığı soruları, o disiplini (önceleyen?) diğer disiplinler üzerinden kuşatmaya, anlamlandırmaya ve açıklamaya çalışmak' indirgemeciliğin en popüler, kuşatıcı ve muhtasar açıklamasıdır.

Doğru kullanıldığında, evreni daha derinlikli bir şekilde kavramamıza yardımcı olan indirgemecilik, yerinde tasarruf edilmediğinde, dramatik hataların oluşmasına neden olur. Anlayacağınız, 5N1K kuralı habercilik için nasıl hayati ve merkezi önemdeyse; 'neyi, nereye, nasıl ve niçin' indirgeyeceğini bilmek ve uygulayabilmek de bahse konu akıl yürütme tarzı için en az o nispette tayin edicidir.

İndirgemeciliğin yanlış kullanımı; bir bütünün, kendisini oluşturan parçaların toplamından; bir ilmi disiplinin, kendisinin unsurları olan alt disiplinlerden; nihai bir hipotezin (sonuç), kendisini önceleyen diğer hipotezlerden (sebepler) ‘daha fazla bir şey' olduğu kritik hakikatinin ıskalanmasıyla ortaya çıkan bir handikaptır.

Bunu, çokça verilen popüler bir örnek üzerinden, ‘insanın kuşatılıp, anlamlandırılması sorunsalı’ merkezinde  tartışmaya çalışacağım.

5 - İnsan: çok boyutlu, çok bilinmeyenli bir denklem!

'Varoluş amaçlı mıdır; öyleyse, bu amaç nedir?', 'İnsan özünde iyi midir?', 'Evren sonlu mudur; o takdirde, bu son nasıl olacak?', 'Evren'in ortaya çıkışı bilinçli bir tasarıma mı, yoksa tesadüfe ve olasılığa mı dayanır?', 'Bunca kötülük niçin var?', 'İnsan tamamlanmış bir proje mi; yoksa, gelişmesi açık uçlu olan bir antite mi?', 'Niçin 'hiçbir şey' değil de 'bir şey' var?' gibi sorulara 'Büyük Metafizik Sorular (BMS, Major Metaphysical Questions )diyoruz. 

Felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji ve bilimler; Kozmos'la ve insanın orada işgal ettiği yerle ilgili olan bu 'Büyük Metafizik Sorular'a, kendi hakikat rejimleri bağlamında, cevaplar verirler. Doğal bilimlerBMS'yi (olabildiğince) iştigal sahalarının ve ilgi alanlarının dışına ötelemeyi ve varoluş küresinin çoklu tekrarlı gözleme ve deneye dayanan ampirik (görgül) tezahürleri üzerinden maddi gerçekliği okumayı tercih ederler. Doğal bilimlerin yaptığı bu okumalar sonucunda verdiği cevaplar 'küçük harfli'dir. Öte yandan, yukarıda zikredilen diğer disiplinlerin cevapları ise (çoğunlukla) 'BÜYÜK HARFLİ'dir. 

Yukarıda da vaat edildiği üzere, indirgemecilik metodunu 'insan antitesi'ne tatbik etmeye geldi sıra. Pozitivist - ilerlemeci - bilimselci - akılcı yaklaşımı esas alan BA, insanın benliği, kişiliği, şuuru, zekâsı, iradesi ve varoluş zincirindeki mana, önem ve amacıyla ilgili olan fenomenleri ‘felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar ve mitoloji’nin tesirinden bütünüyle azade kılmaya çalışan bir duruşa sahiptir. Onun (BA), insanı esas olarak psikolojinin ve davranış biliminin sağladığı imkânlar üzerinden okuma teşebbüsü insan temelli indirgemeciliğinin ilk adımıdır: 

(i) felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji >>>>> psikoloji, davranış bilimi.

BA, insan temelli indirgemeciliğinin ikinci adımında psikoloji ve davranış bilimini, beynin ve sinirlerin fonksiyonlarına, dolayısıyla da biyolojinin nöroloji alt disiplinine indirger: 

(ii) psikoloji, davranış bilimi >>>>> nöroloji. 

İnsanı anlama amaçlı indirgemecilik prosesi sonucunda başvurulan nörolojinin yetersiz kaldığı görüldüğünde, BA insanı bu sefer de biyoloji'nin alt branşları (disiplin) olan moleküler biyolojiye ve genetik mühendisliğine dercederek çözmeye çalışır:

(iii) nöroloji >>>>> moleküler biyoloji, genetik mühendisliği.

Takip eden merhalede BA, insanı biyolojik faaliyetleri üzerinden anlamlandırma çabasını, onu organik kimyasal olgular ve süreçler üzerinden kuşatmaya tahvil eder:

(iv) moleküler biyoloji, genetik mühendisliği >>>>> organik kimya.

İndirgemecilik, kat etmeye başladığınızda adeta dönüşü olmayan bir yol(culuk) gibidir. Felsefe, metafizik, teoloji, güzel sanatlar, mitoloji’den çıkılan ‘insanı kuşatma, anlama ve anlamlandırma yolculuğu’nun, canlıları mercek altına alan organik kimya istasyonunda nihayetlenmemesi ve kullanıcısını kimyanın cansız olgularla ilgilenen inorganik kimya disiplininin varlık alanına sürüklemesi işte tam da bu yüzden kaçınılmazdır:

(v) organik kimya >>>>> inorganik kimya

İndirgemecilik metodunun, insanı anlamak / anlamlandırmak adına inorganik kimyadan sonra başvurduğu bir sonraki alet çantası ise, inorganik kimyanın fizikle müşterek sahası, kesişim alanı olan fizikokimyadır:

(vi) inorganik kimya >>>>> fizikokimya.
Escher'in Resim Galerisi deseni kendi kendisine referans vermenin neden olduğu
sonsuz döngüyü büyük bir ustalıkla resmetmektedir.

Fizikokimya disiplini, hiç kuşkusuz BA'nın 'insan nedir?' sorusuna indirgemecilik metodu üzerinden cevap arayışı sırasında müracaat ettiği (ele aldığı inceleme nesnesini (insan'ı) mutlak manada kuşattığı iddiasındaki) son ilmi disiplin değildir. Dedik ya, indirgemecilikaz sonra paylaşacağımız o sürpriz finalbir kenara bırakacak olursak, kendisini kullananı, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa zorlayan ve bu bakımdan da 
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda öğretilenleri andıran bir antitedir. Evet, sizin de tahmin edebileceğiniz üzere, fizikokimya, mezkûr yolculukta uğramaya mecbur bırakılacağınız duraklardan sadece birisidir. Bu indirgeme yolculuğunun bir sonraki kaçınılmaz durağı ise, bütün ana gövdesiyle, o heybetli fizik evrenidir:

(vii) fizikokimya >>>>> fizik

Kimyasız fizik, yâni pür fizik'in bizâtihi kendisinin de insanı kuşatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya ehil ve mümeyyiz olmadığını görüldüğünde, onun alt segmentleri olan çekirdek fiziği, kuvantum fiziği gibi mikro ihtisas alanlarına başvurmak çıkılan bu yolculuğun doğası icabıdır:

(viii) fizik >>>>> çekirdek fiziği, kuvantum fiziği

İnsanı anlamlandırma pratiğinin fiziksel antiteler ve argümanlar üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılması, indirgenme sürecinin bir adım sonrasında, fiziğin en soyut sahasına, teorik fizik denilen alet çantasındaki enstrümanlara müracaat etmek zorunda bırakır bizi:

(ix) çekirdek fiziği, kuvantum fiziği >>>>> teorik fizik.

İnsanı ‘nesnesi’ kılan indirgemeciliğin, onu kuşatmak adına teorik fizikten sonra kullandığı enstrümanın (imkân, ortam, fırsat, disiplin), teorik fiziğin karmaşık matematiksel mimarisi göz önünde bulundurulduğunda, ‘uygulamalı matematik’ olması hiç de şaşırtıcı değildir:

(x) teorik fizik >>>>> uygulamalı matematik.

Uygulamalı matematiğin de insanı kuşatmaya ve anlamlandırmaya yetmemesi üzerine, sürecin bir sonraki aşamasında başvurulan disiplin uygulamasız, soyut matematiktir:

(xi) uygulamalı matematik >>>>> uygulamasız, pür, soyut matematik

İndirgemeciliğin analitik bir metot olarak kullanıldığı uygulamaların, belirli bir aşamada (kritik bir fazda!), mezkûr metodun tam da zıddına, (burada teklif ettiğim bir kavram olan) yükseltgemeciliğin (oxidationism) kuşattığı bir hale dönüştüğünden daha önce bahsetmiştim. Tartıştığımız şu mezkûr süreçte, insanı kuşatmak adına matematiğin kullanılması işte o kırılma anı, o dönüm noktasıdır (kritik faz).

(xii) uygulamasız / soyut / pür matematik <<<<<   >>>>> metafizik

6 - Matematik - Metafizik ilişkisi

Matematik ile Metafizik arasındaki ilişki, önemine karşın pek de bilinen bir husus olmaması bakımından, üzerinde durulmayı hak etmekte. Gelin şimdi de bu ilişkiyi mercek altına alalım.

Matematik, çok sayıda alt disipline sahip olan bir bilimdir. Bunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür:

a – Uygulamalı (somut) matematik disiplinleri;
b - Uygulamasız (soyut) matematik disiplinleri.

Doğal ve beşeri bütün bilimlerin nicelleştirilmesi / kantitize edilmesi, formüle edilmesi ve modellenmesinde uygulamalı matematik disiplinleri merkezi bir role sahiptir. 
Uygulamasız matematik branşları ise; (parçası olduğumuz) fizik dünyada, (edimlerimizi, eylemlerimizi ve eylemsizliğimizi (atalet) yaşadığımız) ‘gerçek hayat’ta karşılıkları olmayan fenomenlere referanslar verirler. Diğer bir deyişle soyut matematikler, bir yanıyla da; bizim tarafımızdan gözlemlenemeyen, deneyimlenemeyen, algılanamayan olgulara ('Sicim Teorisi' ve 'M Teorisi'nin modellediği paralel boyutlara, alternatif evrenlere ve onların içerdikleri extra antitelere ve 4 boyutlu uzay - zaman sürekliliğinden daha yüksek boyutlara) gönderme yapan matematik aletler (vasat, imkân) olarak tanımlanabilirler. Anlayacağınız, soyut matematik ve maddi dünya (aktüel bilimsel birikimin verili düzeyi ve insan kavrayışının cârî imkânları ve kapasitesi itibarıyla) 'iç içe' değil, tam manasıyla 'dış dışa’dır.

Soyut matematiğin içeriğinin (deneyimlememize açık olan) fizik dünya (maddi alem, real world) ile irtibatlandırılamaması, onu fizikötesi’ne (metafizik) bitiştiren bir keyfiyettir. Bu yüzden de soyut matematik ve metafizik, kesişim kümeleri ve ortak alanları olan disiplinlerdir. Bir diğer deyişle soyut matematik, metafiziğin (kalite, keyfiyet) kantitize edilmiş / nicelleştirilmiş / digitalleştirilmiş formülasyonudur.

Yaradan’ın Kainat’ı inşa ederken matematik ilmini kullandığı (Evren'in gramerinin, Mevcudat'ın alfabesinin Matematik olduğu) merkezindeki ‘teo-scientific argüman’la; maddi dünya ile dışdışalığına karşın, dillendirilen en soyut ve en gerçekdışı (gerçek ötesi, gerçeküstü) iddianın bile, sırf bu dile getirilme keyfiyeti yüzünden, evrende (ya da paralel evrenlerin en az birisinde) mutlak surette bir fiziki mütekabilinin peydahlanacağı şeklindeki felsefi mülâhazaya (bunların her birinin bağımsız ve kapsamlı denemelerin konusu olmayı hak eden önemli ve komplike sorunsallar olduklarına işaret edip) konumuzla irtibatlı oldukları kadarıyla değinmiş olalım. 

7 – İndi(rgedi)m sandığında, aslında yüksel(tge)miş olmak: Bengi Dönüş!

İndirgemecilik imkânını (aleti) kullanarak, insanı sadece doğal bilimler üzerinden kuşatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan; bunun için de kendilerinden yola çıktığı felsefe, teoloji, metafizik, güzel sanatlar ve mitoloji’yi varlık alanından bütünüyle uzaklaştırarak (sürerek, kovarak!) tamamen devre dışı bırakmaya kilitlenmiş olan 'Pozitivist - İlerlemeci - Bilimselci – Akılcı Batılı Zihniyet’; önce psikoloji ve davranış bilimine; onlardan biyolojiye; akabinde genetik mühendisliği ve moleküler biyolojiye; ardından inorganik ve organik kimyaya; bir adım sonra fiziğe; müteakiben nükleer fizik, kuantum fiziği ve teorik fiziğe; nihayet uygulamalı ve uygulamasız (kuramsal) matematiğe müracaat ederek hedefine erişmeye çalışmıştır. Öte yandan, indirgeme sürecinin (bu metne göre onbirinci) adımında uygulamasız / soyut / pür matematik'e, on ikinci adımında ise kurtulmaya çalıştığı metafiziğe, yani, bu uzun indirgeme sürecinin en başına geri dönmüştür!

