1 - Albert Einstein'dan Stephen Hawking'e
Albert Einstein'dan sonra, popüler bilim insanları panteonunun zirvesine yerleşen figür hiç kuşkusuz Stephen Hawking'tir.
Roger Penrose'la yaptıkları uzun ve verimli mesai sonucunda, Einstein'ın Genel Görelilik kuramının, evrenin Big Bang denen bir tekillikle (singularity) başlayıp, bir başka tekillikle (bir kara delik ya da Büyük Çöküş/Big Crunch denen bir mekanizma ile) sona ereceğini argumante eden, bunu da, matematik modelleme aşamasına taşıyan Hawking, böylelikle kozmolojinin en büyük buluşlarından birine imza atmış oldu. Bu kuramın doğal bir sonucu olarak, kara deliklerin aslında tamamen kara olmadıklarını ve 'Kara Delik Işıması / Hawking Radiation' denen bir ışımaya yol açtıklarını kanıtlayan Hawking, bunun yanı sıra; 'Kozmos'un mekânda sonlu ama sınırsız, zamanda ise 'sonsuzca sonlu (infinitely finite)' olduğununu (zamanın, bir 'tekillik/singularity' olarak tanımladığı Big Bang'den önce mevcut olmayıp, uzay-zaman sürekliliğiyle birlikte ortaya çıktığını) ileri süren 'Hartle-Hawking State' teorisinin de kurucu babalarındandır (founder fathers). Richard Feynman'ın 'çoklu geçmişler' savını Genel Görelilikle birleştirme yolunda attığı kayda değer adımlar, Stephen Hawking'in kozmolojiye olan sıra dışı katkılarından bir diğeridir.
Bütün bunlar, hiç kuşkusuz, onun bilim camiasındaki yerini gün geçtikçe daha da sağlamlaştırdı. 'Zamanın Kısa Tarihi'nin (1988) (neredeyse bütün dünya dillerinde yapılan) baskılarının toplam satışının, 2015 Nisan'ı itibarıyla (sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir hadiseye dönüşerek, popüler bir bilim kitabı için akla hayale bile getirilemeyecek bir seviyeye ulaşması ve) 11 milyona dayanmış olmasının; mezkûr kitabın yazarının küresel tanınırlığına, güvenirliğine ve karizmasına ciddi manada katkı sağladığı hususu, göz ardı edilmemesi gereken bir antitedir.
Doktorların iki yıl ömür biçtikleri Motor Nöron Hastalığı'na (Amyotrofik Lateral Skleroz / ALS) yakalanıp, nihayetinde, beyninden başka işleyen hiçbir organının kalmadığı 52 yıllık çok eziyetli ve extrem bir süreci peyderpey yaşamasına karşın, bu durumundan zerrece şikâyetçi olmaması; hatta bırakın şikâyeti, sapasağlam insanların bile çekindikleri bir işe kalkışarak, astronotların yerçekimsiz ortamdaki yaşama pratiğini deneyimlemesi, Hawking'in hayata karşı sergilediği cesur duruşun ve meydan okumanın en bariz örneklerindendir. Bu durumun, ona olan ilgiyi pekiştiren bir diğer unsur olduğu su götürmez bir gerçektir (i).
Magazinel ve dramatik boyutları olan hadiselerle kamuoyuna mal olan evlilikleri de, onun son 25 yıldaki popülaritesini besleyen komponentler arasında sayılmalıdır. Vatican'da 1981'de düzenlenen bir kozmoloji konferansında ödüllendirilen Hawking'in, bunu değerlendirirken 'evrenin ortaya çıkmasına dair argümanlarımda yaratıcı varsayımını kullanmamayı tercih ettim' diyerek inananları gücendiren (hatta kızdıran) bir açıklama yapmaktan kaçınmaması, onun, küresel tartışmaların gündeminde kendisine yer açmasına neden olan bir diğer vakıadır.
2 - Zayn Malik'le ilgilenen bir kozmolog
Yukarıda en belli başlılarını dillendirdiğim kompleks bir olgular setinin bir araya gelerek oluşturdukları global imajı sayesinde Hawking, bugün artık tam bir pop star muamelesi görmektedir. Onun son 25 yılda; akademik, teknik ve ilmi olanların yanı sıra, magazin yanı ağır basan popülist açıklamalara da sıklıkla baş vurması, işaret ettiğim bu pop star olma haliyle irtibatlıdır biraz da. Öte yandan, Hawking'in 'Gök taşı çarpması ya da (gama ışıması şoku gibi) elektro manyetik radyasyon benzeri kozmik bir final; veyahut pandemik-virütik bir kırımın parçası olduğu mikro-biyolojik bir katastrof yüzünden, dünyadaki maceramız en fazla 1,000 yıl daha sürebilir; bu yüzden de, Güneş Sistemi dışına çıkarak uzayı kolonileştiremezsek yok olmamız kaçınılmazdır!' tarzındaki uyarılarının 'kıyamet vakti geldi çattı! (The End is Coming!)' mealindeki tebliğlerin eyleyicisi olan Kıyametçiler'i hatırlattığını düşünen ve spekülatif addettikleri bu gibi argümanlara prim verdiği için de Hawking'i eleştiren bilim insanı ve uzmanlar da vardır.
Meslektaşlarından gelen bu gibi eleştirilere karşın Stephen Hawking, o alışıldık popülist çizgisinden ödün vermemekte kararlı gözüküyor. Bu tavrıyla Hawking; Albert Einstein'ın, sadece bilimsel mirasının değil; onun, kendisine gönderilmiş (azımsanmayacak sayıdaki) mektupların tamamını (ne ile ilgili olduklarına ve kimin tarafından yazıldıklarına bakmaksızın) büyük bir samimiyet, ciddiyet ve özenle ve bizzat cevaplaması tarzının da uygulayıcısı olduğunu kanıtlamaktadır aslında. Hawking'in 27 Nisan 2015 günü Avustralya'da yapılan bir teorik fizik sempozyumuna üç boyutlu (3 D) hologram teknolojisi ile oluşturulmuş görüntüsüyle katıldığında sorulan (genç kızların küresel ölçekte hayranı oldukları) One Direction grubu üyesi Zayn Malik'in gruptan ayrılmasının kozmolojik sonuçları hakkındaki bir soruyu 'eğer paralel evrenlerin varlığı ispatlanırsa görülecektir ki, Zayn başka bir evrende grubun üyesi olmaya devam etmektedir; hatta, paralel evrenlerin birinde de, hayranı olan genç kızlardan birisiyle evlenmiş olabilir. Bu yüzden de onu sevenlerin, kozmolojik gelişmeleri izlemesinde fayda vardır' şeklinde cevaplaması, 'bilim kozmosunun pop starı' payesinin Stephen Hawking'e nasıl da yakıştığının bir göstergesi olsa gerektir.
3 - Schrödinger’in Kedisi Newton’ın elmasını yedi mi?
Popüler kültüre açtığı bunca krediden ve popülist söyleme eklemlenmek husundaki bu iştahlı üslûbuna şahit olduktan sonra, Hawking'den 'Schrödinger’in Kedisi Newton’ın elmasını ham yaptı; Kuantum Teorisi klasik fiziğini feci şekilde patakladı'' kıvamında bir açıklama gelir mi acaba diye sormadan edemedim kendime. Bu 'uçuk kaçık argümanın mezkûr şahıs tarafından dillendirilmesi ihtimalini, konuya 'paralel evrenler' perspektifinden yaklaşarak, mercek altına almaya çalışacağım.
Hawking, paralel evrenlerin en az birisinde o lâfı mutlaka eder (+ kutup); en az birisinde ise asla etmez (- kutup). Yine Hawking, bu iki kutbun arasında yer alan sonsuz sayıdaki paralel evrenlerinin hepsinde, değişen olasılık yüzdelerinde olmak kaydıyla, o lâfı eder.
Bahse konu olasılık dağılımının modern mantıkta (salt formel olduğundan, konuya dair okumalar yapmamış olanlara anlaşılmaz gelen) teknik bir ifade tarzı vardır. Aşağıda, bu formel notasyonun basitleştirilmiş (vulgarize edilmiş) bir versiyonuna yer vereceğim:
a - 'olasılık = 0' (Hawking'in o lâfı asla etmeyeceği evren);
b - '1 > olasılık > 0' (Hawking'in o lâfı etme olasılığının 0'dan 1'e doğru arttığı sonsuz evrenler koleksiyonu/seti/kümesi);
c - 'olasılık = 1' (Hawking'in o lâfı mutlaka edeceği evren).
Schrödinger ve sahibinden daha meşhur olan kedisi. |
Söz konusu paralel evrenlerde 'dünya sosyo-politik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel kamplaşmalar ve çatışmalarla altüst olur ve insanlık onca sıkıntı ve acıyla boğuşurken, böylesine afaki bir yazıyı kaleme alma lüksüne sahip olduğunu düşünen yazara 'dünya batsa bana bişeycikler olmaz aymazlık festivali jüri özel ödülü' verilmeli!' diyen yarışma / festival / konkur / bienal yöneticilerinin (yanı sıra da okurların) var olmasının olasılığının hesaplanmasında da, yukarıdaki model güvenilir bir metot olarak kullanılabilir hiç kuşkusuz.
4 - Eski (Newtonyen / Klasik) Fizik vs. Yeni (Kuantum & Görelilik) Fizik (mi?)
Aslında, çağdaş fizik teorilerinin vulgarize edilmiş özeti 'Kuantum Fiziği & Görelilik Kuramları (Yeni Fizik) vs. Newton Fiziğini (Klasik Fizik)' ifadesi değildir pek tabii ki. İşin aslı; yeni fiziğin eski fiziği tamamladığı, bir diğer deyişle, eski fiziğin, yeni fiziğin özel bir hali / çözümü olduğudur.
Önceki bölümlerde, basitçe ele alıp, adeta parodi bağlamında tartışmaya çalıştığım çoklu evrenler sorunsalına kapı açan kavramlara (antiteler) ana başlıklar halinde değineceğim.
Öncelikle; 1 - kuantum evren (atom altı parçacıkların düzlemi, mikro cosmos); 2 - Newtonian evren (gündelik hayatımızın 'evi', sağduyunun dünyası, sıradan dünya, 'orta dünya') ve 3 - genel rölativitenin geçerli olduğu en büyük ölçekli yıldız sistemlerinin ve galaktik kümelerin evreni (makro kosmoz) gibi 3 farklı varlık düzlemine tekabül eden varlık dairelerini belirleyen / domine eden yasaların farklı olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
En iyi bildiğimiz sıradan dünyamızda sağ duyu hakimdir. Sağ duyu demek determinizm (belirlenimcilik) demektir, sonuçların sebepleri takip etmesi demektir, kestirilebilirlik demektir, tahmin edilebilirlik demektir, muayyeniyet (muayyen şartlar altında muayyen sebepler muayyen neticelere sebebiyet verirler) demektir. Kuantum evreni ise mutlak surette sağduyuya aykırıdır. Yani, kuantum evrende determinizm söz konusu değildir, sonuçlar sebeplerden önce gelebilir, gelişmeler kestirilemez, muayyeniyet geçerli değildir.
Galaktik kümelerin temsil ettiği makro kosmozda ise genel rölativite geçerlidir ve orada da, kuantum evrendeki kadar olmasa da sağduyuya aykırı olgular / süreçler vardır. Yapılan son astronomik gözlemlerin matematik modellemeleri, bazı galaktik kümelerin yaşının, parçası oldukları ve en fazla onunla aynı yaşta olabilecekleri evrenin yaşından daha büyük olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Kozmolojinin halen çözemediği sıkı bir paradoks, belâlı bir dilemma olan bu açmaz, makro kozmosun sağduyuya aykırı olan özelliklerinden sadece birisidir.
5 - Çaya çorbaya kuantum!
Paralel evrenlere, çoklu dünyalara kapı açan kuantum kavramı epeydir cılkı çıkarılmış olan bir bilimsel hakikattir. İlerleyen satırlarda, onun istismarına, kötü kullanımına değinilmeyecek; hakkındaki temel bilimsel argümanlar en basit haliyle paylaşılacaktır.
Kuantum varlık düzlemi gündelik dünyamızın yapı taşıdır, esasıdır, temelidir. Esası, temeli olan kuantum düzeyi (eşiği, level'ı, boyutu, fazı) indeterminist (neden – sonuç ilişkisinden bağımsız) olan, sağduyuya aykırı olan, nedenselliğe / causality'ye uymayan dünyamızın nasıl olup da sebep – sonuç esasına ve belirlenimci ilkelere göre çalıştığı bilim insanlarıyla felsefecilerinin halen cevap bulamadıkları çok büyük bir muammadır. Bu yüzden de başta mezkûr alanın kurucu babaları olan Max Planc ve Albert Einstein olmak üzere, bir grup bilim insanı Kuantum Teorisi'ni 'henüz keşfedilememiş gizli değişkenleri yüzünden halihazırda eksik olan bir iddialar bütünü' şeklinde değerlendirmişlerdir.
Kuantum Kuramı ile gündelik yaşantımız (sağduyuya uygun çalışan dünyamız) arasındaki ilişkiler ve etkileşimler konusunda şuna benzeyen paralellikler / analojiler kurulmaktadır: kuantum evrende bir olay, başka kaç olası olaya neden olabilecekse, işte onların hepsi aynı anda oluverir. Meselâ, bir elektron, çekirdek etrafındaki olası milyarlarca konumunun her birinde aynı anda bulunur. Şu var ki, elektronun bir noktada bulunma olasılığı meselâ %99.99999999999 iken, diğerinde bulunma olasılığı söz gelimi %0.0000000000000001 olabilir ve bu olasılıklar kümesi de trilyonlarca ihtimali içerir.
6 - Kuantum kuramı ya gündelik hayatımızı da doğrudan etkileseydi?!?
Şimdi, gelin birlikte, atomaltı evrendeki bu kuantum olgusunu gündelik yaşantımıza uyarlayalım.
Diyelim ki 4 arkadaş oturmuş sabaha karşı NBA finalini izliyor olsun. Kuantum evrenin kanunları gündelik dünyamızda da geçerli olsaydı, hayatımızda her biri şu ya da bu olasılık yüzdesine göre gerçekleşmesi gereken bütün devam yolları aynı anda gerçekleşirdi. Yani; maçı sonuna kadar neşe içinde izleme, kavga ederek dağılma, bazısının izlemesi ve bazısının uyuklaması, bazısının yarıda bırakıp eve dönmesi, birisinin cinnet geçirip intihar etmesi, birisinin cinnet geçirip herkesi öldürmesi, birisinin cinnet geçirip diğerleri tarafından hastaneye kaldırılması, kızların çağrılıp alem yapılması, kızların çağrılıp birlikte finalin izlenmesi, kızların çağrılıp yarısının alem yapması, yarısının maçı izlemeye devam etmesi, eve göktaşı düşmesi, deprem olması, yangın çıkması, kentte bir nükleer bomba patlaması, bir seri katilin evi basıp katliam yapması, evdekilerden birisinin lotodan 666 milyon dolar kazandığını öğrenerek zıvanadan çıkması ve hemen akabinde şeytani bir mezhep kurması ve gerçekleştirdiği çok sayıda şeytani faaliyetin akabinde de fundamentalist/heretik bir Hristiyan sektince öldürülmesi, aynı loto talihlisinin kazandığı paranın tamamını hayır işlerinde kullanarak güncel bir aziz haline gelmesi, evdekilerden birisinin yakınlarının başına bir felâket geldiği bilgisini edinmesi, süper bir mikro organizmanın evdekileri enfekte ederek yok etmesi, maçın, terörist bir saldırı yüzünden iptal olması, maçın oynandığı stadyumdaki tribünlerden birisinin çökmesi, maçın oynandığı salona meteor düşmesi, maçın oynandığı salonda yangın çıkması, salondaki insanların süper bir virüs tarafından enfekte edilerek oracıkta toptan ölmeleri ilnh....gibi sayılamayacak denli çok devam yolu aynı anda oluverirdi.
Bir başka ifadeyle, maçı izleyen o 4 kişi, şayet kuantum prensipleri gündelik hayatımızda da geçerli olsaydı, yukarıda sadece bazılarını dillendirebildiğim trilyonlarca ihtimali, (bu devam yollarına karşılık gelen kuvantum hallerinin mütekabilleri olan kuantum dalgalanmalarının aynı anda ortaya çıkması yüzünden), aynı anda yaşarlardı.
Kimisinin gerçekleşme olasılığı meselâ %99.9999, kimisinin ki ise sözün gelişi %0.000000000000001 olan sayısız hali aynı anda yaşamanın nasıl bir şey olduğuna ne Einstein ve ne de yaşayan bilim insanlarının en parlağı ve çağdaş Einstein olarak kabul edilen Stephen Hawking bile (konuya yabancı olan ortalama insanların bile kolayca anlayabileceği basit ve doyurucu) cevaplar veremediler.
7 - Paralel evrenler / çoklu dünyalar
Buna verilen cevapların hem oldukça spekülatif ve hem de en heyecan verici olanlarından birisi, hiç kuşkusuz, paralel evrenler / çoklu dünyalar argümanıdır. Bu tezin, çevrimsel nitelikli bir sonsuz evren anlayışına sahip kadim Hind düşüncesinden bu yana, binlerce yıldır dillendirilmiş çok sayıda versiyonu mevcuttur. Kuantum mekaniğiyle ilgili olması bakımından, burada Hugh Everett'in konuya kazandırdığı açılıma değinmekle yetineceğim.
1957'de Princeton'da verdiği doktorası 'Evrensel Dalga Fonksiyonu (The Universal Wave Function)' başlığını taşıyan Everett, (çok kabaca söyleyecek olursam) gündelik hayatımızda tercih yapmak zorunda kaldığımız her durumda, aslında tercih falan yapmadığımızı; tercih yapar gibi görünenle onun parçası olduğu dünyanın / evrenin, yapılabilecek tercihlerin toplamına denk bir dallanmaya uğradığını iddia eder. Bir diğer deyişle, birden çok (iki ya da 2,000,000,000,000,000) seçeneğin olduğu bir seçimle karşı karşıya kaldığımızda, aslında seçim falan yapmaz, kendimizi / dünyayı / evreni, olası bütün devam yollarını deneyimlememize izin verecek sayıda kopyalarız / klonlarız.
Bu; 100 milyon biletin satıldığı bir lotaryada, her bir iştirakçinin kendisinin / dünyanın / evrenin geleceğini, satın alacağı biletlerin sayısı kadar dallanmaya uğratacağını; bir (a) lokasyonundan bir (b) lokasyonuna doğru yola çıkan bir canlının, olası rotaların sayısı kadar evrenlerin oluşmasına neden olduğunu; (c) evreni oluşturan (Planck sabiti, e sayısı, pi sayısı, temel partikülerin nicelikleri, 4 temel güç alanının nicelikleri, ışık hızı, vb...) temel büyüklüklerin (fundamental parametreler); oluştukları Big Bang sırasında, mümkün bütün niceliksel değerleri alarak, sayısız kombinezonlar oluşturdukları ve bunların her birine dayanan sayısız evrenin aynı anda ortaya çıktığını söylemektir bir bakıma.
8 - Yoksa evreni gözleyen birisi mi var?
Bazı bilim ve felsefe insanları; kuantum kuralları bizim gündelik dünyamızda da cari olmalarına karşın; bunların garip, sıra dışı, sağduyuya aykırı tesirlerini hissetmeme nedenimiz olarak; bizden ve parçası olduğumuz uzay-zaman sürekliliğinden daha üst boyuttaki (meselâ mekânda 9, zamanda ise 2 boyutlu olmak kaydıyla toplamda 11 boyutlu bir uzay-zaman sürekliliğinde 'var olan' ve ‘her şeyi bilen / gören / idare eden’ bir Kâdir-i Mutlak, bir ‘super being / omnipotence / almighty’) bir varlık tarafından gözleniyor olabileceğimiz argümanını serdetmektedirler.
Bu teoriye göre, o üstün varlık; bir seçim yapmak durumunda kaldığını sandığımız herkesin / her şeyin, yapabileceklerinin (sözde 'tercihleri'nin) tamamını temsil eden 'kuantum hal denklemleri'yle bunların tekabül ettiği 'kuantum dalgaları'na, bulunduğu hiper uzay'dan bakarak, onların 'BİR'isi hariç diğer hepsinin, o 'BİR'isi'nin üzerine çökmesine; bunun sonucunda da, dünyanın bizim sağduyu dediğimiz niteliğe uygun bir hale ve görüntüye kavuşmasına neden olur.
Bu hipotezi dillendirenler, sayısız kuantum hal denklemine tekabül eden kuantum dalgalarının temsil ettiği dünya hallerinin üst üste binmesini ve bunlardan 'BİR'isi hariç diğerlerinin tamamının bahse konu o 'BİR'isi üzerine çökerek görüş alanımızı terk etmesini açıklayan 'Süper Konumlanma İlkesi (Superposition Principle) sayesinde, kuantum gerçekliğinin gündelik hayatımızda yol açabileceği anormalliklerin, anomalilerin ortadan kalktığına da işaret ederler. Öte yandan, bu argümantasyonun, maddi evrenin ontolojik zeminine dair metafizik sorgulamalara sebep olduğunu, bunun ise kuramsal fizikle metafiziğin sınırlarının birbirine karışmasına neden olan çok cidd bir doğal ('pozitif') bilimler krizine kapı açtığının altını çizen bilim ve felsefe insanları da vardır (ii).
dipnotlar:
(i): Stephen Hawking'in yer çekimsiz ortamı deneyimlemesine dair bir video için bknz.
https://www.youtube.com/watch?v=OhIpdSZQZlI
(ii): Konuyla ilgili diğer metinler için bknz.
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/10/cagmzn-einstein-kosmolog-stephen.html
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/12/2013-nobel-fizik-odulu-higgs-bozonu.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder