Paralel evrenler, çoklu evrenler, çoklu zamanlar

Universe Sandbox HighRes - 20131221-124526 by Ryuk45

1 - Mutlu olmanın kaygı nedeni olması

Bu satırları yazmadan az önce (tespit edemediğim bir nedenle, belki de sebepsiz yere) Tom Amca'ya, Voltaire'in (1694 - 1778) en bilinen satirik eserlerinden Candide'dindeki (Leibniz'in (1646 - 1716) iyimserliğini hicvetmek için kurgulanmış bir kahraman olan) Dr. Pangloss'a, (İsviçreli romancı Johanna Spyri'nin klasikleşmiş eseriyle aynı ismi taşıyan temel karakteri) Heidi'ye ve (bir başka klasiğin baş kahramanı) Polyanna'ya meydan okuyan şiddette ve kapsamda bir iyimserliğine gark oluvermiş buldum kendimi. Bununla eş zamanlı olarak 'İyi haftalar Kâinat, merhaba dünya, hayırlı günler insanlık!nidaları dökülüverdi ağzımdan. Ve hemen ardından da 'bu denli sevindirik olmamın, optimizmin bu kadar dibine vurmamın (i), mutluluk böcüğü modunun şahikasını böylesine zapt etmemin sebeb-i hikmeti ne ola ki acep?!?' diye sormadan edemedim doğrusu.
Kahkahayla gülünce 'çok güldüm, hayır olur inşallah, umarım ardından ağlamama neden olacak bir sıkıntıya duçar olmam' diyen bir anlayışın mümessiliyim. Böylesi bir zihniyetin; ebeveynlerinden devraldığı (onların toplumsal ve bireysel sıkıntılardan damıtılmış motiflerle bezeli) genetik mirasının yanı sıra, yaşamının birçok evresinin çalkantılı ve muhataralı sosyolojik süreçlere tekabül etmesinden dolayı yüzleşmek zorunda kaldığı sorunların pekiştirdiği dertleri de sırtlanmış birisinin sahip olabileceği kültürel, ideolojik ve teolojik kodlamalarla yüklü bir muhayyele ve mutasavvereden kaynaklanabileceğini / beslenebileceğini düşünüyorum. Bir diğer deyişle, mutlu olmaktan ve optimist yaklaşımlar sergilemekten dolayı kaygı duymama ve bahse konu 'mutlu olma' haleti ruhiyemi sorgulamama yol açan bu dinamiklerin, tarife gayret ettiğim söz konusu 'paradoksal ruh ve fikir hali'min arkasında çalışan mekanizmalar olması ihtimali yüksektir.

Benim ve neslimin yaşadığımız ve yukarıda 'paradoksal' kavramıyla tarif ve tavsif ettiğim bahse konu bu 'Mutlu  olmanın mutsuzluk kaynağı olabileceğine inanma' halinin, son 15 - 20 yılda gerçekleşen 'cep telefonu & internet devrimi'yle birlikte, (1980 sonrasında doğan 'y kuşağı' ve 1990'larda ve 2000'lerde doğan) yeni nesilleri hiç ama hiç etkilemediğini görüyorum. Bir diğer deyişle, temellük ettiğim bu 
'Dertleri zevk edindim, bende neşe ne ara?' diyen ve yukarıda
görselleri paylaşılanlar kadar olmasa da, kendine göre çilekeş
olan bir kuşağın ferdi olarak, iletişim toplumu nesillerini
anlamakta çok zorlandığımı itiraf ediyorum.
'çocukluğunu ve gençliğini İletişim Toplumu Öncesi'nde yaşamış nesiller'e tebelleş olan mezkûr marazi haleti ruhiye, bu çileci / dervişane / keşişvari duygu durumu, kuvvetle muhtemeldir ki, bilinçleri / benlikleri / kimlikleri / tercihleri / yaşam tarzları son 15 - 20 yılda şekillenen nesilleri ve bunları takip edecek olan gelecek nesilleri hükmü altına alabilecek bir sosyo-psikolojik antite değildir. Parçası olsuğu sosyolojik desenlerin tesirindeki biyolojik ömrünün kalan kısmını da ikmal ve itmam ettikten sonra, onu halen içselleştirmiş benim gibi dinozorlarla birlikte, gidecektir tarihte kendisine ayrılmış olan yere.