Bir diğer deyişle, metafizikten ve bu metinde sık sık birlikte anıldıkları (sanat, felsefe, teoloji gibi) irtibatlı diğer antitelerden psikoloji ve davranış bilimi'ne ‘indiğini’; bu suretle de fizik ötesini (metafizik) insan düşünce dünyası, muhayyilesi ve mutasavveresinden dışladığını sanan ‘Batı Aklı’, aslında, indirgeme sürecinin bünyesine içkin dinamikler yüzünden, indirgemecilik sürecinin / zincirinin finalinde vardığı uygulamasız (pür, soyut) matematik fazı ile birlikte tekrar metafiziğeçıkmıştır’

Karakteri ve mahiyeti bakımından ‘tümevarım ve tümdengelim’ süreçlerini andıran ‘indirgemecilik ve yükseltgemecilik’ süreçlerinin, mütemadiyen birbirini takip ederek (birbirini besleyerek ve yek diğerini varlık sahasına çıkmaya icbar ederek) bir çeşit ‘Bengi Dönüş (sonsuz döngü)’ karakteri arz ettiğini göremediğiniz takdirde, BA'nın malûl olduğuna benzer bir felsefi açmaza düşmeniz ve onarılması gereken ciddi bir entelektüel hasar almanız kaçınılmaz olacaktır (iv).

Kavramsallaştırmaya çalıştığım mezkûr dinamik, üretken, helezonik ‘indirgenme – yükseltgenme’ strüktürü; 
indirgemeciliğin en büyük handikabı olan ‘bir bütünün kendisini oluşturan parçaları, bir sistemin de, yapı taşları olan alt sistemleri üzerinden okunarak anlamlandırılması’ sorununu ortadan kaldıran; onun yerine, parçaların, ait oldukları bütün ve alt sistemlerin de, parçası oldukları sistemin tamamı üzerinden okunarak değerlendirilmesine olanak veren yeni, organik, bütüncül, holistik, kuşatıcı bir imkân olduğu iddiasını taşır.

Yükseltgemeciliğin bu metinden önce teklif edilmemiş olmasını, (yukarıda da dillendirildiği üzere) kimi özelliklerini kapsayan tümevarım prosesinin binlerce yıldır tedavülde olmasına; bunun da ona olan ihtiyacı kısmen karşılamasına bağlanabileceğini düşünüyorum.
Maurits Cornelis Escher

Bu denemenin, teklif ettiği felsefi kavramsallaştırmanın orinalliğinin yanı sıra, medhalinde de işaret edildiği üzere ‘İndirgemecilik İdeası'nın lengüistik replikasının (simulakr)’ezelden beri yaşadığı 'ruh ikizi arayışı’ndan kurtarılmasına yardımcı olması ve 'Varoluş Kümesi'nde her şey zıddıyla kaimdir' şeklindeki kadim argümanın icabının ve amir hükmünün yerine getirilmesine sağladığı katkı bakımından da değerlendirilmesini dilerim.

dipnotlar:
(i): Post-postmodernizm (metamodernizm) için bnz.
(ii): Tanrı Parçacığı için bknz. 
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/12/2013-nobel-fizik-odulu-higgs-bozonu.html)
(iii): 137 sayısı için bknz. 'Sonsuzluk Yapbozu, Kuantum Alan Kuramı ve Higgs; Yazan: Frank Close; Çeviren: Irmak Kamçez; s. 40 - 43; Alfa Bilim, İstanbul, Eylül 2014)
(iv): Bengi Dönüş (sonsuz döngü) bir taraftan Nietzsche’ye; öte yandan da kendi kendisine gönderme yaparak çoğalan ses, söz ve grafik unsurların yarattığı sonsuz tekrar algısına dayanan kavram.
(v): Bach’ın Toccata and Fugue’ü için bknz.
https://www.youtube.com/watch?v=ho9rZjlsyYY
(vi): Gödel, Escher, Bach için bknz.
(vii): Escher’in Bengi Dönüş içeren grafik çalışmaları için bknz.
***http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/11/maurits-cornelis-escher-grafik-sonsuz.html
Escher'in birbirini çizen eller deseni kendisine gönderme yapan grafik çalışmaların en popülerlerindendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder