Ali Canib Yöntem, İsmail Hikmet Ertaylan'ı siyasi polise nasıl jurnalledi? - arşivimden 3(*)

Arşivimde epeydir muhafaza ettiğim ve ne zamandır da yayımlamak istediğim bir belgeyi nihayet paylaşıyorum. Bu bir jurnal mektubu.

Şair, yazar, akademisyen, edebiyat tarihçisi ve eleştirmeni, siyasetçi Ali Canip Yöntem (1887 - 26 Ekim 1967)(1)edebiyat tarihçisi, yazar, akademisyen İsmail Hikmet Ertaylan (1889 - 18 Aral k 1967)(2) hakkında, dönemin İstanbul Emniyeti Birinci Şube Müdürü olan kamu yöneticiliği, milletvekilliği ve bakanlık da yapmış Ahmet Topaloğlu'na (1914 - 12 Nisan 1981)(3), polis müdürünün kendisine gönderdiği bir mektuba cevaben, Temmuz 1952'de, aşağıda paylaştığım jurnal mektubunu yazar(4).

Bahsettiğim belgeyi, imlâsına dokunmadan, dolayısıyla da, bütün yazım yanlışlarını aynen muhafaza ederek yayımlamanın, dönemin ruhunu ve onu yazanın formasyonunu ve kalitesini daha objektif yansıtacağını, bu yüzden de anlamlı bir tercih olacağını düşündüm.

İşte o jurnal mektubu:


'Feneryolu: 15 Temmuz 1952

-----------------------------------------

        'Sayın Ahmet Topaloğlu, Emniyet Şube I.Müdürü

        II/7/1952 tarihli ve 7297 numaralı mektubunuza cevabdır:

        Bahsettiğiniz şahıslardan Zeki Velidi,yi, İsmail Hikmet Ertaylan, Ahmed Caferoğlu'yu, Mazhar Şevket İpşiroğlu'yu, Macid Gökberk'i, Abdülbaki Gölpınarlı'yı, Sadreddin Calâl'i tanımakla beraber, bahsettiğiniz hareketlerine, ve meydana gelen hadiselere dair malûmatım yoktur.Bunları ,mektubunuzla öğrenmiş oluyorum.Fakat daha evvelki müşahadelerim, ve duyduklarım da sizi aydınlatacak değerdedir sanırım:


        Garbli bir filozof,'Bir hadise veya mes'eleyi lâyıkıyle anlamak için ey iyi usul o hadise veya mes'elenin teşekkül processüs: vatire'sini tetkik etmektit'  der.Ben de buna kaniim. Uzun yazmak ve lüzumsuz söz söylemek mutadım değildir. Fakat bu mevzuda şu izahatı vermeği gerekli buluyorum:

        1943 yılana kadar Ordu Milletvekili idim.Oyıl seçimlerinde açıkta kalıncaeski mesleğime,hocalığa döndüm. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde bana verilen derslerle uğraşmağa başladım.Alt katta bir odada bana da bir masa gösterdiler .Burada iki prğfessör daha vardı : Ali Nihad Tarlan ve benim gibi 1943 de vazifeye başlayan İsmail Hikmet Ertaylan. . Ertaylan, az sonra bu  odadan ayrıldı . İşittik ki yukarı katta tek başına kendisine bir oda ayırtmış .Mizacen münzeviyimdir .Ders günlerimde-çarşamba ve cuma, öğleye kadar-bir saat önce odama geliyor, talebemin, derslerine, tezlerine dair müracaatlerini , suallerini dinliyor, derslerimden sonra hemen fakülteden çıkarak kütüphanelere gidiyordum. 1950 yılında Bursadan Milletvekili seçildim.Bu yedi yıl zarfında, İsmail Hikmet Ertaylan'la-hele de kendisine oda ayırttıktan sonra -temasım imtihan günlerine münhasır kalıyordu .Maahazâ, o , bugünlerde de beş on dakika bulunarak çıkar, giderdi .Şayıalara göre, derslerine de girmez, odasında ziyaretçileriyle, ve bazı müntahap talebesiyle kapanır, görüşürmüş . Sonra sonra talebelerden bazılarının, hocanın bu derse 


girmeyişlerinden şikâyet ettiklerini  duyduk.Bana da dert yananlar oldu.Kendisine başvurmalarını tavsiye ettim:  ''Benim yüksek tedrisadımdan siz istifade edecek seviyede değilsiniz'' koğduğunu hikâye ettiler.Bir gün, o zaman yeni Dekan olan Mazhar Şevket İbşiroğlu'nun odasında bulunuyordum. Profesör Mikrimin Halil içeri girdi , İsmail Hikmetb Ertaylanı kasdederek''Bu hrifi ne yapacağız, derse girmiyormuş''dedi .Fakat Dekan hiç bir cevap vermedi .Bir  gün  , talebeden birinin Rektörlüğe resmen -yani  istid'a ile başvurduğunu, istid'anın Dekanlığa havale edildiğini işittik.Hatta bu hadiseyi gazeteler de yazdı . Fakat bir netice çıkmadığı anlaşıldı .Çünkü , Ertaylan derslerine girmemekte devam ediyordu. Gene  o  zamanki rivayetlere göre dilediği talebeyi kabul ediyor, istemediklerini  odasına uğratmıyordu.  Kendisinden tez alıp da, sonra meşgul olmayan bazı talebe, tezlerinin ikmali için bana müracaat etmişler, hocalarına niçin başvurmadıklarına dair suallerime ''bizi kovuyor, ben meşgulüm diyor'' cevabını vermişlerdir.Derken Ertaylan neşriyata başladı . Gerek fakülte dergisinde, gerek o zaman intişar eden haftalık İstanbul mecmuasında, gerekse müstakil kitap suretinde çıkan bu yazılar edebî, ilmî korkunç yanlışlarla  doluydu. Yani Sabah gezetesinde bunları tenkiden 6-7 makale neşrettim. Bir gün evime telefon edildi . Açtım, eski talebemden ve senato azasından Prof. Besim Darkut''Senato içtima halindedir, bu neşriyata nihayet vermenizi istiyor'' dedi .Cevap verdim:''Bunlar şahsiyata müteallik değildir, ilmi tenkitlerdir.Maahazâ Senato'nun fikri, benim düşüncemin hilafında ise, bana resmen tebliğde bulunsun''dedim. Ve neşriyatıma devam ettim.Bu aralık,-şimdi Ankara Tarih-Coğrafiya Fakültesinde Asistan bulunan Adnan Erzi ile İstanbul üniversitesinde Şarkiyat Doçenti olan Ahmet Ateş namındaki genç mütetebbiler de Ertaylan'In bu gayri-ilmî yanlışları hakkında tarih kurumu belleten'inde tenkidî yazılara başladılar.

        Ben 1950 deMilletvekili olarak Fakülteden ayrıldım. Yedi yıllık hocalığım esnasında Fakültede Komünisme dair bir şey işitmedimve sezmedim.Yalnız biri kız, öteki erkek iki talebenin daima münferit oturduklarını, başka talebeni  bunlara yaklaşmadıklarını gördüm,Bir gün bir talebeme bu hali sordum.Onlar sol temayüllüdür,arkadaşlar temastan çekinirler cevabını verdi .

        Milletvekili olduktan sonra da bazı talebem, tezleri ve edebiyat tarihine dair müşkülleri için evime gelirlerdi .Bunlardan biri''hocam Fakülte sizin bildiğiniz gibi değil,solculuk ilerliyor''dedi .O aralık evime gelen eski (tam okuyamadım, bir kısmı silinmiş, zş) ...anlardan Ali Genceli bana bir kitap gösterdi. Bu İsmail Hikmet Ertaylan'ın 1927 de baküde neşrettiği bir mektep kitabı idi i İçinde 'Lelinin Heykeli karşısında''başlıklı bir manzume vardı .Altında da Ertaylanın imzası bulunuyordu. Bu çirkin hadise beni hayrete düşürmekle beraber  bir noktada biraz uyandırdı. Şöyle ki: Gene Ertaylan'ın O tarihlerde Bakü'de neşrettiği dört ciltlik bir edebiyat tarihi vardırki, fahiş yanlışlarla dolu olan bu kitabi, evvelce tenkit etmiş, ve bilhassa baş tarafındaki 'bir kaç söz '' unvanlı mukaddemesinde Türk Edebiyatını mütefessih ve türk milletinin kabiliyetsiz olduğuna dair gafilane sözleri esefle reedetmiştim.Halâ Edebiyat Fakültesi Kütüphanesinde bir takımı mevcut olan bu cahilâne ve gafilhâne eserin talebe kılavuzunda, öğrencilere resmen tavsiye edilmesine de ayrıca teessüf etmiştim.Ali Gencelinin bu defa bana gösterdiği Lenin manzumesi ,milletimize dair olan tahkiramiz sözlerin gafilâne olmaktan ziyade fik(?)i mahsunu ifade için yazıldığı kanaatini uyandırdı .Ankaraya dönünce bu Lenin manzumesinin bir suretini arkadaşım, Milli Savunma BakanıHulûsi Köymene verdim, okudu 'birade bu nasıl iş''dedi. ve alâkalılara göstereceğini söyledi .Bu ilk baharda ,gözlerimi tedavi için İstanbul'a gelmiştim.Bir gün eski talebemden iki genç ziyatimde bulundular.Birinin adını bilemiyorum. Öteki, derslerine pek dikkatli çalıştığını, ve herzaman bana başvurduğu için bildiğim Elazıklı Hadi idi .Bir iki yıl önce işittiğim, fakültede solculuk cereyanına ait rivayetten bahsettim, tasdik ve tafsil ettiler:Dediler ki: ''Bodrum katında bir spor odası vardır.Burası komünist yuvası oldu. Pariste intişar eden İleri jöntürk broşürleri burada alenen okunuyor,müzakere ediliyor.'' Kendilerine, Dekanlağı baş vurmadınız mı diye sordum, ''Başvuruldu, fakat aldırış etmediler'' diye cevap verdiler.İznim bitti .Ankara'ya döndüm.Başvekil Yardımcısı SayınSamed Ağaoğluna bir tezkere yazdım.Mühimce bir mes'ele hakkında randevu istedim.Aradan üç dört gün geçti ,meclis yaz tatiline girdi . Görüşmek kabil olamadı

                                                           ***

        Ertaylan'ın, cahilhâne neşriyatına dair tenkitlerle, derslere girmediğini tetkik için fakültede iki komisyon kurulduğu işitilmişti .Bu, bir yıl kadar sürdü . Cahilane neşriyatını tetkik eden komisyon azasından Zeki Velidi'nin, bu yanlışları ağır bulmadığı, Ertaylan'ın lehine rapor verdiği işitildi .Zeki Velidî gibi , bu bahislerin cahiliolmayan bir adamın Ertaylanu himate etmesini o zaman manalandıramadımdı .Mektubumuz , bu işe akıl erdirmeme sebep oldu.Devamsızlığını araştırmaya memur edilen komisyon ise, bu işin tespitini , azasından bulunan Ahmet Caferoğlu'ya havale etmiş denildi . Caferoğlu bunun için ,yalnız müdavim öğrencileri isticvap etmiş .Mezunlara başvurmamış .Müdavim öğrencilerin,halen Fakültede iş başında bir adam hakkında çekinmeksizin fikir beyan etsi kolay olamıyacağına göre Caferoğlunun tetkik şekline de akıl erdirememişdim.Sizin bana yazdığınız mektubu okuduktan sonra, bu tetkik şeklini anlar gibi oldum.

        Hülâsa, bildiklerimi yazdım. Edebiyat Fakültesinin binbir derdi vardır amma,üstünde durduğumuz mes'eleyle doğrudan doğruya münasebeti yoktur .Ben bu dertlerden 1951 budce müzakereleri sırasında Meclis kürsüsünde uzunca bhsettim, o zamanın Rektörü, Dekanı hazırldılar.Tenkitlerime ne cevap veren oldu, ne de Fakülte ve Üniversitenin ıslahına çalışıldı.

        Mühmel bir müessesede her şey olabilir.

        Saygılarımla:

Bursa Milletvekili

Ali Canib YÖNTEM''   

dipnotlar:

(*): Mektup 22.8 x 29.7 cm ebadındaki 4 adet çizgili dosya kâğıdının bir yüzüne daktiloyla yazılmıştır. Bu serinin bir önceki metni için: 

(1): Ali Canip Yöntem hakkında biyografik bilgi için:

https://islamansiklopedisi.org.tr/yontem-ali-canip

http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/yontem-ali-canip

(2): İsmail Hikmet Ertaylan hakkında biyografik bilgi için:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Canip_Y%C3%B6ntem

https://islamansiklopedisi.org.tr/ertaylan-ismail-hikmet

http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ertaylan-ismail-hikmet

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smail_Hikmet_Ertaylan

(3): Ahmet Topaloğlu hakkında biyografik bilgi:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Topalo%C4%9Flu

https://www.biyografi.info/kisi/ahmet-topaloglu

(4): Mektupta ıslak imza bulunmaması, onun, emniyete gönderilen suret değil, yazarının, şahsi arşivi için yaptığı bir kopya metin olduğu fikrini uyandırdı bende.

Konuya dair bir diğer önemli husus da, mektubun daha önce yayımlanıp yayımlanmadığıdır; buna dair yaptığım araştırmalarda bir sonuca erişemedim.

Yayımlanmamışsa şayet, ki, kanaatim bu doğrultudadır, paylaşımımın, akademya tarihimiz (özellikle de Soğuk Savaş döneminde aydınlarımızın küresel gelişmelere verdikleri tepkiler), yakın siyasi tarihimiz ve mezkûr alanlara dair olan mesleki deontoloji tartışmalarına mütevazı bir katkı sağlamasını dilerim.

1 yorum:

  1. Blackjack, Poker, & Live Dealer Casino - JTM Hub
    JTM offers the latest live dealer 평택 출장안마 casino 태백 출장마사지 games and online poker games, including live blackjack 과천 출장샵 tournaments and cash games. With 충주 출장마사지 a wide 논산 출장마사지 range of

    YanıtlaSil