ziyaver şencan
Olan biteni zerre miskal mertebesinde anlayabilmek adına, mütemadiyen yüksek sesle düşünüyor, benzer duyarlılıkları paylaştığını sandıklarıma, bu blog benzeri, işaret fişekleri yolluyorum. Cümle debelenmem 'Bir hakîkat kalmasın âlemde Allah’ım nihân' içindir; 'bütün bunlar niye?' içindir. 'Ah bin yâ bin fesaye!' için ezcümle bir de...
Turgut Uyar: Belki de asıl ustalık budur, her zaman acemi olmayı bilmek
‘Belki de asıl ustalık budur, her zaman acemi olmayı bilmek’ demesini becerebilen; böylesi arifane, dervişane ve mütevazi bir duruşu sergileyebilen bir Türkçe ustası, rafine bir şair ve gerçekten de hakiki ve sahici bir 'sivil edip'ti Turgut Uyar. Bir taraftan umumi duruşu ve yaşamsal pratikleriyle, öte yandan da inşa ettiği
metaforlardan mürekkep edebi köprüleri marifetiyle o; Edip'le Edeb'in
müşterek alanlarının mütekabili olan bir anlam dairesine referans veren ve esas
olarak bu dalga boyunda temayüz eden bir kültür ve sanat erbabıydı. Edebiyat,
edip, edep ve müeddep kavramlarının hem asarda ve hem de hayatın hemen her
veçhesinde bu denli organik bir artikülasyon içerisinde mezcedilebilmiş olması
fevkalâde nadirattan bir durumdur.
1927’nin bir Ağustos sıcağında, mezkûr ayın dördünde dünyaya gelmişti. Enteresan bir ayrıntı ve tesadüf olsa gerek; Uyar'ın terk-i dünya eylemesi de yine bir başka Ağustos sıcağına, 1985’in 22 Ağustos'una denk düşer.
Türkçe'nin en güzel şiirlerinden / dizelerinden bazılarını yaratmayı başarmış Turgut Uyar bir 'asal gaz' kadar asil, Higs Bozon'u kadar gizemli ve erişilmez, unicorn ya da dört yapraklı yonca gibi 'yok ama var (yoksa 'var ama yok' mu demeliydim?), zümrüd-ü anka kuşu denli nadirattan bir fenomen ve ender rastlanabilen bir kelime kuyumcusu ve şuur cengaveriydi.
George Bernard Shaw: 'bazı insanlar bazen insanlar'

5 Mart 2016'da ilk defa paylaştığım aşağıdaki metni, güncelliğine binaen, aldım blogumun ön safına.
Entelektüel kapasitesiyle, insanlıkla paylaştığı müktesebatıyla 19. ve 20. asırlara damga vuran, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamlandığı şu aktüel uğrakta da türümüz homo sapiens - sapiens'e ışık tutmaya devam eden bu önemli kültür ve fikir adamı 26 Temmuz 1856'da Dublin, İrlanda'da doğdu, 95 yaşını yaşadığı 2 Kasım 1950'de de İngiltere'de öldü.
Ölüm biçimi oldukça kayda değerdir: sağlığına çok dikkat eden, katı bir vejetaryen olan ve hayatı boyunca sigara ve alkolden uzak duran yazar, (lütfen dikkat muhterem kârim: 95 yaşındaki birinden bahsetmekteyim) ölümünden sadece birkaç gün önce, bahçesindeki bir ağacı budarken merdivenden düşmesi sonucu oluşan yaralarının iyileşmemesi yüzünden ölmüştü.
Büyük kısmı halâ sevilerek izlenen ve çok önemli gişe başarıları elde etmeye devam eden altmıştan fazla oyun yazdığı için, daha çok oyun yazarı olarak tanınır Shaw.
Mazhar Osman: Türkiye'de 'deli' yaklaşımından ruh sağlığı ve sinir hastalıkları anlayışına geçişi sağlayan öncü hekim
Akıl (sinir, ruh ?) hastalıkları ve bunların tedavi yolları, derinden etkilendiğim konulardandır. Bunlara dair olan okumalarım / izlenimlerim / tecrübelerim sayesinde,
mezkûr alan hakkındaki bazı sorular(ım)a (kuşatıcı ve tatminkâr olmayan kısmi) cevaplar bulabildiğimi itiraf etmeliyim (ii). Bu esnada, bazı başka (enteresan / derin / deli?) soruları(mı)n alametifarikası olan istifham işaretlerinin zihnimde yeşermesine, yer etmesine ve giderek de yerleşmesine engel olamadığım ise diğer bir itirafım olmuş olsun.
İtiraflar (Confessiones) ile başladı bu kapsamlı tıp tarihi merkezli deneme. Ki, bu bir tesadüf, ya da, yazarının bilinçsiz bir tercihi olmasa gerektir. Öyle ya; 'aklın kendisine, kendisinin hastalıklarına ve bunların tedavilerine dair konuşması', özü itibarıyla bir (örtük / dolaylı / gizli) itiraf hamlesi değildir de nedir ki?
Böylesi bir ilgi alanı olanın, bahse konu 'problemle (akıl hastalıkları) onun çözüm (tedavi) mantığına / metoduna işaret eden problematiğin nispet ettiği anlam dairesi'nin Türkiye'deki izdüşümleriyle yakından ilgilenmesi beklenir. Türkiye'de, 20. asrın başından bu yana geçen 110 yıla mütecaviz bir süredir, mezkûr alanda gerçekleştirilen praksislere dair yaptığım aşağıdaki 'kuş bakışı' rasat, işte bu beklentiyi teyit eder mahiyettedir.
|
En iyi 101 Fantastik ve Bilim Kurgu Kitabı (serisi)
Dokuz yıldan fazla olmuş aşağıdaki listeyi paylaşalı. Onu, geçen zaman karşın güncelliğini çok da yitirmediği için, sadece tek bir ilâveyle, bir bilimkurgu üçlemesi ekleyerek taşıdım blogumun başına. Orijinali 100 başlık içeren liste böylelikle 101 başlıklı bir toplama erişmiş oldu. Listedeki seriler (kaç kitaptan oluşurlarsa oluşsunlar) tek bir kitapmışlar gibi eklenmiştir listeye.
Bilim kurgunun ve fantastik kurgunun iyi örneklerini zevkle (üstelik de bazılarını birden çok kere; baş ucu kitabım statüsüne terfi eden kimilerini ise defalarca ve döne döne) okumamın yanı sıra, bunların iyi edebiyatın ve söz konusu genre'ların tutkulusu olan başkaları tarafından da okunmasını teşvik etmeye çalışırım. Bu bağlamdaki düşünce ve duygularımı paylaşmak ve türün meraklılarına, karınca kararınca da olsa, yardımcı olabilmek adına, uzunca bir süredir 'okuduğum en iyi bilim bilim kurgu ve fantastik kurgu kitapları' başlıklı bir liste yapıp bloguma koymayı düşünüyordum. Buna dair, epeyce kapsamlı sayılabilecek, bir taslak listeyi de oluşturmuştum. Derken, Ersin Şen'in Facebook hesabında paylaştığı ve Kayıp Rıhtım isimli bilim kurgu ve fantastik kurgu blogunun çevirip 20 Ağustos 2011'de yayınladığı aşağıdaki listeyle burun buruna geliverdim. Yarısından fazlasını okuduğum ve geri kalanlarının da önemlice bir kısmını okuma listeme aldığım kitaplardan oluşan bu çalışma, yapmayı düşündüğüm söz konusu listeyle büyük ölçüde örtüşmekteydi. Bunun üzerine 'adamlar mükemmelen yapmış işte kardeşim; sen en iyisi mi onu koy bloguna' diyerek alıverdim onu aşağıya. Siz sevgili bilim kurgu ve fantastik kurgu meraklılarını, (metaforik değil, okuduğunuzda öğreneceğiniz üzere, gerçekten de) binlerce kişinin emeğinin, ortak aklının ve müşterek gayretinin eseri olan aşağıdaki mükemmel listeyle baş başa bırakırken; yanı sıra da, başta metni çeviren ve redakte eden Yosun Erdemli olmak üzere, bu listeye emeği geçen herkese candan teşekkür etmeyi bir borç bilirim efendim (i), (ii).
En iyi 100 Fantastik ve Bilim Kurgu Kitabı
Bu liste NPR (National Public Radio) sitesinin kullanıcı oylamasına sunduğu ve 60,000 kişi tarafından oylanan fantastik, bilimkurgu kitaplarını kapsayan bir derlemedir.Liste için 5,000’den fazla kitap aday gösterildi ve 60,000’in üzerinde oy geldi. Listeye şöyle bir göz attığımızda genel olarak hakkaniyetli bir oylama yaşandığını söyleyebiliriz. Özellikle ilk 25 kitabın Türkçeye çevrilmiş olması mutluluk verici. (Her ne kadar bazılarının sadece ilk kitabı çevrilmiş olsa da…)İşte şimdi sizlere Kayıp Rıhtım olarak bu 100 kitabı sırasıyla ve Türkçe açıklamalarıyla birlikte sunuyoruz! Çevrilmiş olan tüm kitapların künye bilgilerine ulaşmak için yapmanız gereken tek şey eserin adına tıklamak. Ayrıca çevrilmemiş kitapların isimlerinin hemen yanında duran * işaretinin üzerine mouse ile geldiğiniz zaman bizim çevirdiğimiz Türkçe isimlerini de görebilirsiniz.Şimdi buyurun hep beraber listeye göz atalım ve “Ne okusam?” sorusunu uzun süreli olarak kafamızdan uzaklaştıralım! | ||
#
| ||
1 | Yüzüklerin Efendisi J.R.R. Tolkien
Tolkien’in çığır açan üç ciltlik bu destanı, Yüzük Savaşı sırasında hobbit Frodo ile yoldaşlarının kötücül Güç Yüzüğü’nü yok etmek ve Orta Dünya’ya tekrar huzur getirmek için yola çıkışlarını kaydediyor. Fantezi edebiyatının en bilindik ve kalıcı klişelerini oluşturmuş sevilen üçlemenin etkisi halen devam etmektedir.
| |
2 | Otostopçunun Galaksi Rehberi Douglas Adams
Adams’ın Otostopçu serisinin eğlendirici ilk kitabında, isteksiz galaksi gezgini Arthur Dent içinde uzaylıların, ispermeçet balinalarının, depresyondaki bir robotun, göründüklerinden farklı olan farelerin ve gerçekten, gerçekten kötü şiirlerin dahil olduğu, Dünya’yı gerçek anlamıyla sarsan olayların rüzgarına kapılıyor.
| |
3 | Ender’in Oyunu Orson Scott Card
Dahi olmak üzere yetiştirilen genç Andrew “Ender” Wiggan, uzaylı Böceklere karşı yüz yıl boyunca sürecek savaşı yönetmek üzere eğitim alması için Savaş Okulu’na yazdırılır. |
Alfred North Whitehead, Bertrand Russell ve Principia Mathematica
α - prologue - bidayet - takdim
gözüyle tetkik edememiştim. Şu sıralarda da mezkûr sahafın olduğu Galatasaray'a az biraz uzakta olduğumdan, bu zevkli işi an itibarıyla yerine getiremiyorum. İstanbul'da olan, ya da yolu bir şekilde İstanbul'a düşen kitapseverler, satılmadan Principia Mathematica'yı mutlaka incelesinler derim. Şu sıralarda teselliyi, değerli dostum Murat Haser'in paylaştığı esere ait pdf linklerini incelemede buluyorum, ne diyeyim, bu kadarına da şükür. Ya bu linkler de olmasaydı?!? 2 - Kurt Gödel'in yanlışlaması!
Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir (mi?)
Oysa durum hiç de öyle değildir. Bize ve dünyanın diğer birçok milletlerine ait olan atasözlerinin bazıları; hem
1 - dolaylı / mecazi / analojik anlamları (bağlamları), hem de;
2 - 'kelimesi kelimesine (mot a mot, literary) / doğrudan' dillendirdikleri ve/veya referans verdikleri anlam daireleri bakımından muğlaktır, totolojiktir (mugalâta), anlamsızdır, içeriksizdir; bu yüzden de faydasızdır, gereksizdir, hatta kimi durumlarda tehlikelidir de.
Dilber Ay: 'kendimi sömürtmek zorunda mıyım?' derse, Şahan Gökbakar ne cevap verir?
Son zamanlarda; sanal alem, sosyal medya, tv kanalları ve yazılı basın gibi bütün mecralarıyla Türkiye’de ciddi bir Dilber Ay fırtınası esiyor. Bu durumda da, (bu satırların yazarı gibi) bir ‘araştırmacı ve soruşturmacı net-citizen’ için ‘Neden Dilber Ay ve niçin şimdi? sorusunun peşine takılmak son derece de normal ve rutin bir faaliyete dönüşüyor. Esasen, aynı sorgulamayı şu şekilde de formatlamak pekalâ mümkündür:Ne oldu da, 40 yıldan beri, kendi mecrasında icra-ı sanat eyleyen Dilber Ay, ana akım medyası tarafından birdenbire keşfediliverdi ve neredeyse her gece, önemli bir ulusal kanalda canlı yayına çıkarılmaya başlandı? Aslına bakılırsa, bu furyanın start almasının, bir diğer deyişle, sanatçının, sadece, kabaca 40 yıldır izleyeni olan o klasik ve belirli alt kültür gruplarınca bilinir ve kucaklanır olmaktan çıkıp, geniş yığınların ‘radarına takılma’ya başlayarak gerçek bir ‘popüler kültür ikonu’ oluşunun kaynağını; izlediği ‘sui generis (nev-i şahsına münhasır) genel yayın politikası ve bunun alt bileşenleri olan enteresan program formatları sayesinde, özel bir seyirci kesimini kendisine bağımlı kılmayı (hatta fanatiği yapmayı) başaran Flash TV’deki o ‘emsalsiz’ programda, ‘Kadere Mahkûmlar’da[i] teşhis etmek mümkündür.
yâ Kebikeç, ihfazu'l varak!
19 Kasım 2018, Pazartesi günü Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Üsküdar (Atik Valide) Yerleşkesi'nde Tarih Araştırmaları Kulübü'nün düzenlediği 'Kitap Dünyası İle Tanışmak 'Kebikeç Nasıl Olunur?' başlıklı kitabiyat sohbetinde kitapseverlerle birlikte olacak ve 'Merak etmek, kitap, okumak, yazmak, paylaşmak, öğrenmek, öğretmek, hayat, ölüm,.....' mevzularını yatıracağız masaya; kitap dostlarına duyurulur.....
Bu vesileyle 'Yâ Kebikeç, İhfazu'l - Varak' sözünün kökenlerine dair bir metni paylaşıyorum efendim.

Ömer Seyfettin'in başı kesildi (mi?)
'...Bu fotoğrafta (yukarıdaki fotoğraf kastedilmektedir, zş) ünlü yazarın cesedini görüyorsunuz. Etrafında tıp öğrencileri bulunuyor ve fotoğraf çekildikten biraz sonra da bir hastane hademesi onun cesedinin başını kesiyor.
Yukarıdaki satırlarla benzer içerikte olan ve temelde 'Ömer Seyfettin'in sahipsiz / kimsesiz bir şekilde öldüğü, otopsisi sırasında başının kesildiği ve cesedinin de kadavra olarak kullanıldığı' merkezindeki iddialara yer veren metin ve videolara son birkaç yıldır dijital ortamda sıklıkla rastlamaktayız. İlerleyen satırlarda bu iddialar, hakikatle olan mutabakatı sorgulanarak, çürütülmeye çalışılacaktır(ii), (iii).
Toplumsal bilinçaltımızdaki kimi kodlarla bazı düşünsel stereotiplerin oluşmasına katkı vermiş bu önemli kültür insanımızın hayatının kayda değer dönemeçlerini, kuş bakışı da olsa, hatırla(t)manın, yukarıdaki iddiaların otantisitesini tespit etmeye yardımcı olacağını düşünüyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim: son 60 yılda Ömer Seyfettin'e dair oluşturulan literatür maalesef çok cılızdır. Böylesine önemli bir konuda sergilediğimiz bu düşük performans, genelde çeşitli dünya hallerine karşı beslediğimiz merak duygusuyla, temelde bunun tarafından tetiklenen entelektüel üretimimizin zayıflığının sayısız emaresinden sadece biridir.
1 - Ömer Seyfettin nasıl bir hayat yaşadı?
tarih-i hakîkî-i iştirâkiyyûn

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil / düzeltmeler
Yazarlarından olduğum NODUL 2023 Türkiye Kültür, Sanat, Edebiyat Almanağı'nda yer alan Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil başlığını taşıyan kapsamlı metnim bazı düzeltmeleri gerektirmekte. Bahse konu düzeltmeleri paylaşıyorum:
*** sayfa (s.) 314, sol sütunun yukarıdan 13. satırında başlayan 19. dipnot’u ile, kısmı, mezkûr dipnot metne alınmadığından, çıkarılacak.
*** s.
314, sağ sütunun yukarıdan 11. satırında başlayan 46. dipnotta ayrıntılandıracağım kısmı, mezkûr
dipnot metne alınmadığından, çıkarılacak.
*** s.
314, sol sütunun alttan 4. satırındaki Chat
GPT ve Dall-E gibi kısmı çıkarılacak, yerine şu ifade gelecek:
İnsan
geribeslemeli pekiştirmeli öğrenme (Reinforcement Learning from Human Feedback
/ RLHF) temelli eğitilip geliştirilen Geniş Dil Modeli (Large Language Model /
LLM) esaslı yapay zekâ yazılımları
*** s. 314, 2 numaralı dipnot, ona yazmamdan sonra geçen yaklaşık 2 yıllık sürede yapay zekâ konusunda elde edilen olağanüstü gelişmeler ve bu temelde yaptığım okumalar sonucu eriştiğim aktüel kavrayışıma göre, epeyce tartışmalı, hatta ‘güvenilemez’ hale gelmiştir. Bu yüzden de, mezkûr dipnot aşağıdaki şekilde değiştirilecektir.
İbn-i Sîna'nın medikal kanonu: Canonis Medicinae / el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb /القانون في الطب
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil - türler, yazarlar, çizerler, yayıncılar, ülkeler
α
'Homo sum , humani nihil a me alienum puto -
İnsanım, insana dair her şeye aşinayım.'
Publius Terentius Afer
‘Sed omnia praeclara tam difficilia
Quam rara sunt – Ama, mükemmel olan her şey nadir
Olduğu kadar zordur da.’Spinoza,
Ethica’nın son cümlesi.
'Ben buradayım sevgili okuyucum,
sen neredesin acaba?' Oğuz
Atay,
Demiryolu
Hikâyecileri, Korkuyu
Beklerken
'İlgi alanları sınırsızdır ZŞ’ın;
çok okur, az yazar, çok az paylaşır!' Ahmet
Kot
‘Ancora
imparo’ Miguel Ángel Buonarrotti
‘Perdam
ignorantiam ignari!’ ZŞ([1])
içindekiler
künye---------------------------------------------------------------------------------------001
asal
epigraf--------------------------------------------------------------------------------002
içindekiler([2])----------------------------------------------------------------------------003
teşekkür------------------------------------------------------------------------------------004
bütün bunlar böyle belirdi burada; zarûrî ve faideli
bir izahat---------------------007
medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, mecburi bir iade-i itibar
teşebbüsü----------------------------------------------------------------------------------010
çalışmanın
dönemselliği-----------------------------------------------------------------013
nedir çizgi roman?------------------------------------------------------------------------013
etimolojik bir
nazar-----------------------------------------------------------------------017
nedir bu 'panel' Allah aşkına?!?---------------------------------------------------------020
çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?-------------------------------------021
çizgi roman kaçıncı
sanattır?------------------------------------------------------------023
çizgi romanın muhtasar
tarihçesi-------------------------------------------------------025
küresel çizgi roman havzaları ve çizgi roman
türleri--------------------------------027
mangamania: nedir bunun
niçini?------------------------------------------------------029
Türkiye'de çizgi roman------------------------------------------------------------------037
Çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25
sanatçısı----------------------047
2023 Türkiye'sinde çizgi romanlar ve
yayıncıları-----------------------------------071
Çizgi roman sadece çizgi roman değildir!--------------------------------------------085
sonuç - hüküm - prologue -
nihayet---------------------------------------------------088
bibliyografya / kaynakça---------------------------------------------------------------092
***) teşekkür
Orijinal
olmayı, özgünlük tahtında değerlendirilmeyi, tamamıyla olmasa bile hiç olmazsa
bazı bölümleriyle (müspet manada) provokatif ve ufuk açıcı olarak tasvir ve
tavsif edilmeyi hedefleyen okunulan te(k)lifin, hiç kuşkusuz 'klişe'lere,
konservatif anlatı matrislerine, kabul görmüş verili ifade pattern'lerine en
ziyade yaslanan (teslim olan) bölümü olmaya namzet bu bahis, münevver ahlâkının
icbar ettiği bir husus ve kapsamlı bir makale formatındaki kurgu dışı
bir metnin formel bakımdan sine qua non'u olması hasebiyle
dillendirilmiştir.
Servet
İnandı ve Türker
İnandı'ya, ülkemizin en önemli butik çizgi roman yayıncısı olan Flaneur
Book markasıyla dilimize kazandırdıkları, sadece içeriklerinin
niteliğiyle değil, (bilhassa bazıları), bir sanat yapıtı olarak
tasarlanmalarıyla da farklılık arz eden olağanüstü kaliteli eserler
yüzünden; Doğan Şima'ya, âdeta tek kişilik bir ordu, bir 'one-man
band' gibi davranarak sahibi - editörü - finansörü - çevirmeni -
yöneticisi olduğu Baobab Yayınları markası altında dilimize
kazandırdığı nitelikli çizgi romanlar için; İlker Özer'e, Çizgi
Düşler Yayınevi ile yaptığı yayıncılığın yanı sıra, geniş bir arşiv
temelinde gerçekleştirdiği sahaflık ve araştırmacılığıyla genelde çizgi roman
tutkunlarına ve koleksiyonerlerine, özelde de okunulan satırların hakir
müellifine onlarca yıldır sürdürdüğü çok yönlü hizmetleri için; günümüzde fumettonun
son kalesi diyebileceğimiz Lâl Kitap'ın kurucusu, sahibi ve
yöneticileri olan Ayşe Karsel Zaimoğlu ve Bahadır Zaimoğlu'na,
2002'den bu yana sarsılmayan bir inançla ve kalite çıtasını daima vasatın
üzerine çıkararak yaptıkları çizgi roman yayıncılığı için; M. Kutlukhan
Perker'e, kurucusu ve yönetici olduğu Kara Karga Yayınları ile
gezegenimizin neredeyse bütün çizgi roman havzalarında yayınlanan kurmaca ve
kurgu dışı eserlerin kalitelilerini seçerek dilimize ve insanımıza kazandırdığı
için; Ayşegül Utku Günaydın'a, Desen Yayınları markasıyla,
tercüme ve telif olmak üzere, hem çocuklara ve hem de yetişkinlere seslenen ve
ortalamanın oldukça üzerinde olan kaliteleriyle temayüz eden çizgi romanların
meraklısıyla buluşması noktasındaki katkıları için; Mustafa Küpüşoğlu ve Çetin
Şan'a, Alfa Kitap çatısı altında vücûd bulmasına katkı
verdikleri çeşitli genre'lardaki nitelikli çizgi romanlar için; İlhan
Yılmaz'a, müessisi, sahibi ve yöneticisi olduğu Presstij Çizgi
Roman'la İzmit'te gerçekleştirdiği işler sayesinde 'genelde
yayıncılık, özelde de çizgi roman yayıncılığı İstanbul'da yapılır kardeşim!'
ezberini bozduğu için; Ömer Bahadır'a, kurucusu, sahibi,
yöneticisi, finansörü ve genel yayın yönetmeni olduğu Felix Koleksiyon üzerinden
yayınını sağladığı az sayıdaki ama olağanüstü kalitedeki sınırlı baskılı,
numaralı koleksiyonluk yapıtlar için; Erdem Aydoğan'a, 20 yıla
yakın bir süre içinde, kurucusu - sahibi - yöneticisi olduğu Marmara
Çizgi Yayınları çatısı altında bastığı yaklaşık 650 çizgi roman ile,
mezkûr alanların meraklılarına, popüler kültürün bu anlatı mecrasının neredeyse
bütün havzalarından ve türlerinden seçilmiş kaliteli yapıtları sunduğu
için; Hakan Şaşmaz'a, kurucularından olduğu Rodeo
Yayıncılık markasıyla basılmasına katkı verdiği çok kaliteli Ken
Parker serileri, mezkûr yayınlarda yer alan gerçekten sıra dışı
editoryal metinleri ve çizgi roman kozmosuna dair olan bilgi, birikim ve
eksperliğiyle, arşivindeki olağanüstü zengin ve kaliteli çizgi romanları,
orijinal çizimleri ve kapakları, özelde ülkemiz insanının, genelde de 8.1
milyar kadın ve erkek dünyalının hizmetine ve istifadesine sunduğu için; Meraklı
Çizgi Roman Sahaf'ın kurucusu merhum Tayfun Alemdağ'a,
sohbetlerimiz sırasında paylaştığı kıymetli informasyonlar ve orijinal
değerlendirmeleri ve arşivime kazandırdığı olağanüstü nadirattan çizgi romanlar
için; merhum Hasan Kabakçı'ya, 1990'ların ilk yıllarında Kadıköy, Neşet
Ömer Sokak'ta Cumartesi ve Pazar günleri
açılan seyyar kitap sergileri arasında kendilerine yer bulan çizgi
roman esnafının, aynı sokaktaki Kadıköy İş Merkezi'nde çizgi
roman sahafı açmalarına, açtığı dükkânla, önderlik ettiği, sohbetlerimizde
beni dokuzuncu sanatın muhtelif bahislerinde tenvir edip münevver
kıldığı ve gün ışığına çok az çıkmış oldukça nadir bazı çizgi romanların
koleksiyonumun parçası olmasını sağladığı için; Murat Sevgikuranlar'a
sohbetleri, dijital yayınları ve 2000'lerin ilk yıllarında mezkûr iş merkezinin
en alt katında moderatörlüğünü ve münadiliğini deruhte ettiği
müzayedelerle, açık artırmacılık hususunda önce hocalarımdan ve rol
modellerimden biri, akabinde de meslektaşım olduğu için; Murat Alpgüven'e,
yayınları, dijital baskıları ve geniş çizgi roman bilgisinden süzülen
paylaşımlarıyla zenginleştirdiği sohbetlerimiz ve arşivime kazandırdığı bazı
nadirattan eserler yüzünden; acil şifalar dilediğim İlyas Erkul'a,
tadı halen de damağımda olan sohbetlerimiz ve kütüphaneme kattığı değerli ve
nadir çizgi romanlar için; merhum Yener Çakmak'a, benzeri olmayan
kişisel tecrübelerle zenginleştirilmiş bilgi yüklü metinlerinden çok istifade
ettiğim için; okunulan metnin ana gövdesinde, dipnotlarında ve
bibliyografyasında atıf yaptığım âsârın yazarlarına, çizerlerine,
renklendiricilerine, kaligraflarına, grafikerlerine, editörlerine,
mütercimlerine, yayıncılarına ve diğer emekçilerine; bilhassa da, ele aldığım
hususatın kuramsal kaynaklarına, teorik çerçevesine ve informatif mahiyetteki muhtelif
detaylarına dair çok şey öğrendiğimi ve bu bakımdan da kendimi kendilerine
borçlu hissettiğimi her mecliste ve her vesileyle itiraftan zevk duyduğum
külliyatın / âsârın, başta Will Eisner, Scott McCloud, Levent Cantek,
Hakan Alpin, Ümit Kireççi gibi müellifine; normalden bir miktar uzun
olduğunu düşündüğüm cümleler kurmak konusunda üstadım, rol modelim,
pirim efendim bildiğim James Joyce'a; fikri panteonumun
mimarlarından olan Gottfried
Wilhelm Leibniz, Edmund Husserl, Ahmet Mithat Efendi, Ömer
Seyfettin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, İsmet Özel'e
ve başta Georges Perec ve Italo Calvino olmak
üzere OuLiPo (Ouvroir
de littérature potentielle - Potansiyel Edebiyat Çalışmaları)
akımının bütün neferlerine ([3]);
psikolojik ve mental bakımdan oldukça sıkıntılı bir dönemim olan Haziran
2015'de hayatıma giren, o günden beri dostluğu ve görüşleriyle ile beni
zenginleştiren, sık sık tekrarladığı 'Çok okuyor, çok konuşuyor, ama az yazıyorsun!' ikazıyla okunulan
satırların en önemli manevi ve fikri müşevviklerinden olan iki
Cihanda aziz bildiğim Ahmet Kot'a ([4]); 20 Mayıs 2023 gecesi 22.00
dolaylarında yaptığımız (ve takip eden bölümde
ayrıntılarını paylaşacağım) telefon görüşmesindeki talebiyle bu entelektüel
gayretin husule gelmesinin vesilesi, muharrik etkeni ve ebesi olan sevgili ve
değerli Şaban Özdemir Hocama ve nihayet, 1963 yılının sonbaharında,
okula başlamamdan 1.5 yıl önce, aldığı çizgi romanlar üzerinden okuma yazma
öğrenmemi, kitap sevgisini ve kütüphane, arşiv, koleksiyon oluşturma
meraklarını kuşanmamı sağlayan rahmetli anneciğime ve
isimlerini zikretmemiş olmam, üzerimdeki emeklerine saygısızlığımdan, kadir
- kıymet bilmezliğimden ya da kibrimden değil, sadece hafıza zâfiyetimden
kaynaklanan diğer fikir mimarlarıma ve entelektüel rehberlerime müteşekkirim
efendim.
Öte yandan,
normatif olarak anormal - sıra dışı - acayip - obsesif - akıntıya karşı
- delice - dahice - anlaşılmaz - dekadans - muhteşem her
ne var ise bu metinde, işte onlar bütünüyle müellifin marifeti, mesuliyeti ve
telifi dairesindedir.
Mayıs 2023 – Nisan 2024, Kepez.