Kemal Tahir; Tâlip Olmak; Reşat Ekrem Koçu; Entropi; Montaigne Neyi Denedi? >>> metinler - 12




01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan Sayfaların Dilinden programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 18 Mart - 22 Mart döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, TRT Dinle'yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.

56) Konu: Kemal Tahir, kitap: Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem

Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu Kemal Tahir, bahsedeceğimiz kitap Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem

Put kırıcı duruşu, ikonoklastik argümanları, entelektüel dürüstlüğü, otantisitesi, samimiyeti ve müdânâsızlığıyla öne çıkmış bir mütefekkir olan Kemal Tahir'in asıl adı İsmail Kemalettin'dir. 1910'da İstanbul'da doğan yazar; romancılığının, fikri konulardaki araştırmacı gayretlerinin ve sohbetlerinin yanı sıra, tarihi birikimimizle Marksizmi meczeden tezleriyle kültür alemimizde yer edinmiştir. 1936'da yayınlanan Namık Kemal İçin Diyorlar ki kitapçığı ilk müstakil eseridir. Yazar, Bahriye astsubayı kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin bir kitabını verdiği için 'askeri isyana tahrik ve teşvik'ten yattığı 12 yıllık mahpusluğunu Medrese-i Yusufiye hayatına çevirmiş, böylelikle de annesinin vefatı yüzünden Mekteb-i Sultani'nin 10. sınıfında yarım bıraktığı tahsilini, şahsi gayretleriyle sürdürebilmiştir. Müstear isimlerle çok sayıda yazı, hikâye, çeviri ve romanı yayınlanan yazar, 1955'de Tan Gazetesi'nde tefrika edilen Göl İnsanları'nda ilk kez Kemal Tahir adını kullanmıştır. Metin Erksan, Halit Refiğ ve Atıf Yılmaz'la Yeşilçam'a senaryolar yazan Tahir, sert polisiye janrındaki Amerikan ucuz roman serisi Mayk Hammer'ları çevirirken, seriye yeni maceralar da katmıştır. Osmanlı tarihi, sosyolojisi, iktisadı, kültürü, devlet teşkilatlanması ve hukukuyla Doğu - Batı çatışması, batılılaşma sürecimiz, Marksizmle ilişkimiz gibi konuları mercek altına aldığı müktesebatında O, Kemalist ve sosyalist tarih anlatılarını revize eden bir anlayış sergilemiş, özellikle de Kerim Devlet tezini teorize ettiği 1967 tarihli Devlet Ana romanı'ndan sonra, tarihi çarpıtmakla suçlanarak, sert eleştiriler almıştır. 1965'de yayınlanan Yorgun Savaşçı romanı 1979'da TRT tarafından filme çekilmiş; bu yapım 1983'de Kenan Evren rejimi tarafından yakılmıştır21 Nisan 1973 vefatından sonra arşivindeki çok sayıda metni yayınlanan Kemal Tahir. kazandığı Türk Dil Kurumu, Yunus Nadi ve Cumhurbaşkanlığı gibi prestijli ödüllere karşın, romanlarının edebi kalitesi üzerinden sorgulanmış; ideolojik bagajını ve siyasal tercihlerini kurmaca metinleri üzerinden okuruna empoze eden doktriner bir propagandist olmakla itham edilmiştir.

Zihni konforunu önemsemeyenlerle, ne Musa'ya ve ne de İsa'ya yaranamayanların ikâmetgâhı olan 'Fikri Âraf'ı memleketi bilen Kemal Tahir, aydın namusu gereğince hakikatlere derin bir sadakat besliyordu. O, ezberlerini pekiştirecek kurguların, stereotip düşüncelerin, klişe tanımların, basmakalıp argümanların, eleştirilerden âzâde kılınmış tabuların esiri olmadı hiç; 'yine yanıldık!' deyişiyle taçlandırdığı samimi özeleştiriler ardından görüşlerini güncellemesini bildi daima. Batı Alemi diye tanımlanan antiteye de toptan karşı değildi aslında; eleştirdiği, Batıya hayranlık duyarken tarihinden, kültüründen, sosyolojik gerçeklerinden utanan ve kurtuluşu, Batıyı körü körüne kopyalamakta gören mukallit aydın tavrıydı.. 

Batılı manada ilkel komünal - köleci - feodal - kapitalist safhaları yaşamadığı için onlara benzer mülkiyet ilişkileri, üretim tarzı ve sınıflar kombinezonu olmayan ülkemizin sosyalizme geçişinin de, klasik Marksist yöntemler yerine; Osmanlının sömürüyü reddeden hümanist zihniyetinin güncellenmesiyle oluşacak Türk Ruhu'na özgü yerli ve orijinal bir devam yoluyla gerçekleşeceğini savunuyordu Kemal Tahir. Yazar, eleştirmen, editör ve dergici Asım Öz'ün hazırladığı, onlarca yazarın metini içeren 821 sayfalık kapsamlı Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem, düşünürün ülkemizin fikir hayatı, edebiyatı, politik matrixi ve sosyolojisindeki özgün yerini yetkin bir şekilde kuşatan efradını câmî, ağyarını mâni bir eserdir. Mevcudu tükenen bu referans metnin, meraklısı tarafından dört gözle beklenen yeni baskısının bir an önce yapılmasını diliyoruz. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. 



57) Konu: Tâlip olmak kitap: Akademik Yıllarım

Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu Tâlip Olmak, bahsedeceğimiz kitap Akademik Yıllarım

Olduğumuz 'benlik' ve kuşandığımız kimlik aslında, işimiz dediğimiz kariyerimiz, hayatımızı kazandığımız meşgalemiz, ömrümüzü hasrettiğimiz mesleğimiz değil de nedir Allah aşkına? İnsanın ne olmak istediğinin ve meslek olarak neye talip olduğunun manasına ve tarihçesine bakmadan önce bir tarif yapalım: Talep etmek, mahiyetini sezdiğimiz hayatın bir görüngüsünü, içeriğine az çok aşina olduğumuz varoluşun bir antitesini taammüden arzulamak ve şiddetli bir içsel yönelimle onu mülkümüz kılmaya hamle etmektir. Talebe, mezkur arzunun maliki ve gerçekleşen yönelim ve temellük fiillerinin de failidir

Düşünmekle kalmayıp, düşündüğüne dair de düşünebilen ilk tür olan homo sapiens sapiens'in avcı - toplayıcı - talancı - konar - göçer olarak yaşadığı kabaca 100,000 yıl boyunca, her yaştan insanın seçtikleri işleri, kendi tercih ve talepleri değil, hayatın ve topluluğun dayatması belirlemişti. Yaklaşık 12,000 yıl önce şafağı söken tarım devrimine müteakip yerleşik hayata geçen dönemde, çocukların oyun çağından iktisaden üretken çağlarına geçişleri daha zengin bir meslekler skalasından yapılacak tercihler üzerinden olsa da, bu dönemde de çocukların talep ve eğilimlerinden ziyade ailenin ve toplumun ihtiyaç ve dayatmalarıydı belirleyici olan. 25 asır önce Doğu Akdeniz kıyıları, Anadolu ve Mezopotamya'da toplumsal hiyerarşi, sınıflar kombinezonu ve meslek çeşitliliği artsa da, hayata atılacak gençlerin talepleri yine ikinci plândaydı. 1,000 yıl önce Orta Çağda ve yaşadığımız sosyal medya çağında da durum temelde benzerdir ve insanlığın ezici çoğunluğu için meslek ve kariyer seçiminde tayin edici olan ailenin ve sosyal çevrenin talep ve baskılarıdır, gençlerin idealleri zemininde şekillenen talepleri değil. Tüm yurttaşlara yönelik bedelsiz kamusal eğitimin ortaya çıktığı ve kitle iletişiminin patladığı son 2 asır, gençlerin, görünürde, özlemlerinin peşine düştüğü, taleplerini realize etmeye çalıştığı peryod oldu. Bu süreçte ezici çoğunluğun meslek tercihlerini güdüleyen ana motiflerse, bir ideali realize etmek ve bir rüyanın tâlibi olmak yerine, sosyal statü, toplumsal onay ve beğeni ve maddi kazanç sağlamaktır. Bunlar da aslında toplumsal normların bize aktardığı değerler setidir. Thales, Aristo, Platon, Hippokrates, Attila, İbn Sînâ, İbn Rüşt, Leonardo, Fatih Sultan Mehmet, Galileo, Descartes, Newton, Kant, Hegel, Pasteur, Einstein, Atatürk, Wittgenstein, Sartre, Kurosawa, Tarkovski, Aziz Sancar'ın da arasında olduğu insanlığın çok küçük bir kısmı ise varoluşta, hayatta, toplumda, çağda maddi kazanç, şöhret, sosyal statü gibi avantajları değil; ideallerini, ülkülerini, hayallerini gerçekleştirecekleri imkânlar aramıştır. Onlar, geleceğe dair plân ve vizyonlarının talebesi olmayı becermiş öncü şahsiyetler, medeniyet kurucu figürler olmuşlardır. Küresel eğitim sistemini kökünden değiştirmez, ideallerini önceleyen, ülkülerinin talebesi olan fertleri yetiştirecek şekilde yeniden kurgulanmazsak, selfie ve tiktok kültürünün hakim olduğu patetik ve absürt bir istikamete doğru evrilecektir global medeniyetimiz.

2008'de kaybettiğimiz ülkemizin ilk atom mühendisi, akademisyen, yazar Ahmet Yüksel Özemre'nin yazdığı Akademik Yıllarım, bu öncü bilimcinin, hayatının bütün safahatını büyük bir samimiyetle paylaştığı otobiyografisi ve kendisine ilham veren, bilimsel formasyon kazandıran, âfakını genişleten fikir mimarları olan hocalarına duyduğu vefa borcunu ödeme vasıtasıdır. Kitap, talip olduğunun mahiyetini sezen genç bir dimağ üzerinde, mezkûr sezgiyi önce iradi bir yönelime, ardından da bilgiye dönüştüren kreatif dokunuşları gerçekleştiren hocaların îfâ ettiği hayati rolü fâşetmesi bakımından ehemmiyetlidir, kıymetlidir ve okunmaya değerdir. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. 



58) Konu: Reşat Ekrem Koçu, Kitap: İslâm Ansiklopedisi

Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu Reşat Ekrem Koçu, bahsedeceğimiz kitap İslâm Ansiklopedisi

1905'de İstanbul’da doğan Reşat Ekrem, İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1931'de mezun olmuş, hocası ve kürsü başkanı ve popüler tarih yazınının büyük üstadı Ahmed Refik Altınay'ın asistanı olmuştur. 1933’te yapılan üniversite reformu sonucu Ahmet Refik'in iş akdi feshedilince, Reşat Ekrem'de 'çiçeği burnunda' İstanbul Üniversitesinden istifa etmiş, ilk birkaç yıl liselerde tarih hocalığı yaparak ve gazete ve dergilere makaleler ve yazı dizileri yazarak hayatını kazanmıştır. EsircibaşıForsa Halil gibi tarihî romanlar ve Patrona Halil, Kabakçı MustafaKösem Sultan, Hatice Sultan ve Ressam MellingEski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane KöçekleriErkek KızlarDağ Padişahları,  Sümer TürkleriSelçuk İmparatorluğuBizans TarihiTarihten Evvelki ZamanlarAhmed Râsim: Hayatı, Seçme Şiir ve YazılarıTaçlı Fahişeler,  Tarihimizde Garip VakalarTarihimizde KahramanlarHaşmetli Yosmalar, Dârülacezeİstanbul Tulumbacılarıİstanbul Camileri, Osmanlı Padişahları, Yeniçeriler, Osmanlı Tarihinin Panoraması, Fatih Sultan Mehmed, Türk İstanbulTürk Giyim, Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Topkapı Sarayı gibi tarihi monografiler Reşat Ekrem'in ilerleyen yıllarda tarihi hakikatlere sadık kalarak ve edebi lezzet gözetilerek kaleme aldığı romanları ve halkın rahatlıkla okuyup anlayabileceği popüler tarihi monografileridir. Arşiv raflarında kalmış Klasik Osmanlı metinlerinden Evliya Çelebi Seyahatnâmesinin ilk beş cildi, Surnâme, Vilâdetnâme ve İbrâhim Dede Mecmuası'nın günümüz Türkçesiyle ve kısaltarak yapılmış edisyonları Koçu'nun Osmanlıca bilmeyen insanımıza sunduğu kültürel hizmetlerdendir. En tanınmış Batılı yazarların başta Payitaht olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili popüler seyahatnamelerini, kısaltılmış ve illüstrasyonlu edisyonlar halinde neşreden Reşat Ekrem'in başyapıtı hiç kuşkusuz İstanbul Ansiklopedisi'dir. Tarihçiliği meslek olarak seçmesinde hocası Ahmet Refik Altınay'ın, İstanbul'u en küçük detaylarına değin köşe bucak tanımasında ise Ahmed Râsim'in büyük payları ve emekleri olduğunu her vesileyle teslim eden Reşat Ekrem, ne denli sui generis bir İstanbul tarihçisi ve ne kadar büyük bir Payitaht aşığı olduğunu ispatlayan ölümsüz eseri İstanbul Ansiklopedisi'ni önce 1944 - 1951 döneminde 36 fasikül olarak neşretmiş; ikinci kez ise, çok daha güçlü bir yazarlar heyeti ve dönemin en yetenekli illüstratörlerinden oluşan bir grafik sanatlar ekibinin müşterek gayretleriyle 1958 - 1973 peryodunda 173 fasikül olarak okuyucusunun huzuruna çıkarmıştır. Sadece ülkemizin değil, insanlık tarihinin de en ayrıksı, en subjektif, en sempatik, en şaşırtıcı eserlerinden olan İstanbul Ansiklopedisi'nin yarım kalan her iki edisyonunu, Koçu'nun arşivindeki basılmamış malzemeyle birleştirmeye çalışan bir uzmanlar heyetinin gayretlerinin sonuçlanması bizim de arasında olduğumuz geniş bir kesim yıllardır heyecan ve umutla beklemektedir. 6 Temmuz 1975'de, doğduğu ve aşık olduğu İstanbul'da vefat eden tarihçiliğimizin bu çizgi dışı sîmâsı, Sahrayıcedid Mezarlığı'nda medfundur.

Semavi Eyice tarafından yazılmış olan Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nin Reşat Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi maddeleri, popüler tarihin tutkulu ve orijinal bir neferinin hayatını, külliyatını ve immortal eseri olan İstanbul Ansiklopedisi'ni ana hatlarıyla tanıtan faydalı giriş metinleridir. Maddelerin bibliyografyalarındaki referans metinler ise, daha ileri okumalar yapmak isteyenler için bir yol haritası mahiyetindedir. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. 



59) Konu: Entropi, kitap: 50 Fizik Fikri

Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu Entropi, bahsedeceğimiz kitap 50 Fizik Fikri
Rudolf Clausius tarafından 1850'de tanımlanan ve klasik Grekçede içsel dönüşüm demek olan entropinin asal eksenini oluşturduğu Termodinamiğin ikinci yasası, fiziği ve kozmolojiyi kökten değiştirmiş, bilgi kuramı, informasyon teorisi, teoloji, edebiyat ve metafiziğe nüfuz etmiş, kreatif imajinasyonumuzu ve teknolojik pratiklerimizi zenginleştirmiştir. Termodinamiğin ikinci yasasına göre, kendi dışıyla madde ve enerji alışverişine kapalı olan, Evren'imiz gibi, izole bir sistemde, ısı daima sıcak ve yüksek enerjili bölgeden soğuk ve düşük enerjili bölgeye akar. Bir diğer deyişle, izole bir sistemde entropi sürekli artar. Evren de izole bir sistem olduğuna göre, Evren'in entropisi de sürekli artmaktadır. Evren'in kapalı sistem ve açık sistem dediğimiz bölümlerinde durum farklıdır; dışıyla madde ve enerji alışverişi yapan açık sistemlerle, dışıyla sadece enerji alışverişi yapan kapalı sistemlerin entropileri düşebilir. Bu durum Evren'in toplam entropisinin sürekli olarak arttığı gerçeğini ise değiştirmez. Termodinamiğin ikinci yasası ve entropi hakkında çalışırken, sıklıkla karşımıza düzensizlik, düzen, rastgelelik gibi kavramlar çıkar. Bir olay üzerinden açıklayalım bunu: masamızın üzerindeki su dolu bir bardak olsun. Masa ve bardağın oluşturduğu sistemin entropisine S1, rastgeleliğine R1 diyelim. Bardak yere düşüp kırıldığında, su zemine saçılır. Cam kırıklarıyla zemine dağılmış suyun oluşturduğu sistemin entropisine ise S2, rastgeleliğine R2 diyelim. Sağlam bardaklı sistemin entropisi ve rastgeleliği, kırılmış bardaklı sitemin entropisinden ve rastgeleliğinden küçüktür; yânî: S1<S2 ve R1<R2.
Bu deneyin konu edindiği süreçler gibi başlangıç ve sonuç entropileri birbirinden farklı olan süreçler tersinmezdir, bir diğer deyişle, kırık bardağın ve zemine dağılmış olan suyun ilk haline, yânî, su dolu bardağın masanın üzerinde durduğu başlangıç koşullarına geri dönüşü imkânsızdır. Şayet iki sistemin entropileri eşit olsaydı ve S1 = S2 denklemini sağlasaydı, bu durumda iki hal birbirine dönüşebilir, ve kırılan bardakla yere saçılmış su yeniden masa üzerindeki başlangıç koşullarına dönebilirdi. Sürecin düzensizlik üzerinden okunuşu ise şöyledir: masanın üzerindeki su dolu bardağın oluşturduğu sistem, kırılmış bardakla yere saçılmış suyun oluşturduğu sisteme göre daha düzenlidir. Bir sürece dışardan müdahale etmez, kendi haline bırakırsak rastgele hareketler yapar ve düzensizleşir. Düzensizliğin artması, sistemin sahip olabileceği olasılıklar artarken, bunların bilgisine sahip olamamamız anlamına gelir. Anlayacağınız, bir sistem hakkında ne kadar az veri setine sahipsek, o sistem o denli düzensizdir ve entropisi yüksektir. Düzensizliğin ve entropinin artması zamanın ilerlediğini gösterir. Bu yüzden de Evrenin artan entropisi, zamanın sürekli ilerleyen kozmik akışıyla da örtüşür. Bu, geçmişten günümüze gelip geleceğe uzanan Termodinamik Zaman Oku olarak da tanımlanır. Sürekli artan entropisi maksimum olduğunda, Evren sonsuz bir düzensizliğe sürüklenmiş demektir; kozmolojide bu durum Evrenin ısıl ölümü ve kullanılabilir faydalı enerjinin de minimum hali demektir.

Joanne Baker, yazdığı 50 Fizik Fikri ile, evrenin madde, enerji, ışık, kütle çekimi, görelilik, kuantum, kaos, tanrı parçacığı, karanlık madde, karanlık enerji ve entropi gibi bilimsel olgularını yetkin ve derinlikli bir içerikle ve kolay anlaşılır bir dille ortaya koyan, ortalama popüler bilim kitabı okurunun yanı sıra, alanın profesyonellerin de faydalanabilecekleri bir eser koymuş ortaya. Başvuru kaynağımız olan kitabı, fiziğe dair güvenilir bir başlangıç metni arayan herkese gönül rahatlığıyla öneririz. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. 



60) Konu: Montaigne Neyi Denedi?, kitap: Nasıl Yaşanır.

Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu Montaigne Neyi Denedi?, bahsedeceğimiz kitap Nasıl Yaşanır

Tam adı Michel Eyquem Seigneur de Montaigne olan Fransız Rönesansı'nın en parlak sîmâlarından, kayda değer filozof ve yazarlarından aristokrat Michel de Montaigne 1533'de, Fransanın köklü ailelerinden olan ebeveynlerinin Château de Montaigne denen malikânesinde doğdu, 1592'de aynı şatoda vefat etti. Dünyanın bir çok diline çevrilip yüzlerce milyon satarak kurgu dışı kitaplar alanında inanılması güç bir başarıya imza atan Essaies / Denemeler sayesinde düşünür, deneme denen türünün de kurucu babası oldu. İleri görüşlü, iyi eğitimli kişilerden oluşan ailesi, Montaigne'in, dönemin en mükemmel eğitimini alması için çağın başarılı hocalarından faydalandı; düşünürün fikri formasyonunun ve entelektüel birikiminin oluşmasında, hiç şüphesiz, kuşaklar boyunca oluşmuş çok nadir, fevkalâde kıymetli ve önemli eserlerden oluşan binlerce ciltlik aile kütüphanesinin de ciddi katkısı olmuştur.

Bordeaux Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde aldığı felsefe tahsili, özel eğitmenlerden mükemmelen öğrendiği Grekçe ve Latincesiyle birleşince, Montaigne, hususi kütüphanelerindeki antik dönem filozoflarının âsârı üzerinden derinlikli okumalar yapabilmiş, bu sayede hayatının sonuna kadar düşüncelerini belirleyecek olan septisizm temelli Neo-Pyrrhorisme ekolünü benimsemiştir. Temel düsturu bildiği mezkûr şüpheciliği, Kilisenin akıl dışı dogmalarına karşı çıkmasını sağlarken; fikri müktesebatının önemli bileşenlerinden olan hümanist yaklaşımı, Avrupa ülkelerinin 'coğrafi keşifler' denen emperyalist - kolonyalist süreçte sömürgeleştirdiği halklar için yaptığı 'barbar, geri, ilkel, yamyam, ruhsuz canlı, garip yaratık' gibi ötekileştirme, aşağılama, demonize ve dehümanize etme merkezli ahlâksız ve izansız değerlendirmelerini de sert şekilde eleştirmesine neden olmuştur. 

Yazarının, insanlık halleri, Dünya vaziyetleri ve varoluşun diğer sayısız tezahürleri konusundaki şahsi fikriyat ve hissiyatını, samimi bir üslûpla ve sözü de fazla uzatmadan dillendirmesiyle oluşan metne, edebiyat ve fikir hayatında, deneme denir. İlk baskısı Mart 1580'de Paris'te yapılan Essaies / Denemeler, çıkar çıkmaz hem ortalama okur ve hem de kanat önderleri ve fikir insanlarınca coşku, takdir ve teveccühle karşılandı. 'Şöyle yapın, böyle edin' diyen üstenci bir mürebbi ve mümeyyizlikten uzak mahiyet ve üslûbu, 'şöyle yaptım, böyle ettim' diyen fevkalâde kişisel, sıcak ve samimi tarzıyla denemeler, günümüzde kimi edebiyat eleştirmenlerince tarihin ilk blogu olarak nitelenmektedir. Bu antite Montaigne'in çağının çok ötesinde bir aktör olarak görülmesine ve 'ilk modern insan' olarak tavsif ve tasvir edilmesine yol açan faktörlerden sadece biridir. Denemeler'in Zweig, Virginia Woolf, Pascal ve Nietzsche başta olmak üzere, sayısız fikir mimarı tarafından salt bir metin değil, ömür boyu yoldaşlık edecek bir hayat arkadaşı olarak benimsenmesinin nedeni bu olsa gerektir.

Felsefeci, akademisyen, yazar, kütüphaneci ve nadir kitap eksperi Prof. Sarah Bakewell'in yazdığı, ciddi övgüler derlemiş ve kurgu dışı kitaplar alanında, arasında Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü'nün de olduğu, ödüllere lâyık görülmüş çok okunan Nasıl Yaşanır - Ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı ve Cevaplamak için Yirmi Teşebbüs, insanın kendisini ve ilişkide olduğu kişileri daha iyi tanıması için adeta bir rehber metin mahiyetindedir. Sadece Montaigne'in değil, onun üzerinden, çağlar boyunca yaşamış çok sayıda düşünce insanı, sanatçı ve kanaat önderinin de hayatlarına ve müktesebatlarına değinen eser, bu mahiyeti ve kolayca okunan özenli üslûbuyla her yaştan okura değer katacak bir kitaptır. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. 

---------------------------------

Önceki 55 metne erişmek için bknz.: https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-metinler.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder