Mutlu yıllar, hayırlı seneler, happy new year (dünyanın 61 farklı dilinden)


if you want peace work for justice ile ilgili görsel sonucu

İnsanlık aleminin tamamı için, 7,500,000,000 (yedi milyar beşyüz milyon) insanın (http://www.worldometers.info/world-population/) tek tek her biri adına ve her biri için, 61 ayrı dilde, aynı şeyi istiyor ve (barış, adalet, özgürlük ve demokrasi umudu ve beklentisiyle) mutlu yıllar, hayırlı seneler diyorum:















Türkçe                         İyi seneler
Azerice                        Yeni iliniz mübarek 
Özbekçe                       Yangi yilingiz qutluğ bo'lsin
Tatarca                        Yana yıl belan
Arnavutca                    Gezuar vitin eri
Kürtçe                         Sala we ya nu piroz be
Farsça                         Sale no mobarak
Hintçe                          Nav varsh ki subhkamna
İngilizce                       Happy New Year
Afrikanca                     Voorspoedige nuwe jaar
Arapça                         Kul 'am wa antum bikhair
Rusça                           S novym godom

Adana Demirspor 76 yaşında



1940'da demir yolu emekçileri tarafından kurulan Adana Demirspor 76 yaşında. 
Kulübün kuruluşunun / ortaya çıkışının kısa tarihçesi (resmi sitelerinden aldığım ifadeyle) şöyle: 

'1940 yılında, 2. Dünya Savaşı'nın yaşandığı zamanlarda, silah altında bulunan askerlerin dışında kalan gençleri, sivil savunma ve spora yöneltmek amacıyla 'Sivill Savunma Mükellefiyeti' adı altında çıkan kanun sonucunda 'Kamu ve Özel Sektörde 500 Kişiden Fazla Eleman Çalıştıran Kuruluşların Spor Kulübü Kurmaları Mecburiyeti' neticesinde, 21 Aralık 1940 tarihinde, o zamanın Devlet Demiryolları 6. İşletme Müdürü Eşref Demirağ tarafından Adana Demirspor Kulübü kurulmuş, resmi tescilini bir hafta sonra 28 Aralık 1940 tarihinde almıştır.' (i), (ii)

Adana Demirsporlular, nam-ı diğer 'Mavi Şimşekler', Türkiye'nin en farklı ve ateşli taraftar gruplarından birisidir. Bu takımı ve taraftar grubunu farklı kılan onların sadece 'ateşli' olmaları olmasa gerektir. Zîrâ, Türkiye'deki bütün takımın taraftarı ateşlidir, öyle değil mi? Böyle ise, nedir 'Mavi Şimşekler'i farklı kılan yanları? Sosyolojileridir, toplumsal mütekabiliyetleridir, duruşlarıdır, tercihleridir, tarzlarıdır hiç kuşkusuz. Onlar (meseleyi taraftar sosyolojisi alt metni üzerinden okumaya devam ettiğimizde) emekçi kökenlidir çoğunlukla. Bu bakımdan da, politik duruşları itibarıyla, emekten yanadırlar; insanın insanı sömürmesine, doğal - tarihi - sosyal dokuya zarar verilmesine, kadına - çocuğa - yaşlıya - hayvana - özürlüye şiddet uygulanmasına kategorik olarak karşıdırlar.

Tribünlerde takımlarını coşkuyla desteklerken yaptıkları şovların en önemli unsuru hiç kuşkusuz, repertuarlarına aldıkları marşlardır. Bunlar arasında yer alan Bella Chiao'yu hep bir ağızdan söylemeleri, görülmeye, dinlenmeye ve izlemeye değerdir.
adana demirspor ile ilgili görsel sonucu

Abdü!kadir Restaurant'ta Kastamonu lezzetleri

Bu görseldeki yemekler bizim menümüze ait değil, lokantanın Facebook sayfasından aldım.


Displaying 20161203_210800_resized_1.jpg
Vedat Milor'un rehber aldığım kitabı ve Abdü!kadir Restaurant'ın
aşçısıyla bize servis yapan garsonun imzaları.
Oğlum Berent'le bugün Vedat Milor'un tavsiyesine uyarak Bakırköy'deki Abdül!kadir Restaurant'a gittik. Lokantanın ambiyansına, kondisyonuna ve yediklerimize dair olan görüş ve izlenimlerimi paylaşmadan önce şu hususa kuvvetli vurgu yapmakta fayda görüyorum: Vedat Milor Türkiye'nin en önemli (mevzuya vakıf olanlara bakılacak olursa birincisi, dünyanın da hatırı sayılır) gurmelerinden birisidir. NTV Yayınları tarafından basılmış olan 'İstanbul 100 Lokanta' ve 'Lokanta ve şarap rehberi İtalya' kitaplarına, resmi sitesine, kurucusu olduğu uluslararası bir siteye olan katkılarına, NTV'de yayınlanmış olan 'Vedat Milor'la Tadı Damağımda' programlarına ve Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazılarına 
baktığınızda, yukarıda dillendirdiğim hükme iştirak edeceğinizi düşünüyorum.

Türkiye'deki lezzet duraklarına dair müktesebatına bakıldığında, bu toplamın, Vedat Milor'a özgü bir üslûpla üretilmiş bir çeşit yerel Michelin Guide olduğu söylenebilir pekalâ (i).

'Oğlumla bu aralar seyrek görüşebiliyoruz. Beraber olduğumuz nadir zamanlarda iyi vakit geçirelim, İstanbul'un kaliteli mutfaklarından yiyelim hiç olmazsa!' diye düşündüm. Bu düşüncemi kuvveden fiile çıkarabilmek için Asitane'de yapacağımız 'lezzet safarisi'nde becerikli bir führere (rehber / guide book) ihtiyacımız olacaktı hiç kuşkusuz. Milor'un, yukarıda zikrettiğim ve alanının kaynak eseri olduğunu düşündüğüm 'İstanbul 100 Lokanta' kitabı bu iş biçilmiş kaftandı doğrusu. Bakırköy, İstanbul Caddesi, no: 28/A - 30/A'daki Abdü!kadir Restaurant'a işte bahse konu ettiğim bu kitapta okuduğum bir tanıtım yazısı üzerine gitmeye karar verdik (ii).

Fidel Castro (1926 - 25 kasım 2016) öldü





fidel castro che guevara ile ilgili görsel sonucu

Fidel Alejandro Castro Ruz (13 Ağustos 1926 - 25 Kasım 2016) 90 yaşında hayata gözlerinin kapadı.

ABD emperyalizminin Küba'daki sömürüsüne son veren bağımsızlık savaşının kumandan ve önderi, Küba devriminin ve sosyalizminin mimarı ve 1960'larda ortaya çıkan küresel 'Bağlantısızlar Hareketi'nin ilham kaynaklarından ve önderlerinden olan Castro 1959 - 1976 yılları arasında Küba başbakanlığı, 1976 - 2008 periyodunda Küba devlet başkanlığı, 1961 - 2011 döneminde ise Küba Komünist Partisi Birinci Sekreterliği yapmıştı.

Castro'nun etkisi (yukarıda da işaret dildiği üzere) Küba ile sınırlı kalmadı; onun müktesebatı (her biri yek diğerini tetikleyen, besleyen ve ortaya çıkan sinerjik enerjiyle güçlendiren) politik, sosyolojik, ekonomik, ideolojik ve kültürel sahalarda küresel sonuçlara yol açtı. Bu durum Fidel Castro'nun uluslararası ölçekte önemli roller üstlenmesine neden olmuştu. Bunların arasında, hiç kuşkusuz, en kayda değer olanı 2 ayrı periyotta, 1979 - 1983 ve 2006 - 2008 yılları arasında yürüttüğü Bağlantısızlar Hareketi Genel Sekreterliği idi.

fidel castro che guevara ile ilgili görsel sonucu

Orijinal Tintin / Tenten çizimi 1,553,312 Euro'ya satıldı


tintin on a marche sur la lune ile ilgili görsel sonucu
1,553 milyon Euro'ya satılan Tintin sayfası.
Çizgiroman kozmosunun en popüler, en prestijli kahramanlarından birisi (belki de birincisi) Belçikalı Georges Prosper Remi'nin, ya da bilinen adıyla Hergé (orijinal dilinde okunuşu 'Erje'; 22 Mayıs 1907, Etterbeek, Brüksel Bölgesi - 3 Mart 1983, Brüksel)'nin yarattığı Tintin'dir.

on a marche sur la lune tintin ile ilgili görsel sonucuTintin'in, bizzat yaratıcısının elinden çıkma 'çin(l)i mürekkebi' ile yapılmış sayfalarının ya da renkli kapaklarının) orijinalleri nadiren müzayedelerde arz-ı endam eder (i). Etti mi de, çok yüksek fiyatlarla el değiştirir haliyle.

2016 yılının 18 ve 19 Kasım günlerinde (orijinal frankofon çizgiromanı çizimlerini, özellikle de Herge imzalı Tintin sayfalarını müzayede etmek hususunda küresel şöhret sahibi olan) Artcurial Müzayedeevi'nin Paris salonunda gerçekleştirilen açık arttırmada, 700,000 - 900,000 Euro aralığında el değiştirebileceği öngörülen Tintin'in 1954 tarihli 'On a marche sur la lune (Aya Ayak Basıldı)’ macerasının 26. sayfası (kendi alanında yeni bir küresel rekora daha imza atarak) 1,550,312 euro’ya satıldı (ii).
tintin ile ilgili görsel sonucu

Orhan Veli Kanık (13 Nisan 1914 - 14 Kasım 1950)

orhan veli kanık ile ilgili görsel sonucuorhan veli kanık sözleri ile ilgili görsel sonucu

Şiirin sentaksa ve üslûba dair vezin, kafiye ve edebi sanatlar gibi verili, konvansiyonel, geleneksel imkânlarını toptan inkâr eden; insanlığın bu en eski edebi sanat dilinin içeriğini, semantiğini ise poetikasını konu ettiği alabildiğine sıradan, gündelik, harcıalem konularla basite derceden Orhan Veli Kanık öleli 66 yıl oldu.

Dile getirdiğim bu nedenler yüzünden Orhan Veli Türk Şiirini demokratize eden edip olarak anılır. Onun şiiri (sosyolojik olarak mezkûr mevzuyu kuşatmaya, tarife, tahlile ve tasvire ehil olması bakımından tercih etiğim tanımla) sokaktaki insana, sıradan okura (genelde sıcak bakmamama karşın, buraya 'cuk' diye oturduğunu düşündüğüm deyişle) gerçekten 'dokunan', bahse konu kesimleri yakalayan mahiyettedir.
orhan veli kanık sözleri ile ilgili görsel sonucuorhan veli kanık sözleri ile ilgili görsel sonucu

TÜYAP 35. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı (12 Kasım - 20 Kasım 2016)

35. tüyap kitap fuarı ile ilgili görsel sonucu

Karikatürdeki Cristofer Columbus gibi, Avcılar'ın dünyanın sonu olmadığını, onu geçenlerin sonsuz uzay boşluğuna düşmeyeceklerini, aksine Beylikdüzü diye bir yere varacaklarını / geleceklerini; bahse konu o mahallede de geleneksel TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı'nın 35'incisinin yapıldığını bilen kitapseverler bu sene de akın akın fuara gidiyorlar.
35. tüyap kitap fuarı ile ilgili görsel sonucu
Çok sayıda kültürel etkinlik, imza günü ile nadir kitap, dergi, gazete, efemera ve plâkların yer aldığı sahaflar bölümü meraklısıyla buluşan yüzbinlerce yeni kitaba eşlik edecek. Dahası var; yüzlerce sanatçının binlerce eserinin sergilendiğiArtist 2016 26. Uluslararası İstanbul Sanat Furarı da cabası. Fuarın teması felsefe, onur konuğu ise felsefeci İonna Kuçuradi (1936).

Kemal Sunal (11 Kasım 1944 - 3 Temmuz 2000)

q

Tiyatrocu ve sinema oyuncusu Ali Kemal Sunal'ın (11 Kasım 1944, İstanbul - 3 Temmuz 2000, İstanbul) bugün 72. doğum yıl dönümü. Bu arada, Vikipedi'nin sanatçının doğum gününü bir gün öne çekerek 10 Kasım olarak belirttiğine de dikkatleri çekmiş olayım (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kemal_Sunal).

Ölümünün üzerinden 16 yıl geçmesine karşın, Kemal Sunal filmleri tv kanallarında halâ iyi ratingler alıyorsa bu onun hayatı boyunca sahici, samimi, harbi, hasbi, mazlumdan - ezilenden - yoksuldan - emekçiden - itilmişten - kakılmıştan - ötekileştirilmişten yana vicdanlı, insaflı, izanlı bir duruşu olduğu içindir.

Atatürk'ü minnetle anıyorum

10 kasım ile ilgili görsel sonucu

İstiklâl Harbi kumandanı, Cumhuriyetin kurucusu, reformasyon sürecinin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle, hürmetle, muhabbetle, minnetle ve özlemle anıyorum.


Hayata, yılanların karşısındaki şu iguana gibi tutunacaksın


iguana ile ilgili görsel sonucusnake ile ilgili görsel sonucu

Onu bunu bilmem arkadaş; hayata karşı tutumumuz, onunla kuracağımız ilişki öylece ucundan tutar'mış' seviyesinde olmamalı bana kalırsa. Her yeni günde karşımıza çıkan çeşitli (bazıları eski, bazıları yeni, bazıları ise alışılmadık, görülmedik derecede yeni olan) sayısılamayacak denli çok dert, sıkıntı, problem ve müşküllerle (onlar ne denli zorlu olsalar da), aşağıdaki linkle erişilen videodaki iguana gibi mücadele etmeye mecburuz. Bir diğer deyişle, sadece hayatta kalmakla yetinmeyip, bir de başarılı olmayı koymuşsak hedefimize, bahsettiğim aşağıdaki videodaki iguana gibi davranmak vazgeçilmezimiz olmak zorundadır.


Ümmet Mars'a gidecek mi?

martian ile ilgili görsel sonucu

islamic science and technology ile ilgili görsel sonucuZal Mahmutpaşa Külliyesi Eyüp Kitabiyat Merkezi Kasım ayıyla birlikte 2016 - 2017 sezonunun kültür - sanat etkinliklerine start veriyor. Aslına bakılacak olursa mezkûr merkez (ZMKEKM), İstanbul'un kültür ve sanat harita, halita ve topoğrafyasıdaki yerini idrak ettiğimiz son Ramazan ayı boyunca (6 Haziran - 4 Temmuz arasında) bünyesinde gerçekleştirilen faaliyetlerle almıştı zaten. Kalender Sahaf, Kırkambar Sahaf, Şâmi Sahaf, Gezegen Sahaf, Nar Sahaf, Dylemi Sahaf, Kitapçı Ahmet ve Dersaadet Sahaf bahse konu süreçte söz konusu yerde kurulan stantlarda kitapseverlere hizmet verirken, 4 hafta boyunca çarşamba günleri yapılan kitap müzayedelerine de malzeme temin etmişlerdi. 
interstellar ile ilgili görsel sonucu
Yanı sıra, bu merkezde, kültür ve kitabiyat ekosferlerimizin bazı sîmaları da, uzmanlık alanlarına dair sohbetler gerçekleştirmişti .

Üsküdar Sahaf Festivali Kitap Müzayedesi 15 Ekim 2016 Cumartesi




Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen ve Kültür ve Turizm Bakanı sn. Nabi Avcı ve Üsküdar Belediye Başkanı sn. Hilmi Türkmen'in de arasında olduğu kitapseverlerin katılımıyla kapılarını 15 Ekim 2016, Cumartesi günü açan geleneksel sahaflar festivalinin üçüncüsü yapılmakta bu sene. Kitapseverlerin etkinlikten yararlanabilecekleri son tarih 23 Ekim Pazar günü. 

Etkinliğin iştirakçisi 70 sahafın tezgâhlarındaki (bazıları çok nadir) yüz binlerce enteresan ve değerli kitap, dergi, gazete, fotoğraf, kartpostal, efemera, plâk ve objenin tek çatı altında ve toplu bir şekilde meraklısıyla buluşacak olması, bahse konu günlerde kitapseverlerin kalbinin Üsküdar sahilinde atmasına neden olacak gibi gözükmekte.

Kadın - erkek ilişkisini / aşkını ne bitirir?



Cevaplanması kapsamlı ve özenli bir çaba gerektiren son derece de önemli ve kritik bir sorudur başlıktaki. Belirli, reçete haline getirilebilecek ve insanlığa toptan önerilebilecek genel geçer cevapları da yoktur onun üstelik. Herkese ve her çiftin özgül şartlarına göre değişen sayısız cevaplarıyla bu soru, neredeyse sonsuz bir külliyatın, bitimsiz bir literatürün muharrik etkeni, sebeb-i mevcudu ve ebesi olagelmiştir tarih boyunca.

O cevapların en popüler, en belli başlı olanlarına bile girmeyeceğim burada. 


Alpaslan Dikmen'i unutmadık


Alpaslan Dikmen (20 Aralık 1965 - 27 Eylül 2008) futbol muhabiri ve fotoğrafçısı ve Galatasaray taraftar grubu UltrAslan'ın Harun Coşkun ile birlikte iki kurucusundan birisi ve ilk Genel Koordinatörü idi.
“ Şimdi söyle nerdesin sen,
Oldu mu bırakıp gitmen,
Keşke çıkıp şaka desen,
Ne olur ALPASLAN DİKMEN!!!
#İyikiDoğdunAlpaslanDikmen
”

Testosteron hükmü altındaki erkek kafası budur işte!



Aydın - cahil, zengin - fakir, genç - yaşlı, modern - muhafazakâr, ne şekilde tarif ve tavsif edilmiş olursa olsun fark etmez; testosteronlarının hükmü altına girdiğinde erkek zihni, eril bilinç, maço zihniyet, erkekçil idrak (biraz kabaca dillendirilmiş de olsa), tam da yukarıda paylaştığım karikatürdeki gibi çalışır maalesef.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz: Bir daha ASLA!!!



Bu gün 17 Eylül; cumhuriyet dönemi siyasi tarihimizin en trajedik olaylarından birisinin, Adnan Menderes'in idam edilişinin yıl dönümü.

Türkiye Toplumsal Formasyonu tarihinin en ibretlik sosyo-politik gelişmelerinden birisine beşiklik eden 15 Temmuz gecesi yaşadığımız o dramatik darbe teşebbüsünün 2 ay sonrasına denk düşmesi, bu yıl dönümünün anlamını pekiştirmekte.

Bu iki müessif olayın birbirini pekiştirerek sinerji yaratan atmosferi, Türkiye'nin dürüst, vicdanlı, ahlâklı kadın ve erkeklerinde; demokrasiye, halk iradesine ve seçilmiş temsilcilerine karşı yapılacak olan müdahalelere karşı durma refleksini geliştirdi.

Demokrasi tarihimize kara sayfalar olarak nakşolan bu günler, 27 Mayıs'ın yıl dönümünde paylaştığım bir blogu güncelleyerek yeniden gündeme getirmeye sevk etti beni:

'Gerçekten demokratik, adil ve özgür bir Türkiye istiyorsak şu asgari müştereklerde mutabık olmaya mecburuz:

Seçilmiş bir hükümetin devrilmesi mi? 
Bir daha ASLA!!!

Seçilmiş siyasilerin idamı mı? 
Bir daha ASLA!!!

Yargının siyasallaşması mı? 
Bir daha ASLA!!!

Tarafsız ve bağımsız yargıçlarla tabii hakimlerin uyguladıkları evrensel ve adil hukuk normları yerine olağanüstü mahkemeler ve partizan uygulamalar mı?
Bir daha ASLA!!!

Artvin'e kıymayın efendiler; sen de çek o kirli ellerini memleketimden ABD!


Bu metnin ilk versiyonunun başlığını aşağıdaki gibi yazmak istediysem de, uzunluğu yüzünden, gerçekleştirememiştim bu arzumu. İşte mezkûr ilk edisyonun başlığının gönlümde yatan o uzun versiyonu:

'Türkiye'nin en zengin fauna ve florasına sahip olan Artvin'e kıymayın efendiler!'

Derken dün (14 Eylül 2016), medya organlarında, ABD Büyükelçisi John Bass'in Arvin'in çeşitli yerlerini sessiz sedasız ziyaret ettiğine ve HES inşatlarına karşı çevreci duyarlılık gösteren köylülerle görüşmeler yaptığına dair çok sayıda haber ve yorumlar boy gösterdi.

Bu durum, dün paylaştığım satırlara şunları eklemeye icbar etti beni:

Eyyy emperyalist ABD; 
Eyy insanlığın başına onlarca yıldır sayısız çorap ören vahşi kapitalist ABD;
Eyy şu yıkılası müesses nizamın temel direği ABD;
Eyy insanlığın sömürülmesinin baş mes'ulü ABD;
O pis, o kirli, o kanlı elini çek memleketimden; sokma o kahrolası mağrur burnunu Artvin'ime; gölgeleme, lekemele, şaibe düşürme onların meşru mücadelesine!

Seni Artvin'den önce kendi ülkendeki benzer vak'alarda, meselâ Missouri Nehri'nin Kuzey Dakota eyaleti hudutları içinde yer alan kısmının hemen yanında inşa edilmeye başlanan bir petrol boru hattının neden olabileceği ekolojik sıkıntılara karşı aslanlar gibi savaşan Sioux yerlilerinin mücadelesini desteklerken görmek istiyor gözlerimiz eyyy John Bass (http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2016/09/kzlderililer-abddeki-vahsi-kapitalizme.html#more).
abd büyükelçisi artvin'de ile ilgili görsel sonucu

bazılarının suratına böyle haykırasım var



Canımı sıkan bazı salaklara, bazı kifayetsiz muhterislere, bazı hak edilmemiş özgüven patlaması yaşayan mahlûkata işte böyle haykırasım var, 

O derece canımı sıktılar, o derece bıktırdılar ki, o kadar olur yani(((

Ki onlar, taş çatlasın, ancak aşağıdaki solucan mertebesinde bir IQ ve EQ sahibidirler:


Kızılderililer ABD'deki vahşi kapitalizme direniyor



Başını Standing Rock Sioux'ların çektiği kızılderililer, günlerden beri, kendileri için yaşamsal önemi olan Missouri nehrini kirleteceği gerekçesiyle, ABD’nin Kuzey Dakota eyaletindeki bir petrol boru hattı inşaatı çalışanlarıyla mücadele ediyorlar.
Ülkedeki 150 kızılderili kabilesinin yanı sıra, başta çevreciler olmak üzere, (aşağıda paylaşılan videoyu da çeken Democracy Now'un da arasına yer aldığı) Amerikan toplumunda büyük bir karşılığı olan geniş bir sivil haklar savunucuları bloğunun desteğini alan yerli direnişi; inşaat şirketinin özel güvenlik elemanları, buldozerler, süvariler ve eğitimli savaş köpekleri, helikopter ve biber gazı eşliğinde uyguladığı, günden güne de şiddetini arttıran bir saldırıya göğüs germeye çalışıyor. 
Yerliler (inanç sistemleri olan Şamanizmin gereği) Missouri Irmağı'nı, ona salt fonksiyonel yaklaşmayıp, aynı zamanda kutsal kabul ettiklerinden, petrol şirketinin bu faaliyetini inançlarına ve kutsallarına yapılan bir saldırı ve hakaret olarak da algılıyorlar.

Okuduğun kadar görür, bildiğin kadar anlarsın



Okuduğun kadar görür, 
bildiğin kadar anlarsın.

kaynak: Görseli iktibas ettiğim Twiter kullanıcısı 'ya teşekkür ederim.


Dinmeyen öfke hali: Charles Bukowski



Demiş mi bu lâfı gerçekten, yoksa yakıştırmışlar mı ona, orasını bilemem. 
Lâkin, yakışır ona bu öfke; bu yüzden de demişse şayet zerrece şaşırmam doğrusu.

Bukowski yatışmaz / yatıştırılamaz öfke patlamaları silsilesine denk düşen bir yaralı benlik idi. Ki, hem hayatı / ilişkileri ve hem de külliyatı / asârı / müktesebatı bu durumun domine ettiği antitelerdi dediğinizde, başınız ağrımaz diye düşünenlerdenim.

Beynini zâyî edene yardımcı olunabilir mi?



Beynini zâyî edene (kaybedene) yardımcı olunabilir mi?

Meselâ, yukarıdaki görselde de işaret edildiği üzere, düşürene, kaybettiği beynini vererek onu bu gaileden / dertten kurtarabilir miyiz acaba?

Quo vadis eyy insan?



An itibarıyla karşı karşıya olduğu problemlerin çözümleri (bu konuda iyimser, ya da ihtiyatlı iyimser olarak nitelenebilecek bir çok kişi gibi bana göre de) büyük ölçüde ortalık yerde durmakta. Ancak, ne yazık ki, insanlığın o çözümleri (yukarıdaki görselde altı çizildiği üzere) doğru düzgün göremediğini düşünenlerdenim.

Ortada duran yakıcı soru şu:

Bir imajı okumak = bir okumanın imajı (mı?)




prologue:
Bir imajı (içerdiği çoğul alt metinler üzerinden çok katlı okumalar tekniğiyle) okumak, bir okumanın (zihinde / muhayyelede / mutasavverede oluşturabileceği çoğul alt anlamları resmeden imajların toplamına denk olan) görsel algısına / imajına denk midir? Bunu mercek altına almaya çalışacağım.

Her şeyden önce şunu teslim (ve de itiraf) etmek durumundayım: yukarıdaki illüstrasyonu, salt onu çok beğendim ve paylaşmak için de engel olamadığım bir arzu hissettiğim için değil, aynı zamanda da o, aşağıdaki satırların neşvünema bulmalarının ebesi, tetikçisi ve müessiri olduğu için aldım buraya (i). 

'İyi güzel de Ziyaver Şencan, kim çizmiş bunu; çizen sanatçının amacı neymiş; bir de, kaynağı nedir bunun?' denilecek olursa, buna verilecek cevabım şudur: 'kim olduğunu, niçin çizdiğini bilmiyorum; ancak, imajın menşeini, en azından benim gördüğüm kaynağı paylaşabilirim. Ve nitekim işte paylaşıyorum:
http://www.radikal.com.tr/kultur/yilin_en_fenasi_gulyabani-1317658'

Albert Einstein’ın en büyük hatası





1 – Einstein’ın vahim hatası, nasıl oldu da daha önce hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hayret doğrusu!

Gelmiş geçmiş en zeki insan olarak kabul edilen Albert Einstein, bundan yaklaşık olarak 65 yıl kadar önce, çok ciddi, ama öyle böyle değil, gerçekten de vahim bir hata yapmıştı. Einstein’ın bu hatası, sadece, asgari düzeyde de olsa, ona dair bilgi sahibi olanların değil; bilim dünyasının bu en popüler simasının varlığından bile haberdar olmayan geniş yığınların da bildikleri, konuşma ve yazılarında da sık sık referans verdikleri bir lâfının bilimsel gerçekliklerle çelişmesiyle alâkalıdır.

Wittgenstein, Albert Einstein'ın o hatasına nasıl yaklaşırdı?



1 - İlmi ispat yetmez, argümanınız mantıken de sağlam olmalı



Yukarıdaki (1) numaralı bölüm başlığını kısaltmak zorunda kaldım. Onun, meramımı izaha ehil ve mümeyyiz olan tam dillendirilişi ise 'ilmen ispatlamanız, bir görüşe karşı savunduğunuz itirazi (alternatif )iddianızı doğrulamaya yetmez; bahse konu argümanınızın mantıki temeli de sağlam olmalıdır' şeklindedir.