Okunulan satırların müellifini tesiri altına alan ve arka plânında yukarıda altı çizili mekanizmaların çalıştığı söz konusu duygu durumunu böylece (muhtasaren ve kabaca) analiz ettikten sonra, şimdi de, 'iyi haftalar Kâinat!' deyişi ile, onun sorulmasını icbar ettiği bir sorunun ('zaman nedir?') ima ettiği anlam dairesinin kozmolojik ve astronomik bileşenleri gibi bazı unsurlarını, tabii yine ana konturlarıyla olmak kaydıyla, mercek altına almaya çalışacağım. Gerçekten de kritik ve stratejik bir sorudur bu 'NEDİR ZAMAN?!?' ifadesi.

2 - Nedir Allah aşkına zaman?!?

Cevaplanması çok zor bir sorudur bu. Ne demek istediğimi, bu soruyu kendinize sorarak, rahatlıkla test edebilirsiniz. Bunu yaptığınızda hayretle göreceksiniz ki, söz konusu soruya verdiğiniz cevaplar sizi hiç ama hiç tatmin etmeyecektir. Çok farklı cephelerden yaklaşılmış eserlerin, metinlerin, iddiaların oluşturdukları devasa bir külliyata kapı açan 'zaman nedir?' sorgulamasının özeti bile paylaşılmaya kalkışılsa, ciltler dolu fikir serdetmek gerekir. 
Bu yüzden de konunun (yukarıda da işaret ettiğim üzere), sadece sınırlı sayıdaki boyutuna değinilecek; konunun her biri çok önemli olan psikolojik, kronolojik, antropik (insancı, insan merkezci) gibi diğer veçheleri ise bu metinde ele alınmayacaktır.
augustinus ile ilgili görsel sonucu
Augustinus

Zamanla ilgili olarak 17 asır önce gerçekleştirdiği sorgulamalar ve bunlara verdiği cevaplarla bu külliyatta önemli bir yere sahip olan Aurelius Augustinus Hipponensis'in (Saint Augustine, Aziz Augustinus, 354 - 430) o çok popüler tanımını paylaşmanın tam zamanıdır: 


'Nedir gerçekten zaman (quid et enim tempus?). Eğer hiç kimse bana sormazsa ne olduğunu biliyorum; ama bir soran olur da açıklamaya kalkarsam, bilmiyorum' (ii), (iii).

Zamanla ilgili konuşmak insanlığın en büyük dehalarından birisini işte bu denli müşkül durumlara sokabiliyor! Augustinus'un (zamanı tanımlamak konusundaki) bu çaresizliğini, kaydettiğimiz bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde elde ettiğimiz bilgi birikimiyle, aştık epeydir. Artık zaman hakkında daha kuşatıcı, derinlikli ve hakikatiyle mutabık konuşabiliyoruz. Zaman fenomenine dair iktibas ettiğimiz söz konusu bu aktüel kavrayış, onun arka plânında çalışan (yukarıda işaret edilen) çeşitli boyutlarla örülmüş bilimsel bir mimariye referans vermektedir. Bu mimari, özellikle de onun astronomi ve kozmoloji bileşenleri, üzerinden ilerleyelim öyleyse... 

Söz konusu bu iki bilimsel disiplin bağlamında zaman, kabaca, gök nesnelerinin birbirlerine karşı aldıkları konumlar temelinde gerçekleştirdikleri 'relativ / izafi / bağıl / göreceli' hareketlerinin sonucunda oluşan bir antitedir. Bir diğer deyişle zaman, birbirine göre hareket eden gök cisimlerinden en büyüğünün referans çerçevesi ve merkez (sabite) olarak alındığı, onun etrafında dönen kütlece daha küçük olan diğer(ler)inin ise ikincil / tâli ve tâbi unsurlar olduğu astronomik / kozmik süreçlerin türevi / ürünü olan bir realitedir. Şunu da ekleyerek bu başlığı tamamlayalım: söz konusu bu tâli ve  tâbi unsurların 'gün' ve 'mevsimler'i de, kendi eksenleriyle yukarıda işaret edilen merkez (kütle çekim gücü daha fazla olan gök nesnesi) etrafındaki 
dönüşlerinin mahsulüdür. 

3 - Dünya'da tek bir zaman mı var? Ya Evren'de?!? 

'İyi haftalar Kâinat!' karşısında dillendirilmesi / gerçekleştirilmesi gereken sorgulamaların / eleştirilerin başında, hiç kuşkusuz, 'Kâinat'ın tamamı, bizim planetimizin, Dünya'nın zamanını mı yaşamaktadır?' itirazı gelmektedir. Önce dünya özeline bir bakalım. Çeşitli coğrafyaları güneşin ışıklarıyla / ışınlarıyla farklı zamanlarda buluştuğu için, herhangi bir 'günaydın' seslenişi, toplam dünya popülasyonunun ancak bir kısmı için geçerli bir ifadedir. Söz konusu seslenişin Kozmik mütekabilinin ve muhatabının bu kadar lokal ve önemsiz (adeta okyanusta bir damlacık mertebesinde) olması keyfiyeti yüzünden, bahse konu bu itiraz bilimsel ve mantıksal açıdan meşrudur. Mezkûr deyişin küresel bir karşılığı bile yokken, işi alabildiğine abartıp Kozmos'u muhatap alarak 'iyi haftalar Kâinat!'' gibi bir zevzekliğe kalkışmanın davranış bilimi bakımından değerlendirilmesine gelince...Bu ifade, dillendiricisini, 
'tavuskuşununkine benzeyen gülünç bir kibre kapılma'nın neden olduğu ibretlik bir 'komik duruma düşme' haliyle, sadece bilmemeye değil, bilmediğini de bilmemeye referans veren bir ibretlik bir cehaletin arasında gidip gelen bir sarkacın tarif ettiği tanım aralığına denk düşen 'ontik bir enterval'de var kılar ki, bu da (aklı başında kişiler bakımından) hiç istenen bir hal olmasa gerektir.
Cover art

Aşağıda kaç tane olduğuna dair güncel ilmi verilerini paylaşacağım zamana dair olan diğer bütün kozmolojik antiteler bir kenara bırakılsa bile, (gezegenimizin Kozmos'un parçası olması keyfiyeti yüzünden) Evren'de en az Dünya'daki kadar zamanın olması mantıki bir zorunluluktur. Newton'ın ileri sürdüğü 'varoluşun tamamını kuşatan tek bir mutlak zaman' iddiasının tabutuna nihai çiviyi çakan 'Genel Görelilik Teorisi'nden bu yana, çoklu zamanlar problematiği bilim kurgu, fantastik kurgu ve bilimin ortak ilgi alanıdır.

4 - Dünya nelerin etrafında dönmekte?

Evrende kaç tane zaman olduğunu sorgulamadan önce, birden çok zamanın yaşandığı dünyanın bu realitesinin gerisindeki kozmik ve astronomik süreçlerin ayrıntılarına bakmamızda fayda var. Kâinat'taki (iv) her bir nesnenin, hem kendisinin ve hem de tâbi olduğu daha büyük (v) bir diğer nesnenin etrafında yaptığı tekrarlı / sürekli / düzenli / periyodik dönüş hareketi sonucunda ortaya çıkan 'kendisine özgü zaman'ını, planetimiz olan Dünya özelinde, mercek altına aldığımızda, karşılaşacağımız manzara özetle şöyledir:

Dünya kendisi etrafında 24 saatte, Güneş etrafında 365 gün ve 6 saatte dönerken; Güneş sistemi de, parçası olduğu Samanyolu Galaksisi'nin merkezinde olduğu düşünülen devasa bir kara deliğin (vi) etrafındaki bir yörüngede sürekli seyir halindedir. Bu yüzden de Dünya, aynı zamanda, galaksimizin merkezinde olduğu varsayılan bu mezkûr kara delik etrafında da hareket etmektedir. Samanyolu Galaksisi, parçası olduğu 'Yerel Galaktik Küme'nin merkezinin etrafında; Yerel Galaktik Küme ise, bir unsuru olduğu 'Büyük Galaktik Grup'un merkezi çevresindeki yörüngelerde sürekli hareket halindedirler.

parallel universes ile ilgili görsel sonucu

'Büyük Galaktik Grup'un, varsayımsal bir 'Kâinat Merkezi'nin (vii) etrafındaki dönüşü de göz önünde bulundurulduğunda; Dünya'nın, kendisi ve Güneş'in etrafında olmak üzere sadece iki değil, aynı anda altı farklı dönüş hareketini realize ettiğini söylememiz gerekir. Dünyamızın kendisi etrafındaki dönüşünü gerçekleştirdiği ekseninin, Güneş'in (belki de, diğer 5 dönüşünü çevrelerinde gerçekleştirdiği söz konusu kozmik mihrakların da) etrafındaki yörüngesinin parçası olduğu uzay-zaman sürekliliği ile yaptığı açı, gün ve mevsim döngülerinin deneyimlediğimiz gibi olmasının nedenidir. İlerleyen bölümlerde, dünyanın, 'çoklu evrenler' ve 'paralel evrenler' hipotezleri çerçevesinde, aynı anda yaptığı bu 6 dönüş hareketine ilâve olarak, başka dönüşleri de yapıp yapmadığının cevaplarını arayacağız. 

Bir sonraki bölümde, insanın eylediği hayatı üzerinden Kozmos'taki yerine dair bir tespitimi, hemen arkasından da 'kaç tane zaman vardır?' sorusuna bilimin verdiği cevapları paylaşacağım.

5 - İNSAN olarak HAYAT'ımız ve çoklu zamanlar

Öncelikle İNSAN'ın, bir diğer deyişle onun eylediği HAYAT'ının  '4 boyutlu (?) uzay-zaman sürekliliği' (viii) üzerinden bir tanımını yapmaya, bu suretle de onun 'KOZMİK KONUMLANIŞI'nı belirlemeye çalışacağım:

'HAYAT; 'şimdi' dediğimiz (tarif edilmesi zor o sanal / imaginary) zamansal antitede kesişen kişisel geçmiş kümesi / konisi ile, kişisel gelecek kümesi / konisi'ni kapsayan ve fakat geçmişinde ve geleceğinde birbirini kapsamayan iki müstakil beşer kümesine de 
bölünemeyen / ayrıştırılamayan; kaosun (içinde değil!) eşiğinde, dinamik, non-lineer (karmaşık) olarak davranan, başlangıç koşullarına / sınır şartlarına yüksek oranda bağımlı, geri beslemeli, ('1/f gürültüsü' ve 'kuvvetler yasası' çerçevesinde) kendi kendisini düzenleyebilen, eco-evolution zemininde kendi kendisini üreten (autopoietic), zeki (kendisinin farkında olan ve kendisinin farkında olduğunun da farkında olan) bir antiteye referans veren İNSAN'ın potansiyellerini gerçekleştirme teşebbüsüdür.'

Bu tarif, insanın, varoluşun tamamı (Kozmos) için vazgeçilemeyecek merkezi bir unsur olduğu anlamına gelir mi peki? Hiç de öyle değil! Biz, aktüel kozmolojik araştırmalara göre, Kâinatı oluşturan ve her biri ortalama yüz elli milyar (bazı kozmologlar bu sayının çok daha fazla olduğunu ileri sürmekteler) civarında yıldız sistemi içeren iki yüz milyar (bu sayının da realitenin yanında çok mütevazı olduğunu dillendiren bilim insanları vardır) kadar galaksiden birisi olan Samanyolu Galaksisi'nin en dışında / periferisinde konumlanmış son derecede sıradan ve ehemmiyetsiz sayılabilecek bir yıldız (Güneş) sisteminin çok mütevazi bir gezegeninde, Dünya'da, yaşayan karbon bazlı, (yapıp ettiklerine bakıldığında bu sıfatı ne denli hak ettiği tartışılır olsa da) 'zeki' ve ama (varoluşun bilebildiğimiz en dayanıklı canlısı olan) bir tardigrade'a kıyasla da, çok kırılgan olan canlılarız eninde sonunda. Hepsi bu! (ix)
tardigrade ile ilgili görsel sonucu
Yukarıda da kısmen işaret edildiği üzere, Einstein'ın Özel ve Genel Görelilik 
Teorilerini (1905 - 1916) yayınlamasıyla Edwin Hubble'ın (1889 - 1953) gözlemleri sonucunda, evrenin genişlediğini kanıtlamasının ardından geçen yaklaşık bir asırdan bu yana, Newton'ın tarif ettiği 'Evrensel Mutlak Zaman' (x) olmadığını; buna mukabil, her yıldız sisteminin planetlerinin (mutlak olmayan, göreli olan) kendilerine özgü zamanları olduğunu biliyoruz. 

Modern kozmolojinin bize kazandırdığı bu pencereden bakıldığında,

Kâinat'ta (yukarıdaki kabullerden yola çıkıldığında) 'iki yüz milyar (galaksi) x yüz elli milyar (yıldız sistemi) x 10 (planet / gezegen) = 
300 x 1,000,000,000,000,000,000,000 (üç yüz sekstilyon)' tane farklı zaman vardır!

6 - Biyolojik çeşitlilik kaynaklı farklı zaman algıları


'Kâinat'ta kaç tane farklı zaman vardır?' sorusuna kozmolojik perspektiften (diğer bir deyişle, parçası olduğumuz Kozmos'un niceliklerini temel alarak) verdiğimiz '23 sıfırlı' cevap aslında çok ama çok eksiktir. Zira bu cevap, bırakınız Kâinat'taki diğer yaşam formlarını (biyolojik organizasyonları), dünyadaki insan dışı canlıları bile göz ardı eden, hesaba dahil etmeyen 'salt insan-merkezli, anthropic' bir yaklaşım'dır. 


Dünya'daki biyolojik çeşitlilik dendiğinde, bu kavramın kapsama alanına, saniyeden daha kısa sürelerde yaşayan mikro organizmalardan, binlerce yıl yaşayan devasa Sekoya ağaçlarına kadar uzanan çok zengin bir entervale yayılmış onlarca milyon canlı türü girmektedir. Kâinat'ı ölçeğinde konuştuğumuzda ise, biyolojik çeşitlilik kavramının kapsamına giren canlı formlarının sayısının sekstilyon niceliğinden de büyük olan muazzam bir kantitatif değere erişebileceği öngörülebilir.



Dünyadaki biyo-çeşitlilik üzerinden akıl yürütmeye devam edelim. Yukarıda altını çizdiğim saniyeden çok daha kısa zamanlardan binlerce yıl yaşayanlara kadar uzanan o geniş tanım aralığı'na baktığımızda, 'her bir türün kendine özgü zamanı' olduğunu görürüz. İstisnai durumlar hariç olmak üzere, biyolojik formların ebadı küçüldükçe, bunların yaşam süreleri de kısalır, ya da vice versa (canlı türününün fiziki büyüklüğü arttıkça, ortalama ömrü de uzar). Öte yandan, hiç bir canlı için hayat kısa değildir. Zirâ, her biyolojik form, kendisini replika etmesine, kopyalamasına, türünün ortak gen havuzuna kendi genlerini katmasına izin verecek kadar bir yaşam süresine mutlaka sahiptir. Çok küçük bir canlının bize göre 'göz açıp kapayana kadar geçen' hayatı, onun için doyurucu bir ömre tekabül eder. Çinli Li Ching-Yuen'in yaşadığı iddia edilen ve insan türünün ezici çoğunluğu için (verili bilimsel ve teknolojik gelişmişlik düzeyimiz bakımından) erişilmesi neredeyse mümkün olmayan bir süre olarak öne çıkan 256 yıl, tarihi kayıtlara geçen en uzun yaşam olmasına karşın, meselâ, iyice olgunlaşmış bir sekoya ağacı için adeta göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş bir süre mesabesindedir (xi). Biyolojik çeşitliliğe göre zaman işte böylesine özgül, farklı ve göreli cereyan eder.



Varlık dairesindeki (Evren'in tamamındaki) olası biyolojik çeşitliliğin sekstilyon (1,000,000,000,000,000,000,000) mertebesini epeyce aşan bir niceliğe erişebileceği göz önünde bulundurulduğunda, Kozmos'da her biri diğerinden farklı olarak yaşanan (algılanan, hissedilen) EN AZ 'üç yüz sekstilyon x sekstilyon' tane farklı zaman olduğundan söz etmemiz gerekir. Tartışma sahasına 'paralel evrenler'le 'çoklu evrenler' teorilerini (iddialarını?) kattığımız aşağıdaki satırlarda, varoluş kiplerinin içinde yayıldığı çoklu zamanlar antitesinin hem daha karmaşık ve hem de daha ilginç boyutlar / haller aldığını göreceğiz.

7 - 'Paralel Evrenler' ve 'Çoklu Evrenler'


multiple universes ile ilgili görsel sonucu

Kuvantum Alan Denklemlerinin Genel Görelilik Teorisi'ni matematize eden denklem setiyle birlikte ele alınmasının doğal sonucudur 'paralel evrenler teorisi'. Çok kompleks bir matematik üzerinde yükselen ve sonsuz sayıda evrene işaret eden 'paralel evrenler teorisi'ni popüler bir örnek üzerinden açıklamaya çalışacağım.


kara delikler ve bebek evrenler ile ilgili görsel sonucuHer birimiz her gün bir çok karar veririz ve bu kararlarımızın bir kısmını da (hemen ya da takip eden süreçte) uygularız. Aldığınız bir karara binaen, bir arkadaşınızla buluşmak için, yola çıktığınızı varsayın. Arkadaşınızla bir araya geleceğiniz lokasyona hangi güzergâhı izleyerek varacağınıza dair kısa bir düşünme süreci geçirdiniz. Bu değerlendirme sonucunda, bulunduğunuz (A) noktasından hedefiniz olan (B) noktasına gitmek için kullanabileceğiniz çok sayıdaki alternatif güzergâh olduğunu gördünüz. İşte, bu vak'ada olduğu gibi, birden çok alternatif arasından birisini seçmekle yüz yüze olduğunuz her durumda, varoluş (bizim bu potansiyel tercih setimizin işaret ettiği sayıya denk düşen) paralel evrenlere ayrılır / dallanır. Siz, olası rotalardan sadece bir tanesini kullanarak hedefinize ilerlerken (ya da böyle olduğunu sanırken), paralel evrenler iddiasını dillendirenlere göre, aslında, diğer farklı rotalarınızın parçaları olduğu çok sayıdaki paralel evrenlerde de hedefinize doğru ilerliyorsunuzdur. 

Kuvantum Alan Denklemleriyle Genel Görelilik denklem setini birlikte çalıştırdığımızda ortaya çıkan varoluş resmi işte böyle bir 'sonsuz elemanlı paralel evrenler seti'ne referans verir.  

Oldukça spekülatif olan ve bu mahiyeti yüzünden kozmologlar ve teorik fizikçiler kadar, belki onlardan da çok, bilim kurgu ve fantastik kurgu yazarlarını ve okurlarını enterese eden 'Paralel Evrenler Teorisi', aslında bambaşka bir olguya referans veren 'Çoklu Evrenler Teorisi' ile karıştırılır sık sık. Bunlar ikame kavramlar olmamalarına karşın, birbirlerinin yerlerine kullanılabilmektedirler. Bunları da 'zaman merkezli' tartışma sürecine kattığımızda, dünyanın aynı anda gerçekleştirdiği 
yörüngesel hareketler daha da enteresan bir faza girmektedir. Ancak bundan önce, Çoklu Evrenler Teorisi ile Paralel Evrenler Teorisi'nin işaret ettikleri varlık alanlarını birbirlerinden kalitatif manada farklı kılan kozmolojik ve ontolojik argümanların altını çizmekte fayda vardır. Ana başlıklar halinde söyleyecek olursak, 'birbirleriyle irtibat halinde olan, diğer bir deyişle aralarında materyal, bilgi / mesaj ve enerji alışverişi gerçekleşen evrenleri konusu kılan iddiaya 'Çoklu Evrenler Teorisi'; bir önceki halin aksine olarak, aralarında hiç bir irtibat ol(a)mayan, bu yüzden de madde, enerji ve bilgi paylaşımında bulun(a)mayan çok sayıda evrenler olduğunu varsayarak bunu ispata çalışan hipoteze ise 'Paralel Evrenler Teorisi' denir'. 
neil degrasse tyson ile ilgili görsel sonucu
Neil deGrasse Tyson

Paralel Evrenler teorisi dediğimiz büyük resmin unsurları olan, parçası olduğumuz evrenin de arasında olduğu, evrenler, tanımları gereği, birbirleriyle ilişki 
kuramadıklarından, bunların birbirlerine göre hareketlerinden, dönüşlerinden söz etmemiz ancak spekülatif bir yaklaşım olabilir. 'Varoluşu kuşatan kaç zaman vardır?!?' sorusunun cevapları arasında paralel evrenler bağlantılı opsiyonların daha fazla yer almasının, asgari ölçütler çerçevesinde de olsa, ilmi kıstaslar içerisinde kalmaya çalışan okunulan denemenin bu niteliğiyle çelişeceğini düşünüyorum. 

Öte yandan Çoklu Evrenler, kozmolojinin ciddi olarak eğildiği ve paralel evrenlere kıyasla bilimsel zemini daha sağlam olan bir konudur (xii).



Çoklu evrenlerin ortaya çıkışı ve mimarisi (bazı bilim insanlarının, metafizik ve idealist buldukları için, doğal bilimler sahasının dışına atmaya çalıştıkları) paralel evrenlere göre temelden farklıdır. Bu varsayımı dillendiren astrofizikçi, kozmolog ve teorik fizikçilere göre, bir evrenin dış yüzeyinde (sınırlarında?) sürekli olarak patlamalar (Big Bang?) oluşur ve böylece de yeni bebek evrenler ortaya çıkar. 'Çoklu evrenler teorisi'ne göre, her evren bir 'ana evren'in yavrusu, ilerleyen evrelerinde doğuracağı sayısız 'yavru evrenler'in ise anasıdır. Bazı astrofizikçiler ve kozmologlar, evrensel dinamikleri domine ettiğine inanılan 'kara madde' ve 'kara enerji'nin, aslında, çoklu evrenler mimarisinin unsurları olan diğer evrenlerden sızan kütle çekim kuvvetleri olduğunu ileri sürmekteler. Son yılların küresel şöhret sahibi medyatik astrofizikçisi Neil deGrasse Tyson bu iddiayı dillendiren bilim insanlarındandır.




Yeni bir yaklaşım olan Çoklu Evrenler Kuramı savunucularının, oluşmalarına dair ileri sürdükleri görüşler her ne kadar ilmi ölçütler içinde kalsa da, bu evrenlerin birbirleri etrafındaki hareketlerine dair söyledikleri spekülatif, karışık ve birbirini desteklemeyen mahiyettedir. Bu yüzden de, paralel evrenler meselesinde olduğu gibi, evrenimizin ve onun (galaksiler, galaksi kümeleri vb.) çeşitli unsurlarının (çoklu evrenler mimarisi içindeki) olası diğer evrenlere göre hareketleri için bilimsel kestirimlerde bulunmanın çok zor olduğuna işaret etmekle ve Tyson'ın yukarıda dillendirdiğim iddiasının altını çizmekle yetinmiş olalım diyorum. Bir mevlevi 
dervişinin semâ ayini sırasındaki dönüşünün, pozitif bilimlerin burada paylaşılan kozmik hareketlere / dönüşlere kattığı mistik / tasavvufi / metafizik boyutla bu bahsi de tamamlıyoruz.
İlgili resim

Çoklu evrenler teorisi açısından bakıldığında, yukarıda 'üç yüz sekstilyon x sekstilyon' olarak verilen zaman sayısı, nicelleştirilemeyecek denli büyür ve sonsuza yakınsar. Çoklu evrenler teorisinin doğrulanması durumda, 'varoluş dairesinde sonsuz zaman vardır' demek, kozmik hakikate en yakın resme işaret anlamına gelecektir. 

8 - 'İyi haftalar Kâinat!' demek ne demek?!?

Özetle söyleyecek olursam, bırakın paralel evrenleri, çoklu evrenleri, bırakın evrenimizdeki dünya dışı olası diğer canlıları, sadece dünyamızda bile, yaşam tempoları ve döngüleri bizden çok farklı olan, milyonlarca canlı türü vardır. Bu yüzden, şayet 'iyi haftalar Kâinat!' deyişini, salt metaforik / analojik / mecazi bağlamda değil de, varoluşun tamamını kucaklayan TEK BİR DESCARTES'ÇI - NEWTONCI MUTLAK ZAMAN'ın varlığını veri almak üzerine bina etmişseniz, fahiş bir hata yapmışsınız demektir. Söz konusu yanlış bu denli büyük ve bu kadar fahiş olduğu halde onda ısrar etmek ise, hamakat temelli bir megalomani; 
dünyayı, insanlığı ve (birey olarak) kendini aşırı önemsemek, diğer bir deyişle, kibrin zirvesine tırmanmak, müstekbirliğin o zehirli postuna kurulmak demektir, başka bir şey değil!  

'Neyse ne be Ziyaver Şencan; mevzuyu bu kadar kıllamanın ve 'İyi haftalar Kâinat, merhaba dünya, hayırlı günler insanlık!' şeklindeki bir iyi dileği bu denli dallandırıp budaklandırmanın ne manası var Allah aşkına!?!' diyenleriniz olabilir hiç kuşkusuz. Buna 'felsefe ve bilim başta olmak üzere akla gelebilecek her sahadaki ilerleme, basit kabul edilen soruların, sıradan gibi gözüken olguların ve önemsiz sayılan detayların peşinden gidilerek elde edilmiştir' cevabını veriyor ve ekliyorum:

'Güneşi benimle birlikte karşılayanlar ve yaşam döngüsüyle faaliyet temposu insanınkine denk olan canlılarla sınırlı olmak kaydıyla, merhaba Dünya, güneşi benimle birlikte karşılayanlarla sınırlı olarak, hayırlı günler insanlık alemi ve bu seslenişin tamamını değil, ancak çok ama çok küçük bir parçasını kucakladığının farkında olarak, iyi haftalar Kâinat!'

dipnotlar:



Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı: Bir / Zaman, Olay Örgüsü, Üçlü Mimesis ile ilgili görsel sonucu

(i): '(Bir şeyin) dibine vurmak' deyimi, ilk başlarda, ergenlerle düşük seviyeli diğer kültür segmentlerinde kullanılan ve sosyal medya dolayımıyla viral olarak yayılan bir tabirdi. Bahse konu ifade, son zamanlarda, başta ana akım (mainstream) medyanın değişik vasatları / mediumları ve yüksek kültür fraksiyonlarının çeşitli diskurları olmak üzere, toplumun neredeyse bütün kültürel ve sosyolojik kılcallarına nüfûz etmeyi başarmıştır. 'Mot a mot' anlamının işaret, ifade, iddia ve îmâ ettiğinin aksine, 'bir şeyin) zirvesine çıkmak' anlam öbeğinin ikamesi olarak kullanılan mezkûr tabir, ilk ağızda, gönderme yaptığı anlam dairesinin tam zıddına referans veren ve 'adamın hası, en kalitelisi, harbisi, hasbisi, sahicisi' yerine kullanılan 'adamın dibi' deyişiyle aynı semantik mimariye sahiptir. Kavramların süreç içerisinde (üstelik de öyle asırlar boyunca değil, çok daha mikro ölçekteki tarihsel dönemlerde) yaşadıkları anlam kaymalarına verilebilecek aktüel karakteristik örneklerdendir bunlar.

confession augustine ile ilgili görsel sonucu
(ii): İtiraflar (Confession), cilt XI, satır: 14 - 17; aktaran Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı: Bir / Zaman, Olay Örgüsü, Üçlü Mimesis, s. 31 - 32, çev. Mehmet Rifat - Sema Rifat, 
Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, Mayıs 2011, İstanbul. 

(iii): Augustinus'la ilgili popüler kaynaklar için bknz.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Augustinus
http://en.wikipedia.org/wiki/Augustine_of_Hippo

(iv): Uzay, gök(ler), feza, boşluk, space...


(v): Kozmolojide 'daha büyük' demek, esasen 'daha fazla kütle içeren' anlamına gelir. Bu hal, aynı zamanda, Kâinatı yöneten temel kuvvetler / kuvvet alanları açısından bakıldığında, daha büyük bir çekim gücüne / gravitasyonel kuvvet alanına sahip olmak şeklinde bir okumaya izin verir.


(vi) Henüz doğrudan gözlemlenememiştir. Öte yandan, etrafında oluşturduğu tesirlerden hareketle varlığına hükmedilmektedir.


(vii): Bazı kozmologlar, Kâinat'ın merkezinde, var olan her şeyin sonunu getirecek 'devasa' bir kara delik olduğunu iddia ederlerken; diğer bazıları da, söz konusu oluşumun varlığına itiraz etmemekle birilikte, onun Kâinat'ın sonunu getirecek bir 'kozmik terminatör' olmadığını, aksine, sürekli yeni galaksiler üreten çok büyük bir jeneratör fonksiyonu ifâ ettiğini dillendirirler.



Sema eden, dönerek Kâinat ile rezonansa 
giren dervişler.
(viii): Deneyimlediğimiz dünya / evren zamanda 1, mekânda ise 3 boyutlu olmak üzere, toplamda '4 boyutlu bir uzay zaman sürekliliği'ne referans verse de, teorik fizikçilerin bazıları, özellikle de 'sicim teorisi' çalışanlar, literatüre katkılarında, varoluşun çok daha fazla boyuta sahip olduğuna işaret etmekteler. Bunlara bakılacak olursa, evren aslında 10 boyutludur. Bazıları bunun daha da fazla olduğunu iddia etmekte, bunların matematik modellerini kurmaya çalışmaktalar. Evrenin deneyimlediğimizden daha fazla boyutu olduğunu düşüncesine prim verenler, bunun, farkındalığımız dışında kalan boyutların, kuantum ölçeğinde küçülerek kendi üzerlerine katlaması yüzünden olduğunu ileri sürmekteler.

(ix): http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/42716-yasam-her-sarta-dayaniyorlar/9

(x): Einstein'ın Özel ve Genel Görelilik Teorileri, sadece 'Mutlak / Kozmik / Newtonian Zaman'ın değil; yanı sıra 'Mutlak / Kozmik / Newtonian Uzay'ın da olmadığını ileri sürdü. Şimdiye kadar yapılan bütün gözlemler bu iddiayı doğrulayan mahiyetteki sonuçları verdiler.

(xi): https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2016/05/li-ching-yuen-256-yl-m-yasad.html?view=flipcard
(xii): http://www.kitapyurdu.com/kitap/kara-delikler-ve-bebek-evrenler/298035.html&filter_name=kara%20delikler%20ve%20bebek%20evrenler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder