çizgi roman bildiğiniz gibi değil - DİPNOTLAR

 ***xiv) dipnotlar:

(0): 'Efruz Bey'den yola çıkıp Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerinden Tutunamayanlar menziline erişen bir 'Hatt-ı Hayat'ın 2023 nihayetinde oldu(rdu)ğu antiteyim. Mukallit bir snopluktan kurtuldum, 'Mutlak Zamanın Cihanşümul Tespit Departmanı'nda sây ihtihsal etmeye geldim!' diyebilmek şuurunu kuşanmaya tâlip kârie ve kârî içindir sözüm. 'Sıfır' numaralı dipnot, ya da ara bölüm başlığına gelince, metinlerimde sık sık başvurduğum bir tekniktir bu; https://ziyaversencan.blogspot.com/ adresinde paylaştığım çok sayıda blogumda bunun gerekçesini ve manasını açıklamıştım (mezkûr izahati içeren bloglarımdan birinin linkini, konunun 'bunu öğrenmezsem çaaattt diye orta yerimden boydan boya çatlarım valla!' düzeyinde meraklısı için şuracığa iliştiriveriyorum, buyurunuz efenim: https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/02/alfred-north-whitehead-bertrand-russell.html). Gelelim bu dipnotla murat ettiğim neticeye: amacım muhterem kârîm, metnin ana gövdesiyle ona eklemlenmiş tâlî unsurların okunmasından önce, alıntıladığım şu pasajın muhtevasının okunulan satırları güdüleyen ve domine eden temel fikir olduğuna vurgu yapmaktır: 'Özgün olan, kimliğini özgür doğasından alır. Özgün olan, özünün üzerine derin keşiflerde bulunan ve deneyimler arası çokça karşılaştırma ile ortaya çıkan farkındalığa ulaşandır. Elbette o farkındalık, elin ürüne değmesiyle, çokça üretimin hayata geçmesiyle ortaya çıkacaktır ve kişinin özgünlüğündeki temel aksı belirleyecektir. (Alkan, Ömer; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri', 'Özgür Düşünce Dizisi Üzerine' s. vi.) Muhatabının 'bu gerçekten de özgün (orijinal, otantik, sahih, farklı) bir metin olmuş, özgür bir idrakin / ruhun tasarrufu olduğu izlenimini edindim. Bu sayede de özgürleştiğimi hissettim, özgün şeyler söyleyip yapma arzusuyla doldum.' diyeceği teliflerin müellifi olmayı amaçladım hep. Diğer müelliflerin marifeti olan telif külliyatından dereceye değil, mahiyete dair farklılıklar arz etmiyorsa, 'bunu falanca yazmış' diyen okurunun haklı çıkmasını sağlayacak kadar müellifini fâş etmiyorsa ve nihayet okuyanı özgürleştirip, özgün söylem ve eylem üretmeye teşvik eden bir mahiyet arz etmiyorsa, o gibi metinleri yazmanın ne bir manası vardır, ne de bir faydası bana göre. Okunulan metnin o gibi metinlerden olmamasına gayret ettim, umarım becerebilmişimdir.

(*): İçindekiler de içindekilerdedir! Bir diğer deyişle, bu eserin içinde olması gereken her şey bu eserin içindedir ve pek tabii ki bu iddiam / argümanım / deyişim, Sultan Veled'in, babası Mevlâna'nın kaydedilmiş sohbetlerinden oluşturduğu kitap olan Fîhi Mâ Fîh'('İçindekiler içindedir / her ne var ise, içindedir / ne varsa onun içinde var / ne varsa içindedir / ne var ise ondadır'yapılmış bir ihtiram duruşudur.

(**): https://www.oulipo.net/

(***): https://www.youtube.com/watch?v=H1YxEMbrszM&t=1535s

(****): Değerli dostum, dijital mütefekkir Tanol Türkoğlu'nun aşağıda linkini verdiğim yazısında savunulan görüşle, benim bu dipnotu kendisine şerh ettiğim argümanım örtüşmemektedir. Bunun nedeni bahis konusu argümanımın, Tanol Türkoğlu'nun, abonesi olduğum ve faydalanarak ve beğenerek okuduğum makalelerindeki görüşlerinden çok, ağırlıkla Francis Fukuyama, Jürgen Habermas, James Lovelock, Michio Kaku, Robert A. Norman & Sharad P. Paul, Ray Kurzweil, Nils N. Nilsson, Max Tegmark ve Roger Penrose'un bibliyografya kısmında künyelerini paylaştığım eserleri üzerinden yaptığım okumalar temelinde oluşan aktüel kavrayışımı, yapay zekânın olası tehlikelerine karşı özellikle son birkaç yıldır insanlığı uyaran sektörün belli başlı kanaat önderlerinin menfi iddialarıyla meczetmem sonucu ortaya çıkan perspektifimin mahsulü olmasındandır. Yeni okumalar, araştırmalar ve tartışmalar temelinde şekillenebilecek istikbaldeki muhtemel kavrayışlarımın, Tanol Türkoğlu'nun yapay zekâya olumlu yaklaşan iddialarına kendimi daha yakın hissetmeme neden olabileceğini gözden ırak tutmuyorum doğrusu.

https://www.ttdijital.net/sufle-muhendisligi/

(1): çr'lar okurlarına, bir kısmı ütopya (DÜŞ-topya?), diğer bazıları da distopya fasilesine mensup sonsuz kozmoslar vaat ettiğinden olsa gerek, bold karakterlerle yazılmış kavramları hâvi bir manzum metni tercih ettim ettim bölüm epigrafı olarak: https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/11/tarih-i-hakiki-i-istarikiyun.html

(2): Babamın vazifesi nedeniyle yaşadığımız Adana'da, 1960'ların en favori kitapçısı, Küçük Saat semtindeki Yolgeçen Kitapeviydi. 5 yaşımdayken başlayan bir rutinim, (müthiş bir azim ve kararlılıkla yola çıktığım ve temelde, evimize giren gazetelerin manşetleri üzerinden, akabinde de çr sayfalarında yaptığım egzersizlerle gerçekleştirdiğim okuma & yazma öğrenme uğraşım ilk somut sonuçlarını vermeye başladığında), rahmetli anneciğimle birlikte sık sık oraya gitmemiz ve bana yeni çr'lar, hikâye kitapları ve romanlar almamızdı. Bu da demektir ki, tam 60 yıl dolmuş kitap almaya, kitaplık / arşiv oluşturmaya başlayalı. 8 yaşımdayken ilk kitap takasımı ve kitap satışımı gerçekleştirdiğime göre, kütüphanemin / koleksiyonumun devridaim etmeye, kan ve deri değiştirmeye, yenilenmeye, güncellenmeye başlamasının üzerinden de tam 57 yıl geçmiş demektir. çr kozmosuna adanmış bir ömre referans veren bu halimin aksülameli ve neticesi olan okunulan satırların, muhatabı olan muhterem kârîm tarafından, malûmatfuruşluk maksadı ile değil, tecrübe paylaşımı niyetiyle telif edilmiş olduğunun düşünülmesini dilerim.

(3): Binark, Mutlu; 'Neden Japon Popüler Kültürü? neden Manga?', Çizgili Hayat Kılavuzu, s. 430. Bu dipnotu, onun içeriğini destekleyen bir unsurla tahkim ederek, şöyle itmam ediyorum: Alman çr sanatçısı Flix, bir Don Quijote parodisi ve pastişi olan Don Kişot isimli çr'ında, yarattığı kurmaca karakter Alonso Quijano'nun ağzından, (pek tabii ki ironik bir bağlamda) bakın nasıl bir çivi daha çakmış çr'ın tabutuna: '...'çizgi romanlar'ın genel olarak okuma-yazmanın gelişimini engellediği ve özellikle de ruhsal ve ahlâksal bakımdan desteğe ihtiyaç duyan genç insanlarda intikam ve şiddete sebep olduğu bilinmektedir. ...Çizgi romanlarda anlatılan hikâyeler tehlikelidir! Çünkü gerçekle hiçbir alakaları yoktur..' (Flix, Don Kişot, s. 1). Dipnota dipnot: Çalışmanın tamamında paylaşılan alıntılar özgün imlâları korunarak aktarılmıştır.

(4): Bu çalışmada, bir kavramın farklı lisanlardaki karşılıklarına aynı sayfada, aynı paragrafta ve hatta aynı cümlede dahi birlikte yer verildiği görülecektir. Metnin muhatabının, müellifin bunu çiğ bir malûmatfuruşlukla, nobran bir bilgiçlikle ve bir çeşit 'istimnâ-ı münevver' tutumuyla yapmadığını bilmesi ehemmiyetlidir, kıymetlidir ve meselenin hakikatiyle mutabıktır. Yazılarımda, sohbetlerimde bu tercihime dair olan şu hususa daima vurgu yaptım, yapıyorum ve yapacağım: bir kavramın, bir kelimenin, bir terimin, bir ıstılahın, bir sözcüğün, bir tilcik'in farklı dillerdeki karşılıklarını birlikte kullanmak suretiyle, 'zekânın mekânı', 'aklın evi', 'idrakin memleketi' diyebileceğimiz serebral korteksimizi oluşturan 100 milyar kadar nöron arasında daha fazla köprü, ilişki, link, irtibat, iletişim kurulmasını sağlarız. Zekâmızın, aklımızın durumunu, düzeyini, kalitesini ve kapasitesini tayin eden antite, beynimizin hacminin kaç cm³ olduğu, ya da ağırlığının kaç gr olduğu değil, nöronları arasında kurulan bahse konu ilişkilerin sayısıdır. İşte bu keyfiyet, bu satırların müellifinin açıklamaya, açımlamaya ve serimlemeye çalıştığı üslûp tercihinin başat güdüleyicisi, asal motivasyon kaynağı ve bazal niçinidir. Bir diğer deyişle, algı kapılarımı olabildiğince açmak, 'anlamlandırma - anlama - anlatma' kapasitemi genişletmek, mental süreçlerimi derinleştirmek -  keskinleştirmek - kristalize etmek - geliştirmek adına tercih ettiğim verili aktüel üslûbum, taammüd unsurunun tayin edici olduğu cârî lengüistik ve semantik seçimim; 'CÜMLEVAROLANLARCÜMLESİ'nin özfarkındalığı olan 'varoluşumun / DASEİN'ımın farkındalığını ve edimini mükemmelleştirmeye yönelik ontolojik mahiyetli bir derin hakikate referans verir. Epistemolojik anasır, egzistansiyalist komponentlerle mecz'olur ve 'üslûb-û beyan, aynıyla insan' argümanı ete kemiğe bürünür anlayacağınız. Konuşurken ve yazarken kullandığım üslûbun NİÇİN'i ve esbâbımûcibesi budur.

(5): Prof. Dr. Nermin Abadan Unat'ın onur yazarı olduğu 40. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 28 Ekim - 5 Kasım'da TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde yapıldı. 

(6): William Erwin Eisner (1917 - 2005), modern çizgi romanın en önemli teorisyen ve sanatçılarındandır. Grafik roman teriminin mucidi olan Will Eisner, kapağında 'Grafik Roman / A Graphic Novel' yazan ilk çr olan 'A Contract With God' (1978)'ın yaratıcısıdır. Yaşarken adını taşıyan bir ödülün (Will Eisner Comic Industry Awards) ihdas edildiği ilk ve tek çr sanatçısı da Will Eisner'dır. 

https://en.wikipedia.org/wiki/Will_Eisner

https://en.wikipedia.org/wiki/Graphic_novel

https://en.wikipedia.org/wiki/Eisner_Awards

(7): McCloud, ScottUnderstanding Comics - The Invisible Arts, Tundra Publishing, USA, 1993. Sırtlan Kitap tarafından dilimize kazandırılan çrk'nun en önemli kuramsal kitabının künye bilgilerine, bu metnin bibliyografya / kaynakça kısmından erişilebilir.

(8): McCloud, Scott; Çizgi Romanı Anlamak, s. 20.

(9): Tuncer, Nilüfer, (1993), Çizgi Roman ve Çocuk, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 29'dan aktaran: Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, s. 23.

(9.b) Bıçakcı, Hakan; Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, Caligari, s. 4 - 5.

(10): https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/09/bengi-donus.html

(11): Çizgi roman ve resimli roman'ın çizgiroman ve resimliroman imlası ile yazılmasının doğru olduğunu savunan kanaat önderleri ve sektör profesyonelleri de var; bu tür bir tartışmaya girmenin meseleyi büsbütün karmaşıklaştıracağını düşündüğümden, girdiğim bu 'tâlî yol'da fazla ilerlemeden 'ana yol'a, esas mevzuya dönüyorum. Öte yandan, bu detaya dair okuma yapmak isteyen için bir kaynak paylaşmayı da faydalı görüyorum: Alpin, Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisis. 7. 

(12): Yeri gelmişken doğru sanılan bir yanlışı düzeltmenin tam zamanıdır; ister çr kültürü alanının experleri ve sektör profesyonelleri olsun, isterse de işin teorik temellerine vakıf olmayan ortalama okurlar; İtalyan çrh ürünlerinden bahseden hemen herkes 'fumetti' tabirini kullanırlar. Oysa, İtalyanca 'çizgi romanlar' anlamına gelen mezkûr kelimenin tekil hali olan 'fumetto'nun emisyonda olması ve kullanılması gerekir. Kavramın etimolojik bağlamına vakıf olmadan 'fumettiler' dediğimizde, aslında 'çizgi romanlarLAR' demiş oluyoruz. 'Galat-ı meşhûr lügat-i fasîhten evlâdır!' diyerek yanlışa teslim olan bir kabullenişi reddedip, gitmeliyiz bu gibi hatalı vokabüler tercihlerinin üzerine.

(13):  ABD çrk (comics), aslında daha fazlasını içermesine karşın, hem kendi coğrafyasında ve hem de küresel ölçekte, süper kahramanlar / super heroes temelli bir endüstri olarak bilinir. Bunun sebebi, hiç kuşkusuz, süper kahramanların, comics havzasının leitmotiv'i, alâmet-i fârikası ve ticareten sürükleyici unsuru / başat kazanç kapısı olmasıdır. İnsanlığın ortak hafızasında ve müşterek şuuraltında kendisine kuvvetli ve muhkem yerler edinmiş olan, hayat süreleri de binlerce yılı bulan mitolojik ve teolojik même'ler (même'e dair izahat için bknz. bu dipnotun dibiile süper kahramanların nitelikleri, söylem, edim ve eylemleri ciddi manada örtüşürler. Superman, Batman, Captan America, Spider-Man, Hulk, Thor, Doctor Stranger, Fantastic Four, Avengers, X-Men, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Loki, Wolverine, Daredevil, Iron Man, Green Arrow, Aquaman gibi süper kahraman anlatılarının çr okurları tarafından güçlü bir şekilde benimsenmesi ve onlarda vaz'edilen fikri kodların ve değer yargılarının içselleştirilmesi bu yüzden zor olmamıştır. Bu durum, söz konusu türe dair ürünlerin ticari başarısının da temel nedenlerinden biridir. Öte yandan, ABD'nin 'yumuşak gücü'nün en önemli bileşenlerinden olan Hollywood'un çektiği süper kahraman temalı filmler de bu türün ticari başarısını pekiştiren bir diğer asli unsurdur. 

Film endüstrisinin protagonist aktörleri ile çr devlerinin flörtü, gizli tutulan onlarca yıllık görüşme maratonları sonucu gerçekleşen, devâsa meblâğların ortalıkta döndüğü ve yüzbinlerce çalışanın hayatlarında dramatik - radikal değişikliklere yol açan bir satın almalar ve birleşmeler ('büyük balık küçük balığı yutar!') sürecidir; bu yüzden de işin bu kısmı, kendisine dair bir parantez açılmasını hak edecek kadar ehemmiyetli bir detaydır. 

Film endüstrisi ile olan ilgi, irtibat ve iltisakı kendi bünyesinde, telifi elinde olan kahramanlarının filmlerini çekmekle başlayan Marvel Comics, böylece pençesinde kıvrandığı mali krize çözmeye çalışmış, ancak bu konuda istediği kadar mesafe alamamıştı. Hemen ardından, 2009'da, çr birimini de içeren çatı şirketi olan Marvel Entertainment, 2006 başında Pixar'ı 7.4 milyar $ gibi dudak uçuklatan bir bedelle bünyesine katan Walt Disney Company tarafından, bütün borçlarının üstlenilmesinin dışında, 4.24 milyar $'lık rekor bir hisse devri sonucu satın alındı. Her biri gişede milyar $'lık başarılara imza atan Marvel filmleri, Disney'nin nasıl kârlı bir alışveriş yaptığını kanıtlamakta. Marvel'in en büyük rakibi olan DC Entertainment'a gelince; DC Comics ve DC Comics altında yer alan tüm birimler, Warner Bros.’a ve Warner Bros.’u da kapsayan WarnerMedia'a aittir çok uzun süredir. Bu arada, Warner Bros.'un, alanında Dünya'nın en büyüklerinden olan AT&T‘nin bünyesinde yer aldığını da hatırlayalım. DC Comics'in el değiştirmesi, Marvel gibi yakın bir tarihe değil, tam 50 yıl öncesine, 1972 gibi oldukça eski bir tarihe dayanmakta. Şimdilerde DC, Marvel'in film endüstrisindeki olağanüstü başarılarına yine beyaz perdede ve ekranlarda mukabele edebilmek adına, yeni bir hamle yapmak ve 43 milyar $'lık bir anlaşma (hisse takası) sonucu Warner Media ile birleşen Discovery'nin bünyesine geçmek için pazarlıklar yürütmekte. Görüldüğü gibi, günümüzde yüzlerce milyar dolarlık bir eğlence endüstrisi halini almış olan ABD çr (comics / süper heroes) sektörü & bu temelde şekillenen sinema, dizi film ve bilgisayar oyunu endüstrileri üzerine fikir yürüttüğümüzde, aslında mercek altına aldığımız antitenin, çok daha büyük bir hakikate, sadece Kuzey Amerika'daki değil, Gezegenimizdeki bütün kadın ve erkeklerin zihinlerini kolonize etmeye uğraşan bir 'soft power' mekanizmasına, Dünyanın en tehlikeli, en toksik 'rıza üretme endüstrisi'ne de işaret ettiğinin farkına varırız (DC Comics ve Marvel Comics hakkında daha kapsamlı bilgi için bknz.

https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics

https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics

Sinema endüstrisi ile beraberliğinin tarihçesine kısaca değindiğim Comics türünün, bir diğer deyişle 'super heroes genre'ının, 1940 - 2005 döneminde gezegenimizin popüler kültürünü ve onun bir alt bileşeni olan çr endüstrisini (son üç on yıldır da film, tv ve oyun sektörlerini) domine etmesinin arka plânına biraz olsun ışık tutabildim sanırım. Ancak, yükselen ve zirveye / liderliğe yerleşen her kuvvet / olgu / antite ('hayatın doğal akışı', 'eşyanın tabiatı', 'Varoluşun / DASEİN'ın Tunç Yasası', 'Mevcudatın diyalektik tabiatı' gereği) önce duraklar, sonra zayıflar ve ardından da rakibi tarafından alt edilerek geçilir, zirvedeki yerinden edilir. Evet, tarihin pandülü 2005'e vurmak üzereyken, mütevazı bir galaksinin mütevazı bir yıldız sistemindeki mütevazı ve mavi bir planette de olan buydu işte; bir başka çr türünün şafağı söküyor, o güne değin küresel çr endüstrisini domine eden comics, fumetti ve frankofon çrh'larının insanlığa söyledikleri o bildik neşidelerin sesini bastıran ve gürbüz bir avaz'la dillendirildiği anlaşılan yeni bir neşidenin ezgileri, onlara karışan kendinden emin ve tok adımların yankılarıyla birlikte, işitiliyordu. Bahsettiğim bu ayak sesleri, kabaca 20 yıl önce, şu an cârî olan mezkûr durumu gerçekleştirmek adına, büyük bir yürüyüşe başlayan Manga genre'ından geliyordu. Mangakaların (manga yazıp çizen sanatçılar) 2023'ün sonu itibarıyla, Dünyayı, (fiziki olarak olmasa da, fikren ve ruhen) 'fethetmek' söz konusu olduğunda, 2. Dünya Savaşı öncesinde Japon emperyalizminin militarist ve kolonyalist emellerini ve hedeflerini gerçekleştirmek adına 'Nippon banzai - çok yaşa Japonya!' diyerek gerektiğinde kamikaze tarzı da dahil olmak üzere, her türlü hücumuna geçen Japon ordularına kıyasla, çok daha başarılı olduğuna dair zerrece şüphe duyulmuyor artık. Öte yandan, manga antitesinin elde ettiği aktüel başarının, geçmişten gelen mem'lerin (même) gelecek kuşaklara aktardığı (zamanında olumlu sonuçlara yol açmamış, bilâkis Japonların milli trajedilerin ebesi olmuş) değerlere çok şey borçlu olduğunun da altı çizilmelidir. (mem / même: bir toplumun kültürel değerleri ile sosyal kod ve normlarının gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan zihni - dilsel - kültürel - gayrimaddi iletim birimidir, yâni, bir nevi sosyolojik genden bahsediyoruz anlayacağınız. Même  hakkında temel başvuru kaynağı için bknz. Dawkins, Richard; Gen Bencildir).

(14): 19. asrın son çeyreğiyle 20. asrın ilk yarısına damgasını vurmuş, düşünceleri fikir hayatımızın âfâkını aydınlatmaya ve metodolojisi de nazariyat kozmosumuza rehber olmaya devam eden önemli bir matematikçi ve filozof olan Alfred North Whitehead (1861 - 1947), anıtsal eseri 'Süreç ve Gerçeklik'de: '...genellemeler içinde düşünürüz, fakat ayrıntı içinde yaşarız' der ve şöyle devam eder: '...'küçük' ya da 'önemsiz' diye nitelediğimiz ve çok da ciddiye almadığımız ayrıntılar, aslında yaşadığımız büyük sevinçlerle acıların kaynağıdır. Pek farkında olmasak da, asıl önemsemediğimiz ayrıntılar hayatımızın akışını önemli derecede belirlemektedir....'. (age., ÇEVİRMENİN NOTU, Çelik, Kevser, s. 13.) Bu alıntı esasen benim hayata bakışımın, deneyimlediğim her bir sekansı ve plânı yorumlamamın ve genel olarak algılarımı işleyip teorize etme yöntemimin mükemmel bir muhtasarıdır. Kitap müzayedelerimdeki takdimlerime, kitabiyat ve kültür sohbetlerimdeki retoriğime şahit olanlarla, blogumdaki metinlere az da olsa muttali olanlar bilecektir; hayatıma dair enstantanelerin detaylarıyla, muhatap olduğum ve / veya maruz kaldığım olgu, olay ve süreçlerin ayrıntılarına tam da böyle yaklaşırım işte. çr'ın belli başlı lisanlardaki karşılıklarının etimolojisi gibi bir ayrıntıyı da bu yüzden önemserim ve bu metinde yer almasını da doğal olarak tercih ederim. Hal böyle iken, istememe karşın, onları bu metne eklemleyememiş olmamın nedeni 'yer kısıtı' gibi önemli bir teknik sebeptir. hamişe hamiş: 2023'de okuduğum ve çok etkilendiğim, künye bilgilerine bibliyografya bahsinde yer verdiğim çr'lardan olan Alan'ın Savaşı'nın son cümlesi, yaşanan koca bir hayatın en küçük bir detayının bile önemli olduğu merkezindeki görüşümü kuvvetli bir şekilde desteklediğinden, burada yer açıyorum ona: 'Bir ömrün portresi çizildiğinde hayatın her safhasının ayrı bir önem arz ettiğini ve hatırlanma hakkına sahip olduğunu kabul ediyor musunuz?' Alan Ingram Cope'dan aktaran Emmanuel Guibert, Alan'ın Savaşı, s. 298.

(15): Bu tespiti 'doğrusal (lineer) zaman temelli; 'ya....., ya da.....' ifadesinde somutlanan iki değerli; determinist; indirgemeci; mekanist; analitik; makbul ilân ettiği, doğru addettiği tek bakış açılı; özne - nesne dikotomisi merkezli - düalist; aristotelian mantığı ve onunla aynı frekanstaki Öklidyen Geometrisi ve Newtonian kozmolojisi esaslı' bir anlayış üzerinden kurdum. Bu anlayış dairesindeki 'özdeşlik' ve 'üçüncü halin dışlanması' prensipleri gereği 'bir şey neyse odur, başka bir şey olamaz!'. Buna göre, gr şayet çr'ın ikamesi ise, aynı zamanda onun bir alt türü olamaz. 24 asırdır düşünce dünyamızı belirleyen, mutasavverimizi ve muhayyelemizi kontrol eden bu Aristotelian anlayış, mezkûr süreç boyunca  iletişimimizin ve iş görme tarzlarımızın da büyük ölçüde zemini olagelmiştir. Zaten oldukça kapsamlı olan, ele aldığı mesele dışında, onu besleyen ve ondan beslenen çok sayıda alt metne de yer veren, bu bakımdan da, yer yer nüfûz edilmesi çaba gerektiren okunulan satırlar, 'iki değerli mantık' gibi sağduyumuzun parçası haline gelmiş müesses bir metodu kullanarak, hiç olmazsa bu bakımdan zorluk çıkarmamayı hedeflemiştir muhatabına. Şayet bu kaygıyı taşımasaydı müellifi, bu telif 'dört değerli holistik kuantum mantığı' temelinde şekillenirdi. Bu mantık türünün ne olduğuna, önemine binaen kısaca değineceğim. Bahis konusu bu yeni mantık anlayışı 'holistik (bütüncül) - kuantum kozmolojisi'ni esas alan 'eş (çok) zamanlı; 'hem..., hem de / ve....' imkânları zemininde gelişen dört değerli; indeterminist; indirgemeciliği 'yükseltgemecilik'le eşitlemiş / dengelemiş; 'organik - sentetik' (oksimoron bir ifadeyi, ya da Kant'ın 'analitik a posteriori' önerme dediği kategoriyi hatırlatsa da, bu kavramsallaştırma farklıdır onlardan; meraklısı dipnot sonundaki kaynakta ayrıntılı cevap bulacaktır); makbul - doğru addettiği bakış açı olamayan, bakış açısız - ya da 'çok bakış açılı'; özne - nesne, gözlemci - gözleyen, ruh - beden ayrımlarını reddeden = monist (plüralist?); kuantum dalga mekaniğinin kozmolojideki ve felsefedeki izdüşümü anlamındaki 'kuantum kozmolojisi felsefesi' temelli' olup, kuantum fiziğinin esaslarının ortaya çıktığı 20. asrın ilk çeyreğinden itibaren, yânî, kabaca 100 yıldır zenginleştirmekte düşünce dünyamızı. Buna göre 'bir şey aynı zamanda hem kendisi ve hem de bir başka şey olabilir'; bu temel ilkesiyle mezkûr akıl yürütme tarzı bize şunu iddia, imâ ve ifade eder: 'gr, çr'ın hem ikamesi ve hem de onun bir alt türüdür' (bknz. 'Levy, Paul, Kuantum ve Spiritüelllik').

(16): Birbirleriyle her bakımdan yakın ilişki ve iş birliği içerisinde olan Fransız ve Belçikalı yazar, çizer, editör, grafik tasarımcı, yayıncı ve eleştirmenlerin ortaklaşa oluşturdukları ve Fransızcayı da müşterek lisan olarak kullandıkları çr havzasına Frankofon ÇR Dünyası, ya da kısaca Frankofon denir.

(17): çr'ın kaçıncı sanat olduğuna dair bir değerlendirme için bknz.: https://www.altevren.net/cizgi-romana-neden-dokuzuncu-sanat-deniyor/#:~:text=%C3%87izgi%20romanlar%2C%20merakl%C4%B1lar%C4%B1%20ve%20konuyla,olarak%20g%C3%B6r%C3%BCld%C3%BC%C4%9F%C3%BC%20Fransa'ya%20dayan%C4%B1yor.

(18): çr'ın sanatlar skalasındaki yerine ve bu skalaya eklenen aktüel (new zuhur!) sanat dallarına dair sıklıkla müracaat edilen popüler bir kaynak için bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sanat

(19): çr'nı sekizinci sanat olarak değerlendiren bir sektör profesyonelinin görüşleri için bknz.: Ceran, Kosta; sanat Dünyamız, sayı: 64, s. 5; 

(20): Sekizinci Sanat; Çizgi Roman; Argos, No 7, s. 139.

(21): https://ziyaversencan.blogspot.com/2012/04/sakl-su.html

(22): Bahse konu duvar resimleri paleolitik çağda (eski taş devri, kaba taş devri = günümüzden 2,000,000 yıl öncesiyle 12,000 yıl öncesi arasındaki dönemde) yaşamış olan uzak atalarımız tarafından yapılmış olup, Fransa'daki Chauvet Mağarası'ndakilerinin en eskileri 37,000 yıl önceye; İspanya'daki Altamira Mağarası'ndakilerin en eskileri 25,000 yıl önceye ve Fransa'daki Lascaux Mağarası'ndakilerin en eskileri ise 17,000 yıl önceye tarihlenmektedir.

(23): Inge, Thomas'tan aktaran Kireççi, Ümit, Çizgi Roman Senaryosu, s. 56 - 58.

(24): Comis / süper kahramanlar ve manga havzaları aynı zamanda birer çr türü iken, fumetto ya da bande dessinée gibi diğer çr havzalarının sadece çr havzası olarak kalmasının ve birer çr alt türüne dönüşememesinin niçinini, Sokratik - diyalojik sorgulama metodunu ve özellikle kozmolojide ve kuramsal fizikte başvurulan (en meşhurları 'Schröndiger'in Kedisi' ve 'Einstein - Podolsky - Rosen Paradoksu' olan) 'düşünce deneyi' denilen bir enstrümana da müracaat ederek gerçekleştireceğim farazi bir sosyal psikoloji deneyi ile ortaya koymaya çalışacağım. 

#) Diyelim ki comics / süper kahraman ve manga dediğimiz anlatılar çr'ın bir alt türü değil de, fumetto ya da bande dessinée kavramlarının referans verdikleri gibi sadece birer çr havzası olsunlar. Dünya'nın tamamen rastgele seçilen herhangi on coğrafyasındaki tamamen rastgele seçilmiş herhangi on çr okuruna önce tamamen rastgele seçilmiş herhangi bir manga verin ve sorun onlara 'bu çr'ın türü nedir?' Alacağınız cevaplar istisnasız aynı olacaktır: 'manga'

#) Ardından onlara bu sefer de, yine tamamen rastgele metotla seçtiğiniz bir comics / süper kahraman çr'ı verin ve yine aynı soruyu sorun: 'bu çr'ın türü nedir?' Alacağınız cevaplar istisnasız aynı olacaktır ve bu da hiç şüphesiz 'comics'tir. 

#) Bilahare bu sorgulamayı, söz konusu çr meraklısı on kişiye bu sefer de yine tamamen rastgele seçtiğiniz fumetto albümleri vererek devam ettirin. 'Bu çr'ın türü nedir?' sorusuna alacağınız yanıtlar bu sefer farklı olacaktır. Soruya muhatap olanların bazıları fumetto, bazıları İtalyan, bazıları grafik roman, bazıları ise çr diyecektir. 

#) Mezkûr sorgulamayı yaptığınız 10 çr meraklısına son olarak, yine tamamen rastgele metotla seçilmiş bande dessinée albümleri verin; o malûm ve bahse konu sorunuza alacağınız yanıtlar bu sefer de 'gr, bağımsız çr, bande dessinée, çr, underground comics, alternatif çr' gibi farklı kavramlara gönderme yapacaktır. 

#) Akabinde Sokratik - diyalojik sorgulama metodu'nun bir sonraki evresine geçip, deneyinizin muhatapları olan 10 çr okurunun comics ve manga tespitlerinde mutabık kalırken, fumetto ve bande dessinée albümleri konusunda niçin anlaşamadıklarını yatırın masaya ve sorun onlara bunun nedenini. Sorgulamanın bu evresinde sosyal deneyinizin 10 iştirakçisi size: 'comics ve mangalarla diğer çr türleri ve / veya havzalarını birbirinden ayıran, hem içeriğe (senaryo) ve hem de tarza / üslûba (grafik - plastik yan) dair belirgin kriterler olmasına karşın, fumetto ve bande dessinéeleri fumetto ve bande dessinée yapan belirgin ve herkesin üzerinde ittifak ettiği kriterlerin olmadığı' merkezinde cevaplar verecektir. Sokratik - diyalojik sorgulama metodu'nun ortaya koyduğu bu sonuç yüzündendir ki, comics ve manga havzaları aynı zamanda çr'ın alt türleri iken, başta fumetto ve bande dessinée olmak üzere diğer çr havzaları sadece çr havzalarıdır, çr'ın alt türleri değillerdir. Telif ve teklif ettiğim düşünce deneyi tekniğine başvurularak yapılan bu farazi sosyal psikoloji deneyini yakın çevrenizdeki çr tutkunları arasında yaptığınızda, argümante ettiğim hükmü destekler mahiyetteki sonuçlara çok benzeyen bir manzarayla karşılaşabileceğinizi düşünüyorum. 

(25): çr havzalarıyla çr türleri arasındaki farkı mercek altına alışım, esas itibarıyla, bu noktadaki kavram karışıklığını izale etmeye yönelik bir fikri teşebbüstür; burada takdim ve teklif ettiğim telifimin, çr kozmosunun bileşenleri arasında bir aksülamel yaratmasını ve tartışılarak zenginleştirilmesini ve aşılmasını umuyor ve diliyorum.

(26): Kalafat, Haluk; Biz Amerika'yı İtalyan Çizgilerden Öğrendik, Çizgili Hayat Kılavuzu - Kahramanlar, Dergiler ve Türler, s. 135 - 141.

(27): '...kendinden danslı adımlarla...': https://www.youtube.com/watch?v=h7CiOuI926s

hâmiş (hâşiye) yahut dipnota dipnot: muhterem kârim arasında, hakir müellifleri için 'videoyu 'reklam yerleştirme tekniği' kullanmak suretiyle maddi menfaat temin için mi paylaştı acaba?!?' şeklinde bir düşünce istimali cihetine gideni var mıdır, bilemiyorum; lâkin, ben her ihtimale karşı tedbiren söyleyeyim: mezkûr paylaşımdaki amacım, o 1.5 dakikalık prodüksiyonu her bakımdan çok beğenmem ve onun bir şeyin (meselâ manga türünün) adım adım ilerlemesini ve yükselmesini çok iyi karakterize ettiğine dair olan samimi ve şeddeli inancımdır.

(28):  https://en.wikipedia.org/wiki/Osamu_Tezuka

(29): Eserlerin yanındaki tarihler, onların Japonya'da fasiküller halinde yayınlandıkları döneme referans vermektedir; ABD, Kanada, Avustralya, Türkiye, Arap coğrafyası, Avrupa Birliği ülkeleri, UK, Rusya, Hindistan, Latin Amerika zonu, Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere Afrika kıtası gibi coğrafyalarda yayınlanma tarihleri daha sonraki yıllara denk düşmektedir.

(30): https://en.wikipedia.org/wiki/Hayao_Miyazaki

(31): Manga türünün içerdiği alt türler öylesine dallanıp budaklanır ki, sayıları, fraktal geometri temelinde gelişen bir tabiat hadisesinin unsurlarının geometrik (ya da üstel ?) bir seri disipliniyle çoğalması, veya, amiplerin bölünerek büyümesi gibi, artar durur; bu durum, içinden hep yeni bir bebek çıkan matruşka setine benzer. Bu hali, manga alt türlerinden birisi üzerinden örnekliyorum: kadınlar için olan manga türü de kendi içinde 'ev kadını mangası' ve 'çalışan kadın mangası' olarak ikiye ayrılır. 'Çalışan kadın mangası' kendi içinde 'beyaz yakalı kadın mangası', 'mavi yakalı kadın mangası', 'yönetici kadın mangası',...ilnh. gibi alt türlere ayrılır. Bu fragmantasyon (şubeleşme, partikülarizasyon, atomizasyon) diğer manga alt türleri için de aynıyla vâkidir. Bu demektir ki, alt türlerinin de alt türlere sahip olduğu bir çr türüdür manga. Manga dışındaki diğer hiçbir çr türünün bu kabil zengin bir alt tür çeşitliliği, böylesi bir şubeler seti yoktur. ABD'nin son 50 yıldaki önemli karikatürist, çr sanatçısı ve editörlerden Art Spiegelman'ın yazdığı ve 10 kitaplık Yalınayak Gen manga serisinin ilk albümünde yer alan 'Yalınayak Gen: Bomba Sonrası Çizgi Roman' başlıklı önsöz, mangalarla Batı kültür aleminin unsurları olan çr'lar arasındaki temel farklara dair enteresan analiz ve tespitler içermektedir; bknz. age. s. 7 - 9.

(32): Tarihçiler, insanlığın tesis ettiği medeniyet havzalarını tartışırken, onları zaman zaman Doğu, Batı, Kuzey, Güney gibi coğrafi kavramlarla isimlendirerek klasifiye ederler. Bunlar içinde en başat (aynı zamanda da en ziyade problemli) olan kavramsallaştırma Batı vs. Doğu şeklindeki dikotomik teorizasyondur. Bu sürecin bir parçası olarak gerçekleşen 'Japonya Avrupa (Euro zonu), Birleşik Krallık ve ABD'nin başını çektiği Batı Medeniyet Aleminin komponenti midir, değilse olmalı mıdır?' merkezli kuramsal - akademik - popüler tartışmalar kabaca 1860'lardan, İmparator Meiji (1852 - 1912, hüküm sürdüğü dönem: 1868 - 1912) döneminden bu yana (çeşitli 'kılıklar'da olmak kaydıyla 'bir şekilde') devam etmektedir. Genelde çr'ın ve özelde de manga kozmosunun tarihsel gelişimini ve aktüel durumunu doğru anlamlandırılması bakımından, 'sıklet merkezi medeniyet havzaları' olan mezkûr tartışmanın temel ıstılahlarını teşrih masasına yatırıp diseksiyona tâbî tutmakta faide vardır. 

Daha ileri analizler yapmadan önce şu hususun altını bir kez daha çizmekte fayda görüyorum: Tarih, iktisat, sosyoloji, antropoloji, uluslararası ilişkiler gibi çok sayıda ilmi disiplinin muteber aktörlerinin 'Japonya 'Batı Medeniyet Dairesi'ne dahildir; o Batı'nın en doğusu ve Doğu'nun da en batısıdır (bu iddia size, Türkiye ile ilgili olarak yapılan benzer bir tanımlamayı hatırlatmış olabilir mi acaba?)' mealindeki tespitlerine (bu dipnotun kendisine düşüldüğü bahiste de işaret ettiğim üzere), katılmıyorum. Bu gayrımutabakat halini, mevzuyu, okunulan argümantasyonumun nihayetinde, (büyük ölçüde İbrahimi dinlerle Şintoizm arasındaki farkların doğurduğu sosyolojik - kültürel - teolojik haller merkezinde serdettiğim önceki iddialarıma ilâve tezlerle) temellendirmeye çalışacağım; akabinde de, bütün bunları manga ile irtibatlandıracağım. 

'Batı Medeniyeti' vs. 'Doğu Medeniyeti' dikotomik kavramsallaştımasındaki 'Batı' ve 'Doğu' ifadeleri çok katmanlı anlam uzaylarına gönderme yapmalarının yanı sıra, biri minör diğeri ise majör denilebilecek iki problem alanına da referans verirler. İlkin minör problem alanını (minör hata / minor error' olarak da okunabilir) açımlamaya çalışacağım. Birleşik Krallık (BK), en güçlü olduğu Victorian Çağ'da (19. asrın 2. yarısı), gezegenin bir çok coğrafyasının yanı sıra, Hindistan'ı da kolonize etmişti. İşte o aktüel uğrakta, BK diplomatları, askeri uzmanları, akademisyenleri küresel ilişkileri, gezenimizi (zahiren) coğrafi kavramlar temelinde partikülarize etmek üzerinden klasifikasyona tâbî tutarak jeo-strateji ve jeo-politika temelli açıklıyordu. Buna göre BK gezegenin merkeziydi; Türkiye, Mısır, İran, Irak, Suriye, İsrail, Filistin ve Arap coğrafyasının tamamı ise Yakın Doğu idi. BK'ın mezkûr klasifikasyonu Çin, Moğolistan, Japonya, Endonezya, Filipinler, Malezya, Tayland, Laos, Kamboçya, Vietnam, Myanmar, Tayvan, Kuzey Kore, Güney Kore, Singapur, Brunei, Doğu Timor ve Rusya'nın önemlice bir kesimini Uzak Doğu olarak nitelemekteydi. 'Batı Medeniyeti' kavramının, (bunun müellifi olan kuramcıların nazari tercihleri sonucu olarak) îmâ, iddia ve ifade ettiği anlam kozmosu, ona muhatap oluşun ilk evresinde coğrafi bir temellendirmeye dayandırıldığı algı ve anlamlandırmasını doğururken, burada ele aldığım jeo-stratejik / jeo-politik fragmantasyonda Uzak Doğu'da konumlanmasına karşın, Yeni Zelanda ve Avustralya bahis konusu uygarlıkla birlikte anılmaktadır. 'Gezegenin coğrafi taksimatlandırılması ile uygarlık sınıflandırmaları farklı kategorilerdeki zihni antitelere ve değişik mana düzeylerine nispet ettikleri için, Yeni Zelanda ve Avustralya'nın Batı Uygarlığı'nın parçası olduğu tespiti semantik bir soruna yol açmaz' denilerek buradaki problem alanı geçiştirilebilir. Bu yüzden de ona minör hata diyorum. 

Majör hataya gelince; bunu tarif ve tasnif için 'İslam MedeniyetiDoğu'ya mı, yoksa Batı Medeniyet dairesine mi aittir? sualine, hakikatle mutabakatından emin olduğumuz, bir cevap bulmak durumundayız. Sokratik diyalojik metot ve Aristotalian mantık temelinde argümantasyon yaparak ilerleyelim:

*1a- Medeniyet tarihçileri, Batı Uygarlığı'nın Yahudi (ya da Musevi; doğru sanılan bir yanlışın aksine, ikisi de ikame kavramlardır) - Hristiyan inancı temelinde yükseldiği hususunda ittifak eder. Bu iki inanç sistemi de İbrahimi'dir.

*1b- 'İslam' ıstılahının gönderme yaptığı manâ kozmosu (hususen de onun itikâdî ve imânî prensipler cümlesi), temelde İbrahimi umdelere müstenittir; nitekim Müslüman mütekellimin (kelâmcılar), muhaddis ve müfessirler, muharref olmamış versiyonları bakımından Tevrat ve İncil'in, kutsal metinler olduğunu teslim eder.

*2a- Roma hukuku Batı Uygarlığının hukuki üstyapısının 'ruh'udur.

*2b- Kadim Mısır, Pers ve Mezopotamya medeniyetlerinden derin tesirler taşıyan Roma hukuku ve devlet teşkilatı, Bizans medeniyeti üzerinden Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı hukukunu, devlet teşkilatlanması ve ('sivil toplum mimarisi'nin da elementi olduğu) toplumsal organelleşmesini etkilemiştir. Bu yüzden de Osmanlı İmparatorluğuna 'Üçüncü Roma - Yeni Roma' demek belki 'aşırı yorum'dur, lâkin, bunlar arasında genetik bir akrabalık olduğunu söylemek de gayri-hakiki olmayacaktır. Öte yandan, Endülüs Medeniyeti'nin de benzer kaynaklardan beslendiğine dair yorumların hakikatle örtüşme nispetinin hiç de düşük olmadığını düşünenlerdenim.

*3a- Yunan felsefesi Batı düşüncesini besleyen en önemli fikri menbâdır.

*3b- Aristoteles'i ve Platon'u nisyan ve zulmetin pençesinden kurtaran ve onların yeniden Avrupa kültürünün parçası haline gelmelerini sağlayan etkenlerin başında Abbasi Rönensansı sırasında Arapların yaptıkları tercümeler ve şerhler gelmektedir. Bir diğer ifadeyle, Aristo ve (bütün neo platonist yorum ve ekolleriyle birlikte) Platon, ne kadar 'Hristiyan'sa, o kadar da 'Müslüman'dır.

Üç adımda gerçekleştirdiğimiz bu diyalojik yolculuğun îmâ, iddia, ifade ve hatta ispat ettiği argüman şudur: 'İslam Medeniyeti Doğu'nun değil Batı'nın bir komponentidir. Doğu Medeniyeti, ya da kısaca DOĞUHindistan, Çin ve Japonya antitelerinin temel elementleri olduğu bir hakikattir. 7 Ekim'den sonra İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı destekleyen ülkeler, kurumlar ve kişiler Batı Medeniyetinin karanlık tarafını, Türkiye gibi haklının, mazlumun, mâdunun ve mağdurun yanında duran ülkeler, kurumlar ve kişiler ise aydınlık tarafını temsil etmektedir.

Immanuel Wallerstein'ın (1930; sosyolog, tarihçi, küresel sistemler analisti) global sosyoekonomik ve sosyopolitik mimariyi yeni bir perspektiften ve 'ağ / şebeke temelli' bütünlüklü bir kuramsal yaklaşımla değerlendiren Modern Dünya Sistemi Teorisi'ni mercek altına aldığımız mevzuya tatbik ettiğimizde; gezegenin 'zengin kuzey', 'yoksul güney', 'uygar batı', 'barbar doğu' gibi dörtlü bir mimariye (yapısal bir anâsır-ı erbaa'ya) dayandığı iddiasının doğru olmadığını ayan beyan göreceğimizi; mezkûr tanımların işaret ettiği realitelerin, her çeşit sıfat - yorum - ön yargıdan müstesna tutularak ele alınmasının zaruri olduğunu; bu dört komponentin de Dünya dediğimiz tek bir sistemin organları olduğunu ve (Joseph A. Schumpeter'ın burjuva iktisadıErnest Mandel'ın ise Marksist iktisat içerisinde daha da geliştirdikleri 55 yıllık gerileme - çöküş ve 55 yıllık yükselme - zirve dönemlerini barındıran) Kondratieff (Kondratiev) dalgalanmalarına birlikte yol açtıklarını idrak ettiğimiz bir bilinç sıçramasına erişmemiz halinde, mevcudatın bize sorduğu soruları doğru cevaplama ihtimalinin yükseleceğini söyleyerek itmam ediyorum bu bahsi ( bknz. Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayınları, 2011)

Ezcümle; Türkiye Batı, Japonya ise, küresel güç dengelerinin tayin ettiği uluslararası ilişkilerin 1945 sonrasında şekillenen 'Büyük Resm'i içerisinde NATO üyesi olarak Batı; öte yandan, teolojik, sosyolojik ve kültürel olarak ise büyük ölçüde Doğu Medeniyet Havzası içerisindedir. Zihin dünyası, kültürel antiteler, temel sosyolojik kodifikasyon, psikolojik ve lengüistik normlar bakımından Doğulu olması, Japonya'nın 1868 - 1912 dönemine denk düşen Meiji (Reformasyonu / Modernleşmesi / Batılılılaşması) Restorasyonu sırasında gerçekleştirilen Batı'dan mülhem çok sayıda alt ve üst yapı revizyonuna ve General Douglas MacArthur'un komutasındaki Müttefik işgal kuvvetlerinin hükmü altında olduğu Eylül 1945 - Nisan 1952 periyodunda, anayasasının işgalcileri tarafından (anti-militarist, antinasyonalist, antişintoist, antifeodal, seküler, kadın hakları savunucusu, liberal, pülüralist umdeler temelinde) yazılıp uygulanmasının neden olduğu onca dramatik ve radikal değişikliğe karşın, değişmemiş, değiştirilememiştir. 

Öte yandan, Japon ve Batı Medeniyet havzaları arsındaki farkı sadece teolojik alana, özellikle de Şintoizmle İbrahimi gelenek / Semavi Dinler arasındaki karşıtlıklara dercetmek, maksadını aşan bir indirgemecilik olur; bu yaklaşım, mercek altınına aldığımız teorik problemin sağlıklı analizini ve oradan hareketle yapılacak hakikatle mutabık sentetik argümantasyonları sakatlayan bir metodolojidir. Şintoizmin geçmişteki kökenleri ancak M.Ö. 8. asra kadar izlenebiliyor, kurumsallaşmaya başlamasına dair olan kayıtlar ise, bunun M.Ö. 3. asır - M.S. 3 asır döneminde gerçekleştiğine işaret ediyor. Oysa, Japon Medeniyet Havzasının tarihsel kökenleri çok ama çok daha eskilere dayanıyor. Ryukyu Adalarında keşfedilen arkeolojik ve antropolojik bulgulara göre, Japon takım adalarına ilk insanların yerleşmeleri günümüzden kabaca 32,000 yıl önceye tarihlenmektedir. O tarihten günümüze doğru ilerlediğimizde, bir önemli dönemeç de, geç paleolitik (eski taş / kaba taş / yontma taş) çağının finali olan M.Ö. 12,000 dolaylarıdır. Günümüzden 14,000 yıl önceye, son buzul devrinin tamamlanmasına denk düşen bu tarihten sonraki periyotta insanlık, gezegenin elverişli yerlerinde, bu arada Japonya'da da, hayvanları evcilleştirmeye ve hububat ekimine başladı. Atalarımızın milyonlarca yıl süren avcı - toplayıcı medeniyetleri (yaşam tarzları) sona ermek üzereydi. Üretim araçlarında, bunların teknolojisinde kaydedilen gelişmeler üretim faktörlerini ve bunların icmali olan üretim tarzlarını radikal şekilde değiştiriyordu. İktisadi alt yapıdaki bu yeniden yapılanma tezahürleri, kısa süre içinde hukuk - eğitim - sosyal hiyerarşi - sınıf kombinezonları - ahlâk umdeleri - imani / itikadi esaslar gibi fikre, ideolojiye, üst yapıya dair olan hususatı etkiliyor ve bu antitelerin de dramatik transformasyonlar geçirmesine yol açıyordu. Esasen dünyanın (Mezopotamya, Anadolu, Doğu Akdeniz / Levant havzası, Asya stepleri, Çin ve Hindistan ekosferleri, Mısır, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Sahra altı Afrikası gibi) bütün kadim medeniyet coğrafyalarında benzerleri yaşanan mezkûr süreçlere ilâve olarak, Japonya, bir 'ada medeniyeti' olarak nispeten izole yaşamasının ve ekilmeye müsait görece az toprak sahipliğinin de arasında olduğu, yerüstü ve yeraltı varlıkları bakımından fakir olmasının ayırt edici vasıflarını (avantaj ve dezavantajlarını) da taşımaktaydı bünyesinde. Samurai - ronin - sgogun - kamikaze - seppuku gibi müesseseleriyle; militarist, emperyalist, şiddet temelli, saldırgan, mütehakkim, erkekcil kültür kodlarını / genlerini tayin eden faktörler içinde işte bu 'kıtasal ana yaşam havzaları'ından izole olmayı mümkün kılan ada hayatının kayda değer bir ağırlığı vardır. Manga kozmosunda da etkili ajanlar olarak işlev gören izzetinefis, mertlik, kefaret, (Budist öğretiden bağımsız olarak ve ondan çok önceki tarihsel kesitlerde ortaya çıkan) karma döngüsüne iman gibi kişilik umdeleri, Japon toplumunun bahsettiğim, antropolojik ve arkeolojik buluntular sayesinde, az çok bilinen (Şintoizm insancının hakim olduğu dönemin sadece küçük bir parçası olduğu) 32,000 yıllık tarihinden damla damla süzülerek gelen karmaşık bir sosyokültürel mimarinin müterakim sonuçlarıdır. Onlar olmasaydı Manga türü, bugün olduğu haliyle, olmazdı (bknz. Clements, Jonathan; Kısa Japonya Tarihi, s. 15 ve devamı).

İşte bütün bu kompleks dinamiklerin tetiklediği tarihsel süreçler, önce, manga'nın küreselleşmesinin önüne set çekmiş, ardından da, (daha önce ana hatlarına işaret ettiğim nedenler yüzünden) tam aksi bir tesire yol açarak, bu çr türünün gezegenin popüler kültür kozmosunun dominatörü olmasına neden olmuştur (şintoizmle ilgili muhtasar ve muteber bir kaynak için bknz. https://islamansiklopedisi.org.tr/sintoizm).

(33): https://ziyaversencan.blogspot.com/2014/09/progresiv-geceyars-siiri.html

(34): Paylaştığım veriler, metnin bibliyografyasında yer alan kaynakların yanı sıra; 1940 - 2010 döneminde yayınlanan (çeşitli edisyonlarıyla 1001 Roman, Çocuk Haftası, Ceylan, ZıpZıp, Doğan Kardeş, Büyük Ateş, Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk, Tercüman Çocuk, Hürriyet Çocuk gibi) çocuk ve gençlik, (Akbaba, Karikatür, Salata, GırGır, Fırt, Limon, Leman, Penguen, Uykusuz gibi) mizah, (Radyo Haftası, Yelpaze, Yedi Gün, Hafta, Hayat, Ses, Hey gibi) magazin dergilerinin editoryal yazılarıyla reklâm içeriklerinde yer alan informasyonlara; (çr'ı konu edinen Altın Madalyon sitesi ile, sosyal medya orijinli ÇROP platformu gibi) dijital mecralara; çr eksperi, koleksiyoner, sahhaf, yayıncı, kadîm dostum İlker Özer'le yaptığımız, Murat Alpgüven ve Murat Sevgi Kuranlar gibi çr üstatlarının da zaman zaman katkı verdikleri, sohbetlerde aldığım notlara; Türkiye'nin en önemli çr (özellikle de frankofon ve fumettieksperlerinden, koleksiyoner, yayıncı, araştırmacı yazar Hakan Şaşmaz'la yaptığımız sohbetlerden bende kalanlara dair düştüğüm kayıtlara; kitapyurdu.com'da (https://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/category&sort=publish_date&order=DESC&filter_category_all=true&path=1_128_159&filter_in_stock=1) paylaşılan satış rakamlarına; Antalya'daki MarkAntalya AVM ve ÖzdilekPark Antalya AVM'de bulunan D&R şubelerindeki çr sirkülasyonlarına dair yaptığım gözlemlere ve çr reyonu sorumlularıyla yaptığımız sohbetlere; Antalya'nın en önemli bağımsız çr satış noktası olan Buğra Kitapevi'ndeki müşteri tercihlerine dair yaptığım gözlemlere ve sahipleriyle yaptığımız istişarelere, nihayet, 2021 Mart'ında yayınlandığında okuyup notlar aldığım, ancak, okunulan satırların bibliyografyasına eklemek için dijital adresine gittiğimde, kaynağına, ne yazık ki, erişemediğim bir kamuoyu araştırma'nın arşivimdeki sonuçlarına dayanmaktadır.

(35): Son birkaç yıldır gezegenimizde, ülkemizin sosyopolitik ve sosyokültürel vasatlarında, ciddiye alınabilecek örneklerine (maateessüf!) henüz tesadüf edemediğimiz (çr, film, animasyon, tv dizisi, klip, video oyunu, influencer'ların video paylaşım platformu ve sosyal medya paylaşımları, video vb.) popüler kültür ürünlerinin toplumsal etkileri merkezli bir tartışma cereyan etmekte. Buradan ilerleyeceğiz bu bahiste. Süper kahraman anlatısı genre'ındaki comicsler, 1995 - 2010 periyodunda, global çr kozmosunu anormal ölçüde domine etmişlerdi. Bu durum, ister istemez, comicslerin, diğer çr türlerini marketlerden âdeta sürdüğü bir resmi çıkarmıştı ortaya. 'ABD emperyalizminin 'yumuşak güç' imkân ve kâbiliyetleri dolayımıyla rıza üretmesinin bir vasıtası olan popüler kültür ürünleri fasilesinden comicsler, içerdikleri açık ve örtük (satır arası /  subliminal) mesajlarla, insanlığın bilinçaltına sızmakta, giderek de kolektif bilinci kolonize etmektedir.' diyen (en komplocusundan en aklı başında olanına değin, geniş bir entervale yayılmış tarafları arasında süregelen) tartışmanın bir benzeri, son birkaç yıldır, manga etrafında cereyan etmekte. Mangamanianın gezegenimizi bu denli tesiri altına almasını, popüler kültürü, çr'ı bu derecede belirlemesini Japon kültür emperyalizminin tehlikeli bir atağı ve bu bakımdan da mutlaka tedbir alınması gereken bir tehdidi olarak gören çevreler, seslerini epeyce yükseltmiş durumdalar kürre-i arz'ın çeşitli coğrafyalarında. Bu eleştirilere katılmamanın, ya da, en azından onları görmezden gelmenin tehlikeli bir aymazlık olduğunu düşünenlerdenim doğrusu.

Hâmişe hâmiş: 1 Ocak 2024 - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında yayınlanmakta olan Sayfaların Dilinden programının senaryolarını yazıyorum. Mezkûr yıl içinde 262 gün yayınlanması plânlanan söz konusu programlarda her gün farklı bir konu ele alınmakta ve ona referans veren bir kaynak eserden bahsedilmektir. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan bahse konu 262 metnin Ocak ayında yayınlanan birinde, yukarıda mercek altına aldığım mangamania mevzuu muhtasaren teşrih masasına yatırılarak diseksiyona tâbî tutulmuştur. İlgilisi için linkini şuracığa iliştiriyorum: https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/08/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html

(36): a-) 'Her şey değişir' iddiası, tekçi (monist) ve mutlakçı bir argüman olup, bir semantik problem alanına da gönderme yapar. Bu probleme değinmeden şu hususun altını çizmek anlamlı olacaktır: 'kendisine gönderme yapan, kendisiyle konuşan, kendi üzerine (bir hiperbol misali) katlanan' bir iddia, diğer bir deyişle, bir paradoks olmadığı için 'her şey değişir' argümanı, 'doğru ise yanlıştır, yanlış ise doğrudur' gibi bir mantıksal açmaza, bir kısır döngüye de kilitlemez bizi. Peki, bir paradoks kadar olmasa da 'her şey değişir' iddiasını da problemli kılan nedir öyleyse? Olmayana ergi metodu üzerinden muhtasaren dillendiriyorum: şayet bu iddia doğru ise, iddianın kendisi de 'her şey'e dahil olduğundan, onun dillendirdiği 'değişme' hali de mutlak değil, değişkendir. Dolayısıyla da, mezkûr iddia: b-) 'hiçbir şey değişmez' versiyonuyla bir başka tekçiliğe, mutlakçılığa; c-) 'bazı şeyler değişir, bazıları değişmez' kipinde ikamet eden haliyle olasılıkçılığa, izafiyetçiliğed-) 'şeyler bazı hallerde değişir, bazı hallerde değişmez' iddiasında vücut bulan şekliyle şartçılığa (Os. şartiyye, Fr. conditionnalisme); e-) 'şeylerin değişimi hakkında hakikatle mutabık bilgi edinilemeyeceğinden, bu konuda mantıken geçerli bir argüman ileri sürülemez (bknz. 'Üzerine konuşulamayan konuda susmalı / wovon man nicht sprechen kann darüber muss man schweigen', Wittgenstein, Ludwig, TLP, 7, s. 170 - 171) şeklindeki dillendirilişiyle de agnostisizme (bilinemezcilik) gönderir muhatabını. Müellifokurunu bu dipnota getiren kısmı telif ve teklif ederken, ilk ihtimalin, yânî, 'a-) 'her şey değişir' iddiasının geçerli olduğunu esas almıştır.

(37): Aydın, Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, Sanat Dünyamız - 105, Kış 2007, s. 19.

(38): Tellan, Bülent; Gon'dan Gen'e Türkiye'de Manga, age., s. 41.

(39): Yazarı meçhul, Seyir Defteri, Argos No 7 - Yeryüzü Kültürü Dergisi, mart 1989, s. 69.

(40): Aydın, Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, age, s. 9.

(41): Geek sıra dışı, ana akım olmayan, extrem, avangard insanları tarife yarayan, çoğunlukla argo kozmosunda emisyona girerek o düzeyde fonksiyonel olan bir kavramdır. Geek'ler, gündelik hayatlarının idamesinde hiç de işlevsel olmayan bir pratik için, ya da, tamamen soyut olan bir ideal uğruna maddi ve gayrimaddi bütün imkân ve kâbiliyetlerini seferber ederler. Toplumun büyük kısmı onları söz konusu bu nitelikleri yüzünden 'aşırı takık' bir uzman, alışılmadık bir merakın taşıyıcısı, tuhaf, eski moda kafalı bir entel, delilikle dahilik arasında (bir pandülün salınımı misali) gidip gelen bir 'ifrat ve tefrit insanı', asosyal bir kişi, gibi çoğunlukla aşağılama tınısı taşıyan içerikler bağlamında algılar ve anlar. bknz.  https://tr.wikipedia.org/wiki/Geek#:~:text=Geek%20kelimesi%2C%20ba%C5%9Flang%C4%B1%C3%A7ta%20eksantrik%20veya,s%C4%B1k%C4%B1c%C4%B1%20veya%20sosyal%20olarak%20garip

(42): Analitik metodun rasyonel süreçleri etkilemesinin geçmişi binlerce yıl önceye gider; onun fikir hayatımızı ve entelektüel uzayımızı domine etmesi ise Descartes'ın âsarının vücût bulmasına, 17. asrın 2. yarısında dayanır. Analitik metodun rasyonel süreçlerdeki dominatörlük işlevi yüzünden, Batılı Zihin, özellikle de onun Kuzey Amerika ve Birleşik Krallıktaki unsurları, kabaca 4 asırdır 'en sevdiğim 10 'bla bla'', 'en nefret ettiği 20 'bla bla'' gibi listelerle tarif çalışır tercihlerini. Örneğini paylaştığım liste gibi bir klasifikasyon söz konusu olduğunda, listenin kendisi kadar, onu mevcut kılan öznel ve nesnel faktörler de mercek altına alınırlar hiç kuşkusuz. Bu yüzden de, öncelikle 'öznel vs. nesnel' dikotomisine dair kuramsal bir çerçeve ortaya koyacağım; bu iki kavramın îmâ - iddia - izah - inkâr - isnat - ispat ettiği anlam kozmoslarını mercek altına aldığımızda gördüğümüz şudur: birbirleriyle diyalojik bir münasebet - iltisak - irtibat içerisinde olan dikotomik dualiteler, 'YİN - YANG' dikotomik antitesine uygun bir ontolojik prosesle tezahür ederler. Bir diğer deyişle, nasıl YİN bünyesinde YANG'ı ihtiva ederken, YANG da YİN'i içeriyorsa, aynı mimari yapı ve mekanik düzenek, öznel - nesnel dikotomisinde de hükmünü icra eder; öznel zıttı olan nesneli rüşeym halinde rahminde taşırken, nesnel de (zahiren) antagonisti gibi görülen öznelin bağrından sâdır olur. Bu bilinç ve farkındalığı kuşandığım içindir ki, söylem - edim - eylem zincirlerimde, 'öznel - nesnel' diyalektiğine eşit mesafedeyimdir; öznel'i demonize etmem, nesnel'i protagonist yapmam. Bilirim ki onların ayıran Çin Seddi değil, Planck Uzunluğu mertebesinde niceliğe sahip olan incenin incesi bir kırmızı hattır: tiny miny red line! (Bu kuramsal çerçeveyi veri aldığınızda, 'kozmik ontolojinizi teorize ederken, öznel vs. nesnel' dikotomisi ifadesi yerine, 'öznel ve / veya nesnel diyalojik birlikteliği' kavramsallaştırmasını kullanmanız gerekir diye düşünüyorum.)

'Öznel vs. nesnel' ikiliğinin umumi mana ve ehemmiyetiyle, onun bu metindeki fonsiyonalitesini böylece temellendirdikten sonra, bu bölümde yer almalarına karar verdiğim çr sanatçılarımız ve onlara dair tespitlerim hakkındaki bir hususa da peşinen işaret etmek durumundayım: okunulan metni, üzerinde çalışırken, değer yargılarına çok güvendiğim bibliyofil ve aynı zamanda da çr okuru ve koleksiyoneri olan bir dostuma göndermiştim. Ondan, 'Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi, ya da Cemil Sena'nın Filozoflar Ansiklopedisi kıvamında ve tadında, yer yer  fevkalâde subjektif tespitlere ev sahipliği yapabilen bir metne imza atmışsın. Bana öyle geliyor ki, bu çalışmana muhatap olacak okurlarının çoğu, yaptığın tercihleri, seçimlerini 'niçin onu değil de bu çr sanatçını ya da çr'ı önemsemiş ve haklarında bu yorumları dillendirmiş?!?' diye sorgulayacaktır.' mealinde bir geri dönüş aldım. Bahsettiği 2 kültür insanı, Reşat Ekrem Koçu ve Cemil Sena ve vurgu yaptığı eserleri, her bakımdan orijinal, ufuk açıcı, renkli, informatif ve kıymetlidir bana kalırsa ve her vesileyle de onlara müracaat etmekten, tetkik etmek ve okumaktan büyük zevk almışımdır. Onlardan çok şey öğrendiğimi de eklemeliyim. Metnimin onlarla birlikte anılması bile bir artıdır benim için. Kaldı ki, sadece benim bu metinde yaptıklarım değil, kimin tarafından ve hangi yöntem ve içerikle gerçekleştirildiğinden müstakil olarak, seçimlerin tamamı, tercih edilen dışındaki bütün seçeneklerin elemine edilmesi operasyonundan başka bir şey değildir. Sadece bu başlık altındakilerin değil, oldukça kapsamlı olan çalışmamın tamamındaki tercihlerimin de bu bağlamda değerlendirilmesini dilerim (geçmişi günümüzden 50 asır öncesine, MÖ 2800'e dayanan ve bilge Fu Xi'nin yazdığı kabul edilen 'Değişimler Kitabı / Değişimler Klasiği'nde  (Yi Jing / I Ching) ilk kez kayda geçirildiği varsayılan Yin - Yang diyalojik birlikteliği için popüler bir kaynak: .https://tr.wikipedia.org/wiki/Yin_ile_yang

(43): https://tersdergi.com/munif-fehim-on-parmaginda-on-marifet-bir-cizer/

(44): 1970 yılının Ramazan ayında (1 Kasım), o sırada büyük bir atılım içinde olan Günaydın Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanan eser, üstadın ilerleyen yaşı ve rahatsızlıkları yüzünden, zaman zaman verilen aralar sebebiyle, 1971 Mart (?) ayında tamamlanmıştır. çr, gazetenin ilk sayfasından anons edilirken, onun 650 resimden (panel) oluştuğuna vurgu yapılmış. Üşenmedi saydı bu telifin müellifi, netice: 650 değil, eser toplamda 537 resim / panel içermekte. Yanı sıra, 3. bölümün 13. (son) sayfasının son paneli / resmi de 'son panel / son resim gibi durmuyor. 13. sayfayı okuduğunuzda, yaprağı çevirip devamını okuma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu emareler, Münif Fehim'in eseri tamamlayamadığına işaret ediyor olmasın sakın?!?

(45): Denizden, denizcilikten yol çıkıp, gemilere ve tekrar denize doğru olan bu tematik akışın nihayetindeki / günümüzdeki tezahürü için okur, ana metnin içindeki Umut Sarıkaya biyografisine müracaat etmelidir. 

(46): RTB'ın yazıp çizdiği tarihi çr külliyatı, 26 çr albümü olarak, arşivimde mevcuttur; Cem Sultan'ın hayatına dair olan 27.sine ise henüz erişemedim. Bu konuda çok ayrıntılı bir çalışma yapan değerli dostum İlker Özer, RTB'ın çr maceralarının toplam sayısının 27 olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu metnin yazımı sırasında yaptığımız bir telefon görüşmesinde, paylaştı benimle.

(47): Başta İlker Özer'in Kadıköy'deki (benim gibi çr sevdalılarının nitelemesiyle) efsane mekânı olmak üzere, çr meraklılarının olduğu ortamlarda, sohbet sırası Suat Yalaz'a geldiğinde, umumiyetle iki görüş karşı karşıya gelir. Bunlar şöyle özetlenebilir: a-) 'Evet, Suat Yalazmesleki kariyeri bakımından çok başarılıdır; ancak, telif hakları bakımından anlaştığı yayıncılara karşı sergilediği tutumlarda (yayıncılarla yaptığı sözleşmeleri tek taraflı feshetmek, aynı anda birden çok yayıncıya yayın hakkı vermek gibi) problemli davranışlar sergileyebiliyordu. Müktesebatındaki eleştirilmeye muhtaç bir diğer tutum da şudur: Hz. Muhammed ile İslâm Tarihi ve İslâm Dinin diğer önemli eşhası hakkında yaptığı dokümanter çr'ların yanı sıra; onun, etkisi çr'nın sınırlarını aşıp, sosyokültürel bir fenomene dönüşen Karaoğlan maceralarına dahil ettiği erotik paneller, özellikle de Fransa'daki kariyeri sırasında çizdiği erotik kapaklarla çr'lar sanatçının 'herkese, her keseye!' mantığıyla davranan ilkesiz bir bezirgân olduğunu gösterir.' b-) 'Bunların hakikatle mutabakatı tartışmalıdır, ancak bütünüyle doğru olsalar bile, bu durum Suat Yalaz'ın Türkiye çr panteonunun zirvesindeki yerini değiştirmez, zîrâ, bizim gibi çr tutkunlarını ilgilendiren konu, sanatçının özel hayatındaki defoları ya da sevapları değil, ortaya koyduğu müktesebatı, sergilediği sanatıdır. Bu yüzden de bu konuda çrperestler bakımından serdedilmesi gereken temel argüman, Suat Yalaz'ın çr'ımızın en büyük yaratıcılarından biri olduğu hususunun tartışmaya kapalı olduğudur!' Doğrusu ben 2. görüşe yakın duranlardanım. 

Kılıçlı kahramanlar türünün çr kozmosumuzdaki en başarılı örneği Karaoğlan'ın ortalama bir çr'nın tesir sahasını kat be kat aşan sosyokültürel ve sosyopolitik yansımalarına (tesirlerine) dair bir örnek vererek tamamlıyorum bu dipnotu. Sosyal demokrat ideolojiyle, demokratik sol siyasetin ülkemizdeki teorisyen ve pratisyeniezilenler temelli sol popülist retoriğin en başarılı figürü (mâdun ve mazlumların frekansından ve dalga boyundan konuşan en başarılı siyasal hatip diye de okunabilir); Atatürk'le birlikte Modern Türkiye'yi inşâ eden kurucu babalardan olan İsmet Paşa'nın bileğini 'ideoloji - kadro - aksiyon' birlikteliği sayesinde bükmeyi başarmış yegâne partili, CHP'nin 3. genel başkanı, DSP'nin kurucu genel başkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, devlet bakanı, çalışma bakanı; şair, yazar, çevirmen, gazeteci, düşünür, ideolog; Rahşan Ecevit'in ömür boyu sevdalısı; sözlüklere 'dürüst = Bülent Ecevit' yazılmasına neden olan örnek alınası bir hayatın eyleyicisi;  imrenilesi şair duyarlılığının ve entelektüel derinliğinin parçası olduğu olumlu birçok vasfının eylem ve söylemlerine ihtimam, kibarlık ve zarafet şeklinde yansımasına karşın, ne yazık ki, mütedeyyin ve mütedeyyinelerin bazı duyarlılık ve problemlerini tam manasıyla anlayamadan ebediyet alemine intikal eden çok yönlü şahsiyet Bülent Ecevit'i her yaştan milyonlarca kadın ve erkeğin (siyasal yaşamının önemlice bir bölümünde, özellikle de 1973 - 1980 sürecinde) 'KARAOĞLAN' diyerek canıyürekten bağırlarına basmalarının arkasında, Suat Yalaz'ın âsârının, Karaoğlan sagasının, sosyolojik dokumuzun kılcallarına değin nüfûz etmesi yatmaktadır. 

(48): Kendisinden sitayişle bahsettiğim ve 'çr kozmosumuzun ve karikatürümüzün göz ardı edilemeyecek bir fenomeni' şeklinde tarif ve tavsif ettiğim Oğuz Aral hakkında dillendirilen bazı önemli eleştirilere de, okunulan telifin 'nesnellik' (müellif burada, her yanından öznellik fışkıran çalışması için 'nesnel' nitelemesini kullanarak, ironi sanatından epeyce nasiplendiğini ve mizah yazarlığı alanında göz ardı edilmemesi gereken bir gizil güce sahip olduğunu göstermek istiyor sanki) umdesine olan borcu yüzünden, yer vermek durumundayım. Mezkûr eleştirilerden bazıları, ana hatlarıyla, şunlardır: '#) çalışma arkadaşları ve meslektaşlarına göre Oğuz Aral, grafik - estetik - plastik olarak âdeta totaliter denebilecek bir tarza sahipti, GırGır ekibine, kendi grafik beğeni ve tercihlerini zorbaca dayatırdı; #) bu dayatmacı tutumu, içerik - konu - sözel anlatı üslûbu hususlarında da geçerliydi, #) GırGır'ın ideolojik bagajını, politik duruşunu ve sosyo-kültürel normlarını, yerini doldurduğu Akbaba Dergisi'nden biraz daha muhalif ve rekabet halinde olduğu Suavi Sualp'in (1926 - 1981) tek kişilik orkestra tarzında çıkardığı Salata'dan ise biraz daha ciddi ve müeddep olarak tespit etmişti. Bu durum, GırGır'da çalışan ve neredeyse tamamı belirgin muhalif politik duruşlara sahip olan genç mizahçı, karikatürist ve çr sanatçılarının tasvip etmediği bir orta yolculuktu. Onlar Oğuz Aral'ı otoriter, (sokaktaki ortalama insanımızın, özellikle de ekonomik sıkıntı çeken 15 - 60 yaş aralığındaki erkeklerin duyarlılıklarını sömüren, onların lümpen yanlarını olumlayan ve temelde de 'sulu mizah' denilebilecek bir tarzı esas alan anlamında) popülist, tiraj elde etmekten başka temel dürtüsü ve ilkesi olmayan iflah olmaz bir bezirgân olarak niteliyordu. Nitekim, bunların büyük kısmı, 1978'de, o sıralarda TKP'ye yakın olduğu konuşulan Ergin Ergönültaş'ın önderliğinde GırGır'dan ayrılarak, fikren daha solda konumlanmış (yer yer sosyalist tınılar da taşıyabilen, zş) bir yayıncılık çizgisiyle muhalefet yapacak olan Mikrop Dergisi'ni kurdular (bknz. Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, s. 207 - 222).

(49): Arzu nesnesi tabirinin koleksiyona konu nesneler için kullanılışına ilk şahit oluşum sırasında, takvimler 2008 sonbaharına işaret ediyordu.  Tam o sıra ilaç sektöründen henüz ayrılmış ve kitap müzayedeciliği yapmaya karar vermiştim. Daha önceleri, kitap arşivimi geliştirmek ve kitabiyat bilgimi arttırmak için tetkik ettiğim müzayede kataloglarının yayıncıları olan Sotheby's, Christie's ve Bonhams gibi gezegenin en önemli müzayede evlerinin eser - sanatçı - koleksiyon değerlendirme ve açık arttırma etkinliklerinin erişebildiğim bütün videolarını ve dokümanlarını büyük bir dikkatle izleyip notlar almam işte o döneme denk düşer. Bahse konu ifadeyi düzenli olarak kullanmaya başlayışım ise, 2010 İlkbaharında, Beyoğlu'nda, Büyük Parmakkapı Sokak'taki Serkan Özburun'un Kelepir Kitapevi'nde, her Çarşamba ve Cumartesi günleri yaptığım kitap müzayedeleri ve kitabiyat sohbetleri sürecidir. Ne yalan söyleyeyim, arzu nesnesi ifadesi önceleri bir kısım kitapseverler tarafından bir miktar istihza ve ironi ile karşılandı; özellikle de sahhaflık ve müzayedecilik sektörünün bazı profesyonelleri, bu deyişin, kitap müzayedeciliğinin konsept, ruh ve ağırlığıyla pek de uyumlu olmadığını bana doğrudan ifade ettiler. Bu eleştirileri saygıyla karşıladım, ama, bildiğimi okumaya da devam ettim. Üstelik, mezkûr etkinliklerimin ilerleyen adımlarında, kitap takdim ve tanıtım konuşmalarım'şömine üstü süsü', 'kütüphane süsü', 'kitaplık güzeli', 'kütüphane yakışıklısı', 'arşiv(inizin) çileği' gibi yeni deyişleri de eklemeyi ihmal etmedim. İyi ki öyle yapmışım; şimdilerde İstanbul'da bu işi yapan ve neredeyse tamamı benden sonra bu işe başlayan genç meslektaşlarımın bazılarının da bu deyişleri kullandıklarına şahit oluyor, ya da işitiyor ve doğrusu bu ya, için için de seviniyorum.

(50): çr ve film serisiyle Kara Murat, kendisine dair bir parantez açılmasını fazlasıyla hak etmektedir. 5 Aralık 1971'de Günaydın Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanan Kara Murat'ın 1988'e kadar 21 macerası yayınlanmıştır. Gazete tefrikasının yanı sıra, onunla birlikte yürüyen bir süreç olarak, 1974 Ocak sonunda 16 sayfalık formatta yayın hayatına atılan Kara Murat Dergisi ise, gün gün tefrika edilen 21 maceranın tekrar tekrar basılması yüzünden, 1992'ye değin aralıksız 946 hafta gazete bayilerindeki yerini almıştır. Fatihin Fedaisi olarak da lanse edilen bu kılıçlı kahramanın gördüğü ilgi Yeşilçam'ın dikkatinden kaçmamış, bunun sonucu olarak da, Cüneyt Arkın'ın başrolünde oynadığı ve 1972 - 1978 döneminde her sene 1 tane olmak üzere çekilip vizyona giren toplam 7 Kara Murat filmi beyaz perdede arzı endam eylemiştir. çr gibi, Kara Murat filmleri de çok başarılı olmuş, umulanın üzerinde bir gişe hasılatına imza atmıştır. Zaten çok sevilen ve şöhretini her filmiyle perçinleyen Cüneyt Arkın, 7 filmlik bu seri ile birlikte, sadece magazin dünyasının ve show business aleminin değil; sosyal psikoloji, davranış bilimi, kamusal alanda konuşulan lisanın inkişafını ele alan evrimsel dilbilim gibi Türkiye Toplumsal Formasyonunun kılcallarında cereyan edenlerin deşifre edilmesine hizmet edecek disiplinlerin de ilgi odağı haline gelmiştir. Aktörün, özellikle çocukların dillerine pelesenk olan o ünlü repliği, senaryo gereği kendisine aşık olan Bizans prensesine 'Kahpe Bizans’ın yiğit güzeli!' şeklindeki hitabı, 'Kahpe Bizans' deyiminin Türkçenin envanterine ve vokabülerine yerleşmesine neden olmuştur. 2000'de vizyona giren 'Kahpe Bizans' filmiKara Murat film serisinin parodisi olup, 2015'de serinin son bir devam filmi de vizyona girmiştir. 

(51): https://www.karikaturculerdernegi.com/ismail-gulgeci-saygi-ve-ozlemle-aniyoruz/

(52): İsmail Gülgeç'in İnce Memed'den uyarladığı çr 1980 - 1981'de Milliyet Çocuk dergisinde tefrika edilmeye başlanmış, ancak yarım kalmıştı. Takip eden süreçte sanatçının tamamladığı eser Almanya, İsveç ve Danimarka'da yayınlanmıştır. Okunulan satırların yazarının da arasında olduğu çok sayıda çr sevdalısı, mezkûr eserin kaliteli bir edisyon halinde Türkçe yayınlanmasını sabırsızlıkla beklemektir. https://www.cizgidiyari.com/forum/k/ince-memed-ismail-gulgec-tam-macera-derleme-bizim-almanca.80664/

(53): ***https://twitter.com/nadirfotograf/status/1686429754679840768

***https://www.edebiyathaber.net/cizer-bulent-arabacioglu-ile-soylesi-en-kahraman-ridvan-don-kisot-ruhlu/

(54): Necdet Şen'in müktesebatının, özellikle de BacıMış Gibi ve Değişim Rüzgârı anlatılarının sosyolojimizin psikolojik haritasıyla entelektüel halitasında yol açtığı tesir ve transformasyona iki örnek vereceğim: a- sanatçının çr'ları; 12 Eylül Askeri Rejiminin yoğun baskısıyla depolitize edilmeye çalışılan kitlelerin, özellikle de gençlerin, başta Erich Fromm külliyatı olmak üzere, psikoloji kitapları okumaya yöneldiği sırada oluşan sosyal psikolojiyle sinerji oluşturmuştu. Bu durum, beşeri ilişkilerde, özellikle de onun kadın - erkek münasebetleri bahsinde, politik ve ideolojik yaklaşımların etkisini ve yaptırım gücünü kısıtlamıştır. b- Aynı isimli çr'ının tefrika edilmesiyle birlikte dilimize giren 'mış gibi' ifadesi etrafında yapılan değerlendirme ve tartışmalar, insanın başta kendisiyle, akabinde de diğer insanlarla, eşyayla, mekânla, uzayla, zamanla, fikirle, edimle,...., kısacası Mevcudat'la kurduğu ilişkilerin tamamının samimiyetinin, sahiciliğinin, otantisitesinin, harbiliğinin ve hasbiliğinin anlamlandırılması konusunda âdeta turnusol kâğıdı ve 'İsviçre Çakısı' işlevi görür.

(55): HY'a ait biyografik kısmı yazarken, tam da o sırada, üstatla İnstagram'da yazıştık ve hemen akabinde de aradı beni; 1 saate yakın süren ve özelde onun çr kariyerine ve daha genel plânda ise Türkiye çr tarihine dair paylaşımları benim için fevkalâde aydınlatıcı ve bilgilendirici oldu. Ona dair bazı informasyona erişememenin sıkıntısını yaşarken gerçekleşen bu kontağı, isteyen tevafuk, isteyen olasılıklardan bir olasılık, isteyen de Kozmik Şakacı'nın bir ikramı olarak değerlendirebilir. 

(56): Bir kez daha confession time; bir çok işi hakkında övücü düşünceler serdettiğim MKP'in günlük karikatürleri Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmakta; sanatçı, Pazar günleri de aynı gazete için Ece isimli çr'ını yazıp çizmekte. Ne yalan söyleyeyim, bunları sevemedim bir türlü. Konuları çok spesifik, içerikleri de çok sınırlı bir sosyolojiyi alâkadar eden mikro problematiklere dair oluyor genellikle. Üstüne üstlük espriler de çok zorlama ve güldüren cinsten değil. İster istemez 'insanı üşüten soğuk bir latifedeyişini akla getiren türdenler anlayacağınız. İçeriğe dair bu tenkide, mezkûr karikatür ve çr'ların grafik yanına dair olan plastik - estetik bir eleştiriyi de eklemlemek zorundayım. Övgüyle söz ettiğim albümlerine, özellikle de ABD'de ortaya koyduğu müktesebata bakınca şöyle düşünmekten alamıyor insan kendini: 'En İyi ÇR Artisti' dalında Eisner Ödülü'ne aday gösterilecek denli mükemmel grafik performans gösteren bir çizer, nasıl olur da Hürriyet Gazetesi'ndeki işlerinde resim sanatına bu denli ihanet edebilir, başta insan anatomisi olmak üzere, hemen her şeyin çiziminde bu denli deklase ve dekalite bir kondisyon sergileyebilir?!?' Karikatürist ve çr artisti, hiperrealist ekolden değilse şayet, abartı, deformasyon, soyutlama, stilizayon gibi teknikleri kullanabilir, buna eyvallah; ama bunu yapmanın da sanatkârane yolları var ve onlar tercih edilmeli, öyle değil mi? Buna dair verebileceğim çok sayıda kıyaslama örneğinden sadece birisiyle yetineceğim: Manu Larcenet'in dilimize kazandırılan son çr'ı Grup Terapisi (ki, MKP'in ortaklarından biri ve genel yayın yönetmeni olduğu Kara Karga etiketini taşımakta) ile sanatçının mezkûr gazetedeki işlerini yan yana koyun lütfen, sizce de sanatçı bunlarla kendisinin ve kariyerinin gradosunu, grade'ini aşağıya çekmiyor mu, ne dersiniz? (hâmiş: bu kıyaslama için illâ Grup Terapisi'ni almaya gerek yok, internetten onun birçok sayfasına erişmek mümkündür). MKP'in Hürriyet'teki karikatürlerini, içerik ve grafik yanları bakımından, aynı gazetede köşe arkadaşı (köşedaşı) olduğu Latif Demirci'nin müktesebatıyla karşılaştırdığımızda....yok, yok, böylesi bir kıyas, işlerini bilgece bulup çok beğendiğim ve ortalama Türk insanının davranış patternlerini mükemmel olarak yansıttığını düşündüğüm  Latif Demirci'nin hatırasına saygısızlık olur, girmeyeyim iyisi mi o işe...

(57): Bu üç edisyondan baskı adedi 518 olanı çok özeldir; ciltli, kutulu, özel kâğıda lüx baskılı mezkûr edisyonun her bir nüshası numaralı ve sertifikalıdır. Yanı sıra da, HG ve EO'dan ıslak imzalıdır. Bu ıslak imzalar, nüshanın numarası ve yazarın veya illüstratörün elle yazdıkları bir cümle ile birlikte yer alırlar künye sayfasında. Her bir nüshadaki bu cümleler biriciktir, yazar ve çizer tarafından ortaklaşa yaratılmıştır ve 518 nüshadaki cümleler sıra numarasına göre bir araya getirildiğinde, Kinyas ve Kayra'ya dair kitapta yer almayan bir öyküyü oluştururlar. Meraklısı, X'de ve Instagram'da açılan #kinyasvekayra518 hashtag'lerinde bu cümlelere erişebilir.

(58): Scratch art tekniği, siyah resim kâğıdına kretuar ya da benzeri bistüri (neşter) gibi sivri uçlu metal bir nesne ile kazıyarak iz bırakmak, bu suretle yazı yazmak ve resim yapmak demektir. Çok zor bir operasyon olduğu için Dünyada uygulayanı azdır, başarılı scratching sanatçılarının sayısı ise büsbütün nadirattandır. EO, uyguladığı bu tekniği ve resim anlayışını bakın nasıl tanımlıyor: 

'Çizgi romanlarda dünyada Scratchboard olarak bilinen, siyah mürekkep kaplı beyaz bir kartonu kazıyıp ışığı ve gölgeyi detaylı çalışarak ortaya beyaz resimler çıkarttığım nadiren ele alınmış minimal bir teknik kullanıyorum. Çizim tarzım ve dünyaya bakış açım yapıtlarıma tamamen yansıyor. Realist olmak gibi bir niyetim asla yok, bence resim gerçeği yansıtmak zorunda değil. Konu çizdiklerim olunca ben kendimi insanların şekline şemaline, nesnelerin yapısına ve perspektife karar veren merci, yani adeta bir tanrı olarak görüyorum. Ekspresyonizm ve Sürrealizm arasında gidip geliyorum. George Grosz, Otto Dix, Jerome Bosch, Pieter Bruegel gibi isimlere her zaman büyük hayranlık besledim.Kendimi bir korku çizeri olarak görmüyorum ama absürd – grotesk – tuhaf imajları nedenini açıklayamacağım bir şekilde seviyor ve üretiyorum. Neden çiçek veya manzara resimlerinin beni çekmediği hakkında bir fikrim yok.' (https://www.sanatatak.com/view/emre-orhun-gercegin-ustu-karanligin-dibi)

Bu teknikle illüstre ettiği Kana Diz Kana çr'ının ortaya çıkış anlatısı ise çok enteresandır; Lyon'da yaşayan sanatçı ile, kuzeni olan ve o sırada Antalya'da kuyumculuk yapan HG, 2005'de, deneysel bir çr üretimi hakkında telefon görüşmesi yaparlar. İlerleyen süreçte, ikisi arasında buna dair başka görüşmeler de olur. 2016 Mart ayında, EO'un Medley isimli çr'ı Édition Même Pas Pal tarafından basılır. Sanatçı, albüm çıktıktan sonra, hakkında konuştukları 'deneysel çr projesi'nin grafik ayağını oluşturması amacıyla, Medley'in konuşma balonlarını siler ve sadece illüstrasyonlarını içeren sayfalarını HG'a gönderir. HG bu illüstrasyonlara bir hikâye yazar ve böylelikle ortaya çıkan çr, Kana Diz Kana ismiyle Ocak 2020'de Flaneur Books tarafından basılır. Arka kapağındaki tanıtım yazısında yer alan 'TEK ÇİZGİ İKİ ROMAN' mottosuyla özetlenen bu üretim - yaratım süreci, ülkemizde ilk defa denenmiş olup, gezegen ölçeğinde kaç kere denendiğinin bilgisine ise erişilememiştir (Kana Diz Kana için bknz. https://www.flaneur.com.tr/product-page/kana-diz-kana-%C3%B6zel-edisyon)

(59): İsviçreli Sanatçı, sinemacı, şarkıcı ve çizgi roman ressamı Thomas Ott (TO),  scratch art tekniğinin global ölçekteki en başarılı temsilcilerindendir. Külliyatının uluslararası arenada en çok ses getiren 3 eseri 'Numaralar - 73304-23-4153-6-96-8', 'R.I.P. - Best of 1985 - 2004', 'Cinema Panopticum', ana akım dışı - alternatif - yeraltı - avant garde genre'larındaki çr yayıncılığının ülkemizdeki number one'ı olan Flaneur Books tarafından Mart 2013'de basıldı; ciltli, sertifikalı ve 666 adet olarak basılan her üç kitapta yazısızdır ve scratch art tekniğiyle çizilmiş resimleriyle anlatır hikâyelerini. Kendisiyle yapılan söyleşilerde TO'u ilham kaynaklarından biri olarak gösteren EO, grafik - plastik özellikleri bakımından olmasa da, ekspresyonist sitili ve hikâyelerin içerikleri itibarıyla İsviçreli sanatçıdan tesirler ve izler taşır. EO ile Hermes Trismegistus (Üç Kere Büyük Hermes) arasında, (LÜTFEN DİKKAT! sadece ve yalnızca isimlendirmeye dair olmak kaydıyla) bir analoji yaparak bitireceğim bu bahsi. Hermes nasıl bünyesinde 3 önemli hususiyeti ve şahsiyeti barındırıyorsa, EO'un scratch art sitiliyle gerçekleştirdiği çr ve diğer illüstratif işleri de üç kayda değer karakteristik unsuru barındırırlar: 1- tekinsiz öyküler ve onlara arka plân oluşturan karanlık atmosferler ve / veya bizzat bu öykülerin yarattığı karanlık atmosferler2- hayat verdiği içerikten bağımsız olarak, salt plastik - grafik nitelikleri yüzünden, muhatabında tekinsiz ve karanlık antitelere referans verdiği izlenimi uyandıran ekspresyonist üslûp; 3- Scrathe Art tekniğinin, anlattığı öyküden bağımsız olarak, muhatabını, 'Varoluş Mecmuası'nın karanlık ve tekinsiz tarafına davet eden 'leyli tarzı'EO'nun söz konusu müktesebatı, işte bu yüzden ÜÇ KERE KARANLIK, ÜÇ KERE TEKİNSİZdir. Bu bakımdan da EO'na, 'Üç Kere Karanlık Emre, Üç Kere Tekinsiz Orhun' dense yeridir diye düşünüyorum.

(60): Dürüst olmak gerekirse (okunulan satırların hakir müellifinin yine ve yeni bir 'itiraf teşebbüsü'dür bu) muhterem kârim, yazıp çizdiklerine 20 yıldır aşina olmama karşın, Dünya Klasikleri çr albümünü Ekim 2022'de okuyana değin Umut Sarıkaya'nın müktesebatına soğuk bakmış, mesafeli durmuştum. Bunun nedeni, dergi sayfalarında iken okuduğum İşimdeyim Gücümdeyim başlığı altındaki karikatürlerin her bir panelinin yazılarla tıklım tıkış dolu olması, esprilerini ise grotesk bulmamdı. Bu durum, çr ve karikatür gibi grafik sanatların, metinden çok desene dayalı bir anlatı içermesi ve mizah kalitesinin de vasatın üstünde olması gerektiğine olan inancımdan kaynaklanıyordu. Sanatçının illüstrasyon stilini oldukça abartılı bulduğumu da eklemeliyim. Bahsettiğim albüm ise beni önce içeriğiyle yakalamıştı; zirâ, Umut Sarıkaya'nın resimlediği 7 klasik hikâye de, daha önce defalarca okuduğum favori anlatılarımdandı. Döne döne kıraat ettim Dünya Klasikleri'ni; içerdiği her bir hikâyenin sonuna eklenmiş olan açıklayıcı metinleri ise eğlenerek ve öğrenerek âdeta hıfzettim. Sanatçıya dair yaşadığım bu algılama ve alımlama değişikliğiyle / dönüşümüyle (aydınlanma / farkındalık da denilebilir) eş zamanlı olarak, onun resim tarzını da artık orijinal ve yaratıcı bulmaya başladığımı fark etmiştim. Daha önce abartılı, hatta yer yer grotesk olarak değerlendirdiğim espri anlayışını ve illüstrasyon sitilini, artık, resmettiği anlatıların ruhuna fevkalâde uygun düşen lengüistik ve grafik tercihler olarak görüyordum. Yaşadığım bu zihni transformasyonla birlikte, onun İşimdeyim Gücümdeyim başlıklı 2 albümünü de alıp okudum ve tahmin edileceği üzere, bu sefer beğendim onları. Yaşadığım bu haller, son 13 aydır deneyimlediğim 2 pratikle; Kasım 2022'deki 12. ve Kasım 2023'deki 13. Antalya Kitap Fuarı'nda gerçekleştirilen Umut Sarıkaya imza günlerinde, sanatçıya her yaştan okurunun gösterdiği büyük ilgi, sevgi, bağlılıkla (belki de 'sadakatle' demeliydim) birleşince, onun, sosyolojimizin bazı kesimleri için bir çr ve karikatür sanatçısından daha fazlasını ifade ettiğini net olarak idrak etmiş oldum. Evet, 'işindeydi gücündeydi' o ve o işleri ve güçleri sayesinde de, 25 Kasım 2023, Cumartesi akşamı, bu metni itmam için notebook'umun başına geçtiğimde, çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı'sı klasifikasyonumun aradığım 24. aktörü olması gerektiğine karar vermemle birlikte, bu dipnotun kendisine düşüldüğü listenin de bir parçası olmuştu artık. 

(61): Modern çr'ımızın geçmişini, hatta başlangıcını temsil eden RTB ile, 9. sanatın ülkemizdeki önemli güncel aktörlerinden olan Umut Sarıkaya'yı birbirine gemiler, denizciler ve denizler üzerinden bağlayan bir örtük dip akıntısının, enteresan ve gizli bir irtibatla saklı bir iltisakın olduğu argümante edilirse şayet, bunu aşırı bir yorum olarak değerlendirmem doğrusu. Zîra, bu iddia, iki artisti 'Anâsır-ı Erbaa'dan (Dört Element)  olan Su vasıtasıyla bağlayan bir görünmez köprünün varlığını ortaya attığında, bunu mistik ve metafizik dolayımlar üzerinden değil, mezkûr eşhasın biyografilerindeki maddi gerçekliklerden beslenerek yapmış demektir. Dediğime dair tereddüt içinde olan varsa, RTB ile Umut Sarıkaya'nın biyografilerine bir daha baksın lütfen. Buna dair kesin bir kanaate erişmemize hizmet edecek bir sualim var: Karikatür ve çr'ı karakterize eden temel / asal element  Su olmasın sakın?!?

(62): Oytun Yılmaz hakkında bilgi edinmek için dijital ortamda yaptığım araştırmanın sonuçları ne yazık ki verimli neticelenmedi; ona dair çok az bilgi derleyebildim. Sanatçı hakkında ilâve malûmata erişmek ve sektör hakkındaki son gelişmeleri nasıl yorumladığını öğrenmek için İt'in yayıncısı, değerli dostum Doğan Şima'yı aradım. Yaptığımız görüşmede, diğer birçok şeyin yanı sıra, Oytun Yılmaz'ın bilgisayar oyunu üreten bir firma için consept artist olarak çalışırken, uzun süredir gündeminde olan İt projesini tamamlamak için oradan ayrıldığını paylaştı benimle. Ancak, ne yazık ki, o da daha fazlasını bilmiyordu. Sanatçının grafik işleri hakkında bilgi sahibi olmak için başvurabilecekleri zengin bir görsel kaynak arayan meraklı okur, şu linke müracaat edebilir: https://www.instagram.com/oytunylmaz/ Hamişe hamiş: Oytun Yılmaz'ın grafik maharetiyle plastik artistliğine ve edebi becerisine yaklaşımımın, Türk diline ve kültürüne olan yaklaşımlarımız arasında antagonist çelişki olan Nurullah Ataç'ın, Orhan Veli gibi genç ve istidatlı kültür insanlarının entelektüel verimlerine yaklaşımıyla örtüştüğünü söylemeliyim. Bakın Muhsin Kızılkaya nasıl özetlemiş Ataç'ın bahse konu tutumunu: 'Bir kitap, bir piyes, bir şiir mevzu ne olursa olsun o şey hakkındaki fikrini açıkça yazan bir eleştirmendi. Bu yüzden bazen çok kaba ve kırıcı olmuş, birçok yazarı kendinden ölümüne küstürmüştü. Kolay kolay beğenmez, beğendiğini de bırakmazdı.' Böylesine müdânâsız ve tavizsiz yaklaşmama karşın Oytun Yılmaz'ın işlerine, ne yalan söyleyeyim, onda dişe dokunur bir aksaklık, sakillik, özensizlik, kâbiliyetsizlik, kifayetsizlik bulamadım doğrusu; bu yüzden o, çr kozmosumuzun çok sayıdaki önemli ve kıdemli sanatçısı yerine, giriverdi daha ilk çr albümüyle girdiği o listeye. (bknz. https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/3582025-isminden-nefret-eden-adam)

(63): çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listesinin ilk 20 sanatçısını tespit ederken doğrusu fazla zorlanmadım; bununla birlikte, onları takip eden İsmail Gülgeç, Bülent Arabacıoğlu ve Mustafa Kutlukhan Perker'i listeye dahil etme kararım öncesinde, arşivimde epeyce debelendiğimi, kendimle çokça cebelleşerek kan ter içerisinde kaldığımı söylemek durumundayım. Ve tabii ki, bu sürecin en müşkül ve zahmetli kısmı, final episodu, 25. ve son artistinin kim olacağına karar verme fazıydı -ki bu, hiç ama hiç kolay olmadı. Kendimle gerçekleştirdiğim derin ve hararetli muhasebe, murakabe, münakaşa ve mübahaselerden sonra, oldukça kapsamlı arşiv çalışmalarım neticesinde ortaya çıkan çok sayıda önemli grafik sanatçısının oluşturduğu adaylar listesinin tamamını ekarte eden bir sürpriz ismi, birkaç gün öncesine değin adını bile duymadığım bir 'consept artist'ni, bir genç yazar ve illüstratörü, Oytun Yılmaz'ı, bu satırları yazmamdan çok değil sadece birkaç saat önce okumasını bitirdiğim ve fevkalâdenin fevkinde başarılı bulduğum çr'ı sayesinde, mezkûr listeye, 25. ve sonuncu çr sanatçısı olarak eklemeye karar verdim.

çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listemin kaç aktörden mürekkep olması gerektiğine karar vermem, okunulan çalışmanın vücut bulması bakımından kritik bir eşiğin aşılması demekti. 10 sanatçı içeren bir liste, TTF'nun çr adına ortaya koyduğu müktesebatı resume ve temsil etmek bakımından yetersiz kalırdı; 50 sanatçı içermesi durumunda, liste, hakkında konuştuğu toplama dair hakikatle mutabık daha fazla şey söyleme imkân ve istidadına kavuşur, ancak bu durumda da, aşırı hacimli ve hantal olma riski taşırdı. Mezkûr klasifikasyonun 25 grafik sanatlar artisti içermesinin ideal bir devam yolu olacağından hareketle, ona okunulan son halini verdim. Öte yandan, Oytun Yılmaz'ın bahis konusu listeye girmesiyle dışarıda kalan sanatçılara, onların emeklerine ve müktesebatlarına göstermem gereken saygıdan ötürü, kuşbakışı (ana hatlarıyla) da olsa bakmakta ve bu suretle derlediğim özet bilgilerle onlar üzerinden geliştirdiğim argümanları, hiç olmazsa dipnotlar bölümünde paylaşmakta, fayda görüyorum:

€) Cemal Nadir Güler (1902 - 1947), karikatürist (çr tarihine dair bir çok kaynak katılmasa da, bana göre aynı zamanda) modern Türk dokuzuncu sanatının milâdı olan çr sanatçısı, radyo skeçleri ve tiyatro piyesleri yazarı, dergi yayıncısı. Ömer Seyfettin'in yarattığı ve Türk münevverini eleştiren ve hicveden, bu bakımdan da Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar) ile Tutunamayanlar'ın (Oğuz Atay) âdeta habercisi ve işaret fişeği sayılması gereken Efruz Bey'den esinlenerek çizmeye başladığı Amca Bey karakterinin başından geçenleri strip (bant) şeklinde yazıp çizdiği çr'ların Zümrüdüanka Dergisi'de yayınlanmaya başlaması, yukarıda da işaret ettiğim üzere, TTF'nunda modern çr'nın başlangıcıdır. 

€) Mim (Mustafa) Uykusuz (1922 - 1983), karikatürist, afiş sanatçısı, çr sanatçısı. Kariyeri boyunca onlarca farklı dergi ve gazetede yayınlanan karikatürleri ezilenlerden, yoksullardan, mazlumlardan, mâdunlardan, ötekileştirilenlerden yana tavır aldığı, demokrasinin olmadığına dikkat çektiği ve ciddi düzen eleştirisi içerdiği için 'komünistlik'le yaftalanmış; hem İsmet Paşa'nın Tek Parti döneminde, hem de Demokrat Parti iktidarında sürekli takibata uğramıştır. Hakkında sayısız dava açılan ve kendi ismiyle karikatür yayınlaması engellenen sanatçı, çeşitli müstear adlarla imzalamıştır işlerini. Arap Alfabesindeki seslendirilişiyle, isminin baş harfi olmasına ve rejim tarafından 'zararlı, muzır, sakıncalı, mimlenmiş kişi' olarak damgalanmasına işaret için eserlerinde çoğunlukla 'Mim Uykusuz' adını kullanmıştır. Karikatürlerini derleyen bir albümün toplatma kararını tebliğ eden İstanbul Emniyeti mahreçli bir resmi yazıda, karikatür yoluyla komünizm propagandası yaptığına atıfla 'komükatirüst' olduğu belirtilince, bunu benimsemiş, bilâhare verdiği bir röportajda kendisini şöyle tanımlamıştır: Dünyada binlerce, yurdumuzda da yüzlerce karikatürist adı geçer ama Türkiye’de hatta yeryüzünde bir tek “KOMÜKATÜRİST var; o da benim.' (https://www.karikaturculerdernegi.com/mustafa-mim-uykusuz/#:~:text=1922%20y%C4%B1l%C4%B1nda%20Manisa%20ili%20Akhisar,okuldan%20ayr%C4%B1ld%C4%B1%20ve%20askere%20gitti)

€) Suavi Süalp (1926 - 1981), Karikatürist, mizah yazarı, çizgi romancı, tiyatro piyesi yazarı, film senaristi, mizah dergisi yayıncısı. İlk yazı ve karikatürünün Tef Dergisi'nde yayınlandığı 1954'den öldüğü 14 Nisan 1981'e kadar geçen 28 yıl boyunca, döneminin neredeyse bütün mizah dergilerine karikatürleri, mizah yazıları ve çr'ları ile içerik sağladı; yanı sıra, biosunda işaret ettiğim alanlarda oldukça verimli bir kültür emekçisi olarak temayüz etti. Onu, ülkemizin en etkili 50 çr sanatçısı arasına dahil etmeme yol açan neden, 1972'de tek başına çıkarmaya başladığı ve yayın sürecinde de 'tek tabanca' olarak içerik sağladığı Salata Dergisi'dir. Bu dergiyle sanatçı, Türkiye'nin en önde gelen absürd mizahçısı ve erotik gülmece yaratıcısı olduğunu kanıtlarken, öte yandan, bu bağlamda ürettiği içeriğin groteks ve erotik nitelikleriyle muhatabının / okurunun neokorteksinden ziyade, R-Kompleksine ve pelvis kemiğinin aşağısındaki sistemlerine hitap ederek, bir zekânın kendisine ihanetinin de tecessüm etmiş timsali olmuştur. Bu husus, kendisine bir parantez açılmasını hak eden mahiyet ve ehemmiyettedir. İşte o parantez: Yayın hayatı çok kısa süren mezkûr dergi, onunla aynı tarihlerde yayınlanmaya başlayan GırGır Dergisi'yle girdiği 'adilik ve seviyesizlik yarışı'nda epeyce öne geçmiş, bu onu tirajda da başarıya taşımıştı. Bütçeli yaşamak fikriyle arası hayatı boyunca son derce kötü olan Suavi Süalp, ciddi satış rakamlarına erişen dergisinin sağladığı bu ticari başarıya karşın, iki yakasını bir araya getirmeye yine muvaffak olamamış, kronik geçim sıkıntısını yine alt edememişti. Tam da bu süreçte Oğuz Aral, stratejik bir hamle yaparak, ekonomik durumu kötü olan rakibini yüksek bir ücretle GırGır kadrosuna dahil edivermişti. Salata Dergisi'nin böylelikle kapanmasını sağlayan Oğuz Aral, mezkûr süreli yayının yol açtığı kuvvetli toksik etkiyle toplumun kültürel ve sosyolojik değerlerinin daha fazla zehirlenmesini engellemişti, en azından mezkûr derginin bahse konu zararlarının izalesi bağlamında kazanılmış bir mevziydi bu. 1970'lerin ilk yarsında, TTF'nun ciddi ekonomik sıkıntılar çeken ve insanca yaşamasını sağlayacak gelir elde etme, gelecek garantisi kazanma, itibar görme, sosyal statüye kavuşma ve cinsel ihtiyaçlarını giderme konularında handikaplar yaşayan geniş erkek kalabalıklarının, bütün bu noksanlık, yoksunluk ve yoksulluklar karşısında geliştirmesi muhtemel tepkilerinin; arabesk müzik bağımlılığı, argo temelli iletişimi hayatının merkezine yerleştirmek, bayağının da bayağısı porno filmlere abone olmak gibi endüstri / şehir insanı ile tarım / kırsal kesim insanı arasındaki bir ara zona, bir nevi 'Purgatorium'a sıkışmaktan mütevellit oluşan lümpen hayat tarzının gündelik rutininin tahripkâr tesirleri yüzünden, daha doğmadan ölmesine yol açmaktaydı. Salata'nın yayıncılık uzayından sürülmesiyle birlikte Oğuz Aral, belki bu 'adilik ve seviyesizlik yarışı'nı sürdürecek bir rakibi kalmadığından, belki de daha derûni, ûlvi ve beşeri sebeplerle, ehli - evcil - sathi - sınırlı da olsa, sosyal duyarlılıklar ve sorumluluklar alanında daha gerçekçi, daha politik, daha atak bir yayın çizgisi izlemeye başlamıştı. Sosyalist çevrelerce 'popüler, majestelerinin muhalefeti, bayağı, insanın en ilkel reaksiyonlarını tetikleyici' olarak nitelenen GırGır'ın  bu yeni içeriği, takip eden yıllarda, derginin 500,000'e yaklaşan bir tiraj başarısını doğuracaktı. Bu başarıda, ona yıllarca (Oğuz Aral'ın tayin ettiği sınırlar içinde kalmak kaydıyla)  içerik sağlayan Suavi Süalp'in de katkısı vardı hiç kuşkusuz. Suavi Süalp bahsini '1970'lere damgasını vuran Soğuk Savaş şartlarında, kapitalist - emperyalist küresel sistemin 'kumanda merkezi ('üst akıl' olarak da okunabilir)', gezegenin neredeyse her yerinde ortaya çıkan düzen karşıtı hareketleri pasifize etmek adına, extrem - silahli sol grupların yanı sıra, porno film dalgasıyla, Salata benzeri erotik neşriyatın da önünü açmıştı.' şeklinde formüle edilebilecek ve daha ziyade komplo kuramlarına rağbet eden çevrelerce dillendirilen bir iddia ile itmam etmiş olayım.


€) Şahap Ayhan (Ali Şahabettin Ayhan, 1926 - 2005); Ressam, illüstratör, karikatürist, çr sanatçısı; kendisi gibi illüstratör, çr sanatçısı, illüstratör olan Ayhan Erer'le (1929 - 1998) uzun yıllara sâri verimli bir işbirliği gerçekleştirmiş; ülkemizin tefrika edilen ilk uzun soluklu çr 
kahramanlarından Pire Nuri karakterinin yaratıcısı; Memleket, 1001 Roman, Vatan, Yeni Sabah, Ceylan, Hür Anadolu, Sabah, Tercüman, Son Havadis, Tercüman Çocuk, Türkiye, Türkiye Çocuk, Çocuk Haftası gibi çok sayıda dergi ve gazetede çr'ları, illüstrasyonları, tarihi tabloları yayınlanmış; Kenan Orkan'ın senaryoyu yazdığı, çinileme sanatçısı Galip Bülkat’ın ise çinilediği ilk tek kahramanlı Türk çr dergisi Köroğlu'nun (1. sayı: 2 Kasım 1953, 40. ve sonuncu sayı: 2 Ağustos 1954) macerasını kurşun kalemle çizmiş; ABD'de (ve gezegen ölçeğinde), çr'ın altın dönemi (Golden Age of Comics) olarak bilinen periyodun zirvelerinden Alex Raymond'un Flash Gordon'unu Baytekin ismiyle kısmen yerelleştirip adapte ederek yeniden yazıp ve çizmiş, bu suretle de Türk okurunu bilim kurgu'nun büyülü dünyasına çr vasıtasıyla dahil etmiştir (bknz.  https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3643).

€) Ayhan Başoğlu (1928 - 1993); Yazar, illüstratör, ressam, senarist; Birleşik Krallık'ta yaşadığı yıllarda, meşhur çr dergisi Tiger'a işler yaptı. 1981'de T.C. Kültür Bakanlığı tarafından Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Arapça yayınlanan Atatürk biyografi Altın Saçlı Kahraman'ın senaristi ve çizeri, yine Kültür Bakanlığı yayını olan Nasrettin Hoca ve Kılıç Ali Reis edebi ve tarihi monografilerinin illüstratörü; Günaydın Gazetesi ve Hürriyet Çocuk Dergisi'ne beğenilen çr'lar yaptı; senaryosuna katkı verdiği 7 filmin de çıkış noktasını ve temelini oluşturan çok beğenilmiş kılıçlı kahraman Malkoçoğlu'nun yarattı, yazdı ve çizdi.

€) Faruk Geç (1931 - 2014); Ressam, illüstratör, çr sanatçısı, yazar. Yıllarca Paris, Roma ve Londra gibi çok önemli merkezlerde çr, illüstrasyon tarzı grafik içerikler üretti. Hürriyet, Güneş, Son Havadis, Günaydın ve Türkiye gibi etkili gazetelerde 40 yıldan fazla çalıştı. 26 yıl içerik sağladığı Hürriyet Gazetesi'nde 1968 - 1989 döneminde 'Gerçek Hayat Hikâyeleri' üst başlığı (jenerik ad) altında yazıp çizdiği 30'dan fazla çr, gazeteye ilâve tiraj sağlarken, ona da ciddi bir tanınırlık ve haklı bir şöhret kazandırdı. Bu öykülerin bazıları filmlere ve tv dizilerine çıkış noktası oldu. Yurtta ve yurt dışında ödüller kazanan sanatçının yağlıboya eserleri içerde ve dışarda sergilendi, koleksiyonerlerin ilgisine mazhar oldu. Faruk Geç çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de gönüllü katkılar sağladı.

€) Ersin Burak (1946); Ressamillüstratör, karikatürist, çr yazar ve çizeri; reklâm sektöründe grafikerlik, ressamlık, art-direktörlük yaptı. Animasyon sanatçılığı ve yapımcılığı çocuk dergileri yayıncısı ve içerik sağlayıcısı kariyerinin satır başlarındandır. Ağabeyi Sezgin Burak'ın yarattığı Bizimkiler çizgi bandını Hürriyet Gazetesinde uzun süre devam ettirdi, belgesel çr ve filmlerle Siyer-i Nebevi / Kutsal Güzellik, Çanakkale Geçilmez, Civanmert Kerim, 'Osmanlı'nın A Takımı - Cim Dallılar', Dilaveran gibi bir kısmı belgesel, bir kısmı da tarihi gerçeklere dayana çr'ların yaratıcısı, yazarı ve çizeri oldu. Fumetto cozmosunun en büyük yaratıcılarından büyük usta Gianfranco Manfredi'nin senaryosunu yazdığı, İtalyan / Avrupa çr (fumetto) devi Sergio Bonelli Editore'nin kısa serisi 14 sayılık Volto Nascosto (Gizli Yüz)'nun 3 macerasının çizerek beğeni topladı. Sanatçının güncel işlerini takip için bknz. https://www.instagram.com/ressamersinburak/

€) Talat Güreli (1947 - 2021); illüstratör, çr sanatçısı, yazar; kılıçlı kahramanlar genre'ından olan Hızır Bey, Doğan Bey ve Korkut Bey'in yaratıcısıdır.

€) Engin Ergönültaş (1951); sosyolog, karikatürist, çr sanatçısı, yazar, romancı, mizah ve karikatür dergisi yayıncısı. Mikrop ve Pişmiş Kelle dergilerini çıkarttı ve yönetti. 1970'lerde GırGır'da yayınlanan 'Zalim Şevki ve Kelek Osman' çr'ları ile popüler oldu. Atıf Yılmaz'ın Hayallerim, Aşkım ve  Sen filminin sanat yönetmenliğini yaptı. Yine aynı yönetmen için yazdığı Terso isimli senaryoyu çr haline getirdi. Fransa'da yaşadığı yıllarda illüstrasyonlar ve çr'lar üreten sanatçı, Türkiye'ye döndükten sonra edebiyata ağırlık verdi; üzerinde 5 sene çalıştığı Minarenin Gölgesi romanı Mart 2013'de İletişim Yayınları'ndan çıktı ve çok beğenildi. 1975 - 1985 döneminde, kimi kanaat önderleri tarafından Türkiye'nin 'düşük yoğunluklu iç savaş' yılları olarak nitelenen ve 12 Eylül 1980 darbesini tetikleyen tarihsel kesitinin, sol tandanslı bir sanatçının prizmasından nasıl kırılıp algılandığını, akabinde de ne şekilde yorumlandığını ele veren bir müktesebata imza atmıştır. 

€) Sinan Gürdağcık (1953 - 2015); Özellikle çocuklar için çizdiği çok sayıda grafik kitap ve onlar için yarattığı çr kahramanlarıyla hafızalarımızda yer edinmiştir. Uzun profesyonel kariyeri boyunca, grafik sanatlar dünyamızın mütevazi emekçilerinden biri olarak sevildi ve takdir edildi.

€) Ömer Muz (1957); ressam, çr sanatçısı, illüstratör. Korkut Bey ve Karayılan çr'ının yaratıcısı, bilhassa İstanbul ressamı olarak anılan gerçek bir 'Dersaadet' aşığı ve 'payitaht' tutkulusu bir plastik sanatlar artistidir. Güncel işleri için başvurulabilecek sosyal medya mecrası: https://www.instagram.com/omermuz/

€) Yılmaz Aslantürk (1964), karikatürist, mizah yazarı, çr sanatçısı, grafiker, illüstratör. Yarattığı ve otobiyografik yanlar taşıdığı söylenen Otisabi karakterinin maceraları çeşitli mizah dergilerinden yayınlandıktan sonra Epsilon, Parantez, Mürekkep, Uykusuz ve Komik Şeyler Yayınları tarafından 9 renkli, büyük boy ve kaliteli albüm halinde yayınlandı. Aynı külliyat, şimdilerde Komik Şeyler tarafından siyah - beyaz, küçük boy ve manga görünümündeki bir formatta yeniden buluşuyor muhtemel okurlarıyla. Bazı koleksiyoner ve sektör profesyonellerinin dillendirdikleri bir eleştiriyi eklemlemeden itmam eder isem bu bahsi, bu bahis nâ-tamam kalacağından, diyeyim: 'ebat ve renk gibi kimi formel yanları benziyor diye bir çr manga olmaz; bu, olsa olsa, küresel mangamania salgınının ülkemizdeki izdüşümünden nemalanmak isteyen bezirgânca bir tutumdur!

€) Yıldıray Çınar (1976); Çapa ÇR Kulübü'nün (ÇÇRK) kurucularından ve Karabasan, İman Limited ve Nothing Face'in yaratıcılarındandır. Kariyerine 2002'den beri ABD çr havzasına comicsler üreterek devam etmektedir. Aktüel işleri şuradan izlenebilir:  https://www.instagram.com/yildiraycinar/

€) Hakan Tacal (1972);İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu, çr sanatçısı olarak başladığı profesyonel hayatına mimar olarak devam etmekte; ÇÇRG'nun eş kurucularından, Karabasan, İman Limited ve Pırılkız'ın yazarıdır. İlgilisi için linki: https://www.instagram.com/hakantacal/

€) Yıldırım Örer, uzun süredir İtalya'da yaşayan ve kariyerine fumetto üretimi ile devam eden sanatçı, kadın cowboy Sally'nin yazarı ve çizeridir. Çizdiği Kinowa albümüyle, tanınmış bir fumetto markasına hayat veren ilk Türk çr'cısı ve Osmanlı / Türk tarihine, özellikle de Barbaros Hayrettin Paşa'ya dair çok sayıda macerası olan efsanevi fumetto kahramanı Dago'nun (Kara Yeniçeri) çizerlerinden olarak da isim yapmıştır. Güncel işleri için bknz. https://www.instagram.com/yildirimorer/

€) Mahmud A(njum) Asrar (1976); ÇÇRG'nun kurucularından ve Melek ve Pırılkız'ın yaratıcılarındandır. 2001'den beri işleri ABD'deki comics marketinde yayınlanmaktadır. Benim de ilgiyle ve beğeniyle izlediğim işleri yüzünden Dünya genelinde hatırı sayılır bir fan kitlesine sahip olan sanatçının kapsamlı bir portfolyosu için bknz. https://www.instagram.com/mahmudasrar/

€) Ertuğrul Edirne (1954); çr sanatçısı olarak başladığı grafik sanatlar kariyerine film afişleri,  kitap kapakları ve kitap illüstrasyonlarıyla devam etti.  1980'den sonra yerleştiği Köln'de başarılı işlere imza atan sanatçı, Büyülü Dükkân'ın bastığı Flash Gordon (42 cilt) ve Kızıl Maske (44 cilt) külliyatlarına yaptığı çok başarılı kapaklar sayesinde, gezegenin bir çok coğrafyasındaki koleksiyonerlerin arzu nesnesi haline gelen işlerin müellifi ve müessiri olmuştur. Grafik sanatlara gönül verenlerin, orijinal bir çalışmasını edinmeye can attıklarını düşündüğüm Ertuğrul Edirne'nin işleri için, yetersiz de olsa, bir kaynak: https://www.instagram.com/ertugruledirne/

€) Selçuk Ören (1985); Yazar, çr sanatçısı, animasyon filmi yönetmeni ve yapımcısıŞehzade Yangını ve Kasap çr serilerinin yazarı ve çizeridir. Onun gibi çoklu marifetli, hezarfen benzeri eşhası tarif ve tavsif için dillendirdiğim 'on parmağında ondan ziyade marifetli' deyişini fazlasıyla hak eden Selçuk Ören'inçok sayıda farklı vasatta / medium'da tezahür eden birbirinden enteresan işlerini izlemek için başvurulabilecek bir sosyal medya linki: https://www.instagram.com/selcukoren/

€) Rewhat (Revihat Arslan, 1983); Yazar, Karikatürist, İllüstratör, çr sanatçısı; Penguen, Leman, Otlak, Meme, Ot başta olmak üzere çok sayıda dergiye yazı ve çizimleriyle içerik sağlayan sanatçı, Hatıran Yeter (illüstrasyonlu hikâyeler), Dert Bende (illüstrasyonlu hikâyeler), Güldür Yüzümü (karikatür), Arife - Evde Cat Başına 1 (karikatür - çr)Arife - Evde Cat Başına 2 (karikatür - çr) kitaplarının da yazarı ve çizeridir. Onun keyifle izleyebileceğiniz güncel karikatür ve çr fragmanlarını paylaştığı bir kaynak için meraklısı şu İnstagram hesabını bakabilir: https://www.instagram.com/rewhatarslan/)

€) Cem Özüduru (1987); Ressam, illüstratör, çr sanatçısı, film eleştirmeni, senarist, yönetmen, reklâm ve uzun metrajlı filmler için storyboard çizeri, tiyatro oyunu yazarı. ZombistanPerihan, Şafak Ayazı, Solo - Gece Acıkması Diğer Hikâyeler, bir üçleme olan: Bir Zamanlar Sahalarda, Bir Zamanlar Kupalarda, Bir Zamanlar Liglerde çr albümlerinin yazarı ve çizeri olup, çr'ları İngilizce ve Fransızcaya çevrilmiş ve ABD ve Cezayir'de yayınlanmıştır. Orijinal ve ıslak imzalı bir çr sayfası gezegen ölçeğinde çr'ın mabetlerinden sayılan Angouleme Çizgi Roman Müzesi'ne kabul edilen ilk Türk çr'cısı Cem Özüduru'dur. Sanatçının kötü olarak kodlanabilecek ve örnek alınmaması icap eden (öte yandan, varoluşun hakikatlerinden olduğu için de görmezden gelinemeyeceğini düşündüğüm) şiddet ve extrem cinsel davranışlar temelli içerik barındıran, bu yüzden ancak yetişkin okura önerilebilecek sosyal medya hesabı: https://www.instagram.com/cemozuduru_/

€) Kenan Yarar (1970), çr sanatçısı, illüstratör. Çeşitli dergilerde çizdiği ve Hilâl karakterinin protagonist kahramanı olduğu maceralar Doğan Kitap, Marmara Çizgi ve İthaki Yayınları tarafından 4 albüm halinde yayınlandı. Tekinsiz bir atmosferde cereyan eden fantastik ve erotik içerikli öyküleri yüksek dozda şiddet, cinsellik, kötü muamele ve argo diyaloglar içerir. Son iki on yılın en başarılı hikayeci ve çizerlerinden olan sanatçı Dynamite Entertainment için Barbarella ve Vampirella maceraları ve kapakları çizerek uluslararası çr uzayında da kendisine yer edindi. Sanatçının Melankomik (1997), Psikoz Hikâyeleri (2019) ve Aşk-ı Melun (2021) isimli, yine fantastik öyküler içeren 3 albümü daha vardır. 2017'den beri uluslararası ölçekte işler yapan usta bir sanatçı olmasına karşın, çr'larındaki bazı panellerinde, (modelden çalışmadığı için mi acaba?), bu satırların müellifi gibi bazı çr tutkunlarını şaşırtan savrukluklara (acemiliklere?) tesadüf edilebilmektedir.

€) Hakan Karataş (1971)İllüstratör, çr sanatçısı. Murat Menteş'in derleyip yazdığı Derde Deva Randevu I - II - III'e (üçleme) illüstrasyonlar ve çr'lar çizdi. Murat Menteş'in yazdığı Tabancalı Kız çr'ı ile Bülent Üstün'ün yazdığı çr albümü Horti'yi resimledi; 30 yıla mütecaviz bir süredir devam ettirdiği profesyonel grafik sanatlar kariyeri sırasında, Fatih Solmaz'ın metinlerine yaptığı başarılı çizimlerle dikkatleri üzerine çeken sanatçı, çok sayıda mizah, karikatür ve çr dergisinde türün meraklılarına içerik sağladı. Mis Dergi, çr'larının göründüğü son mecralardandır. Güncel işlerini izlemek isteyen grafik sanat tutkunları için bir link: https://www.instagram.com/hkworkz/

€) Elif Nurşad Atalay (1979); Ressam, illüstratör, çr sanatçısı; resimleriyle solo ve karma bir çok sergiye katıldı, eserleri yerli ve yabancı koleksiyonlarda yer almakta; hem metinleri ve hem de grafik tarafı bakımından sıra dışı bir grafik roman olan Âşık Kedi'nin yazarı ve çizeri; Bayan Yanı ve Mis Dergi başta olmak üzere mizah ve çr dergilerinde çr'ları yayınlanan sanatçının aktüel paylaşımlarını takip için bknz. https://www.instagram.com/elifnursad/

€) Fırat Yaşa (1977); Mimar, illüstratör, çr sanatçısı, yazar, çocuk kitapları yazarı ve çizeri. Çizgili Pijama’yı yazdı, çizdi, boyadı. Yiğit Değer Bengi’nin kısa öyküsü Avcı Nun'u çizgi romana uyarladı, TRT Çocuk Dergisinde Uçan Fare öykü serisine çizimler yaptı. Tepe isimli çr'ı, modern grafik öyküleme müktesebatımızın orijinal ve önemli örneklerindendir. Sabahattin Ali'nin aynı isimli öyküsünü uyarlayarak yazıp çizdiği Sırça Köşk çr'ı son işi olup Baobab Yayınları tarafından Mayıs 2023'de yayınlanmıştır.

€) Cem Güventürk (1989); Karikatürist, yazar, illüstratör. Çizgi Film - Animasyon konularında üniversitede dersler vermektedir. Çünkü Bir Anlamı Vardır, Yine Öyle Hissettiğinde, Sanki Sen Aynı Ben, Öyküler ve Stories çr, yazıp çizdiği grafik anlatı kitaplarıdır. İşlerini takip etmek isteyen için linki: https://www.instagram.com/cemguventurk/

(64): Bu başlık altında mercek altına alacağım eserlerin baskı tarihlerinin 31 Ekim 2022 - 1 Kasım 2023 dönemine denk düşeceğini paylaşmama karşın, bu noktada, çok boyutlu bir problemle karşı karşıyayız muhterem kârîm. Bu çok bileşenli problem alanının üç asli komponenti, üç asal elementi şunlardır: *i) bazı çr'ların künyelerindeki baskı tarihleri sadece yıl olarak verilmekte; bu yüzden de, salt yıllar değil, onunla birlikte aylar temelinde yapılan klasifikasyonlarda bir belirsizlik oluşmaktadır; *ii) bazı çr'ların künyelerinde paylaşılan baskı tarihleri ile, piyasaya verilme tarihleri arasında haftalara, hatta aylara varan bir zaman boşluğu olabilmektedir. Bu durum da, benzer bir belirsizliğin kaynağıdır; *iii) arşivime dahil ettiğim çr'ların tarafımdan okunduğu tarih ile, onların baskı tarihleri arasında, çoğunlukla, minimum bir kaç hafta olmak üzere, bir zaman aralığı bulunmaktadır. Bütün bu belirsizliklerin ortadan kaldırılabilmesi adına, çr'ları bu dipnotun kendisine düşüldüğü listeye dahil ederken, onları okuma tarihim baz alınmıştır. 

(65): Listelenen çr'lar, parçası oldukları çr havzalarına ve çr türlerine göre ayrı ayrı listelenmemiş, süper kahraman, manga, (süper kahraman ve manga dışındaki) diğer kurmaca, biyografik & otobiyografik çr, (biyografi ve otobiyografi dışındaki) diğer kurmaca (kurgu) dışı çr gibi bütün çr türleriyle; bande dessinée, fumetto, comics gibi bütün çr havzalarına dahil olan çr'lar birlikte değerlendirilerek, aynı listeye dahil edilmişlerdir. 

(66): Bu bahse dair ek malûmatın sonuncusu da şu olsun: paylaştığım liste kimine uzun, hatta fazla uzun gelebilir. Kazın ayağı öyle değil aslında. (lâkırdının tam da burasında, 'ördeğin ya da çulluğun ayağı öyle mi peki?!?' diye soran olursa, 'valla ben orasını bilemem, siz onu iyisi mi usta bir avcıya, ya da deneyimli bir ornitologa danışın' der, çıkarım işin içinden) Ne mi demek istiyorum? Şunu: bahse konu 365 günlük süreçte, yaklaşık olarak 500 çr katıldı arşivime; bunun takriben % 80'i Türkçe, bakiyesi ise İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca vd. dillerdendi. Mezkûr toplamın tamamını, (bu türle olan ilişkimin temel parametresi icabı hep yapageldiğim üzere), 'bir şekilde', okudum (Türkçe ve İngilizce çr'ları, kategorik olarak, en geç 3 ay içinde okuma prensibim var, nitekim, kahir ekseriyetle, öyle de yaparım. Diğer lisanlardan olanların tetkikini ise 6 ay içinde itmama gayret ederim). Sevdiğim, önemsediğim kitapların yeni baskılarını edinme tutumum, arşivimin mezkûr yeni mensuplarının kabaca %5'inin, elimde olan çr'ların yeni baskıları olmasına neden olur çoğunlukla; nitekim söz konusu periyotta da olan buydu. Mezkûr süreçte, Türk çr kozmosuna 1,500 civarında ilk ve tekrar baskı eserin katıldığı göz önünde bulundurulduğunda; paylaştığım listenin, onu olabildiğince sadeleştirmeye ve önemli bulduklarımdan ibaret hale getirmeye çalışmama karşın, aktüel kondisyonuna erişmesinin normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Şu ayrıntıyı da ekleyerek bitiriyorum bu dipnotu; Bahis konusu dönemde, almaktan imtina ettiğim, arşivime katmaktan ve okumaktan geri durduğum 1,100 civarında Türkçe çr hakkında verdiğim bu kararı; onların çok önemli bir bölümünü a- kitapçılarda bilfiil ve fiziken tetkik ederek; b- onlara dair olan malûmatın dijital ortamda erişebildiğim kısmını inceleyerek; c- çr okuru ve koleksiyoneri olan dostlarımla hiç aksatmadan sürdürdüğümüz iletişim üzerinden; d- başta İlker Özer, Doğan Şima, Servet İnandı, Hakan Şaşmaz, Ömer Bahadır, Hikmet Yamansavaşçılar olmak üzere, Türkiye çr kozmosunun temel metinlerini ve sayısız alt metnini en iyi deşifre edebilen sektörün en yetkin ve profesyonel aktörleriyle çeşitli kanallar üzerinden gerçekleştirdiğimiz muhavere ve mübahaseler dolayımıyla oluşturdum. Bu bakımdan da, okunulan satırların şerhe gayret ettiği listenin, parçası olduğu toplamı temsil etmeye ehil ve mümeyyiz olduğunu söylememde bir sakınca olmadığı gibi, onun, ait olduğu bütünün en kayda değer elementlerini içerdiğini serdetmenin de hakikatle mutabık olduğunu düşünmekteyim. 

(67): Buraya Lâl Kitap'ın yayınladığı fumettolardan önemsediklerimin sadece bir ayda çıkan sayılarını paylaştım; bunu yaparken de, tercihim olan fumetto serilerinin sayıları / maceraları arasında tamamen raslantısal bir tercih yaptım. Bir diğer deyişle, aynı serilerin, başka bir ayda çıkan farklı maceralarına yer versem de değişen bir şey olmazdı anlayacağınız. Paylaştığım sayılar, sadece ve yalnızca parçası oldukları fumetto serisini temsil etsinler diye eklendiler o listeye. Mezkûr yayınevi, her ay bunların da arasında olduğu en az 5, bazen de daha fazla fumetto yayınlamaktadır. 

Fumetto mevzuuna bu şekilde girmişken, 1940 - 1995 sürecinde Türkiye çr marketini domine eden İtalyan çr'larının içinde bulunduğumuz aktüel uğrakta hangi yayıncılar tarafından basıldığına ana hatlarıyla değinmek faydalı olacaktır. 2023 yılında ülkemizde fumetto (İtalyan çizgi roman kozmosunun ürünü) basan yayıncı sayısı sadece beş idi: Lâl Kitap, Çizgi Düşler Yayınları, Mylos Kitap, Rodeo Kitap ve Otto Manga. Çizgi Düşler gelecek yıl itibarıyla fumetto alanından tamamen çıkacak ne yazık ki. Tex ve Julia bayrağını Çizgi Düşler'den devralan ülkemizin yegâne polisiye dergisi 221B'nin nâşiri Mylos Yayın Grubu'nun, mezkûr çr'larının satışından memnun olmadığına dair kulis bilgileri dolaştığından, onun da bu alanda kalıcı olmadığını öngörmek mümkün ne yazık ki. Rodeo Kitap, Temmuz 2003'de yayınlamaya başladığı Ken Parker - Özel Seri'sinin 20. albümünü piyasaya vermeye hazırlanıyor. Ülkemizdeki fumetto yayıncılığını en kaliteli işlerinden biri olan mezkûr serinin her albümünde, dizinin aynı zamanda editörü de olan Hakan Şaşmaz'ın () yazıları yer almakta. Çok önemli bir çr koleksiyoneri ve uzmanı da olan HŞ, popüler kültürün çr - film - tv dizisi - afişler - soundtrack'lar gibi alanlarının yanı sıra, edebiyat, mitoloji (özellikle kızılderili inançları) ve tarih'e (ağırlıkla ABD'nin 'Western Medeniyeti / Vahşi Batı' olarak niteleyebileceğimiz 1750 - 1900 dönemine ait olan bahislere) dair olay ve olgularla zenginleştirdiği fevkalâde faydalı bulduğum söz konusu yazılarında, çr kozmosuna dair yapılacak çalışmaların çok sayıda alt metinle nasıl zenginleştirilebileceğini, bir kurmaca eserin, tarihi - sosyolojik - kültürel gerçeklere dayalı olan yanlarının nasıl deşifre edileceğini, farklı hakikat düzeylerindeki olay - olgu - süreçleri başarıyla birbirine eklemleyip örerek, göstermekte okurlarına ve meslektaşlarına. 'ın Ken Parker edisyonlarına katkısı bununla da sınırlı değil. Uzun süre mezkûr çr kahramanının ülkemizdeki yayın haklarının sahibi de olan HŞ, Tay Yayınlarının ardından telif sözleşmeli ilk Ken Parker edisyonu olan 59 albümlük (Temmuz 2000 - Ocak 2017) Parantez Yayıncılık - Rodeo Yayıncılık serisinin de yayın yönetmenin ve dizi editörüydü. İlk 12 albümü Parantez Yayıncılık, takip eden 47 albümü ise Rodeo Yayıncılık etiketini taşıyan ve Rodeo'nun 'Altın Seri' 'jeneriğini / alt ismini' kullanarak bastığı dizinin her sayısına editoryal yazılarıyla katkı vermişti HŞ. Onun, özelde Ken Parker, genelde fumetto ve çr sevdalıları için çok önemli olacağını düşündüğüm bir projenin üzerinde uzun zamandır çalıştığını, ancak bunu, özel bir sohbetimizde 'off the record' kaydıyla paylaştığı için, ayrıntısına giremediğimi ekleyerek devam ediyorum. 2000 - 2022 dönemine ait olan bu telifli Ken Parker yayınlarında zaman zaman Murat Mıhçıoğlu yazı ve röportajları ve Talat Güreli de yazılarıyla katkı verdiler söz konusu bu edisyonlara. 

Otto Manga, ağırlıklı olarak fumetto kozmosunda üretilen (Chanbara, Gea, Dark Metro, Attica, Kay gibi) manga türü çr'ları bu sene basmaya başlamıştı. Çok yeniler sektörde, bu yüzden de, yakın vadede (manga ya da diğer türlerde olmak üzere) İtalya çr havzası / fumetto ürünleri yayıncılığında ne yapacakları hakkında fikir yürütmek çok zor gerçekten. Bu hususta olsa olsa, asker ocağında kıdem hakkında söylendiği üzere (diplomatik jargonla dillendireceğim) 'istimal ettikleri feçes nizamiyeden bi çıksın hele...' deyip fumetto basım süreçlerini bir müddet daha gözlemlememiz, deneyimlememiz gerek. Otto Manga'nın fumetto yayın stratejisi hakkında fikir istimal etmek nasıl müşkülse, Lâl Kitap'ın aynı hususa dair tavrını öngörmek de o denli kolaydır: Nisan 2002'den bu yana geçen yaklaşık 22 yıldır fumetto yayıncılığında azimkâr bir çizgi izleyen yayınevinin sahipleri ve kurmayları Bahadır Zaimoğlu ve Ayşe Zaimoğlu, bu işe 'Pazara kadar değil, mezara kadar!' zihniyetiyle yaklaşmaya devam edecekler, yayıncılık sektörünün bileşeni oldukları sürece İtalya çr havzasınına besledikleri muhabbet ve sadakati sürdüreceklerdir. Adımın neliğini bildiğimden eminliğim denli bundan eminim.

(68): Listeyi tamamladığımda, farkına vardığım ve beni şaşırtan bir husus; geçtiğimiz yıllarda beğenerek okuduğum çok sayıda çr'nını arşivime eklediğim Arka Bahçe Yayıncılık'ın Ağustos 2022 - Kasım 2023 döneminde tek bir çr'ınını bile alıp okumadığım gerçeğiydi.

(69): https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/11/mikrokozmosdan-gelip-makrokozmosa-giden.html

(70): Barış ve Ekonomi alanlarındaki tercihleri daima tartışmalara ve yüksek volümlü (bana göre de haklı olan) itirazlara yol açan Nobel Ödülleri Seçici Heyetlerinin kararları içerisinde en tartışmaya muhtaç olanları hiç şüphesiz Edebiyat alanında verdikleri ödüllerdir. Özellikle bazı yıllarda mezkûr heyetin verdiği Nobel Edebiyat Ödülleri, edebiyatseverleri tam manasıyla çileden çıkaracak mahiyettedir. Bu ödülü gerçekten de hak edenlere verdiğinde bile Akademi, bu seçiminin gerekçesini açıklarken öyle manasız, öyle saçma, öyle mesnetsiz ve zırva nedenler ileri sürmüştür ki, ödülü kazanan edebiyatçının hak edişini bile gölgelemiştir. Nobel Edebiyat Ödüllerinin gerekçeleri, özellikle de bazı yıllardakiler, tahammülfersa zırvalıklara rahmet okutacak türdendir. Bunlar insana, 'contemporary art' denilen asrın maskaralığını, tüm çağların bu en büyük sanat sahtekâlığını insanlığa sanat diye yutturmaya çalışan sanat mafyasının beslediği 'sanat tarihçileri', 'sanat eleştirmenleri', galericiler, küratörler vb sanat bezirgânlarının yazdıkları bütün o sergi katalogları, bienal kitapları ve sanatçı monografilerindeki saçma sapan içerikleri hatırlatıyor bana kalırsa. Bu deli zırvası içeriklerin 'en ciddi', 'en muteber' numuneleri bile semantik bakımdan hayati zaafiyetlerle malûldür; bunlar, kopya çektikleri post-modernist ve post-postmodernist anlatıları acımasızca ve sorumsuzca istismar ve talan ederek kurarlar saçma sapan lâf kalabalıklarından öteye gitmeyen ve anlaşılmamayı amaç edinmiş anlatı mimarilerini. Bu anlaşılmazlığın arkasına gizledikleri zırvalarıyla yapmaya çalıştıkları 'koleksiyon yapmak, sanata yatırım yapmak isteyenleri nasıl 'sazan sarmalına' getirir, nasıl cebini ve cüzdanını boşaltırım?!?' sorusuna aradıkları elverişli cevaplardır. Bu sahtekârların ipliği kolaylıkla pazara çıkarılır aslında; yeter ki dürüst ve kaliteli eleştirmenler, işine saygı duyan ve kuramsal - kavramsal temeli sağlam olan sektör profesyonelleri 'KRAL ÇIPLAK!!!' deme cüretini gösterebilsinler. Sanat bezirgânlarının, postmodern anlatının ırzına geçerek kurdukları anlatılarını andıran Nobel Edebiyat Ödülü gerekçeleri, seçici heyetin işin ehli olmaktan uzak olduğuna işarete der. Şayet öyle olmasaydı, mezkûr ödül komitesi gerçekten de yeterli ve işlerinin uzmanı olsaydı, şimdiye kadar çoktan Haruki Murakami, Neil Gaiman, Alan Moore, Stephen King gibi yazarlara vermişlerdi bahse konu ödülü. Sadece bunlar da değil, yukarıda 'xii) çr sadece çr değildir!' başlıklı bölümde adı geçen sanatçıların bazıları da kazanırlardı mezkûr ödülü.

(71): Okunulan metnin müellifi, epigraf olarak seçtiği manzum eserle, Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ortaklaşa yazılan ve ilk baskısı Londra'da 21 Şubat 1848'de yapılan Komünist Parti Manifestosu'nun (Das Manifest der Kommunistischen Partei) adeta efsaneleşmiş o ilk cümlesine, metinde tarif ve tavsif edildiği üzere o ikonik ve kanonik iddiaya atıf yapmaktadır: 'Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor' https://tr.wikipedia.org/wiki/Kom%C3%BCnist_Manifesto#:~:text=%22Avrupa'da%20bir%20hayalet%20dola%C5%9F%C4%B1yor,radikalleri%20ile%20Alman%20polis%20ajanlar%C4%B1.

Mezkûr ifadenin Türkçe çevirileri aslında oldukça farklıdır birbirlerinden; bunlardan en bilinenleri, 'çeviri mümkün müdür? sorusunu ve sorunsalını mercek altına aldığı 'köşe yazısı'nda bakın nasıl dillendirmiş Muhsin Kızılkaya: 'Mesela Umberto Eco’nun “tıpkı Beethoven’ın 5. Senfonisi gibi olağanüstü bir davul vuruşuna” benzettiği “Komünist Manifesto”nun bütün zamanların o en meşhur kitap açılış cümlesini, kitabı Türkçeye çeviren altı çevirmen birbirinden farklı çevirmiş. Bütün çevirilere baktım; Muzaffer Erdost, “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor-komünizmin hayaleti”; Nail Satlıgan “Avrupa’da bir heyula kol geziyor-komünizm heyu­lası”; Rekin Teksoy “Avrupa’da bir umacı dolaşıyor: Komünizm umacı­sı”; Celal Üstel “Avrupa’ya bir heyula korku salıyor: Komünizm heyulası”; Levent Kavas “Avrupa’da bir hortlak kol geziyor-komünizm hortlağı”; Tanıl Bora ise “Avrupa’da bir heyûla dolanıyor-komünizm heyûlası'' biçiminde çevirmiş.' (https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/muhsin-kizilkaya-2291/3653300-ulysses-turkceye-tutunamayanlar-ingilizceye-neden-cevrilemez).

(72): Bu bölümde ifade edilen argümanları enteresan ve kıymetli bularak onlara dair daha ileri okumalar yapmak isteyen okura faydalı olabileceğini düşündüğüm bir metin için bknz.: https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html

Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: TTF'nun Leibniz'i, (en azından 'ifade-i meram' bağlamında, tarz-ı üslûb anlamında olmak kaydıyla) hâce-i evvel Ahmet Mithat Efendi'dir diye düşünüyorum. Bu böyleyse şayet, içime aynı zamanda 'Hâce-i Evvel' de kaçmış olmalıdır. Dikkatli kâriem ve kârimin kaçmamıştır gözlerinden diye düşünmekteyim: teşekkür başlıklı ilk bahisle (0). dipnotta da bu mealde ve minvalde ifadeler yer almış idi.

(73): Hem 'dayanamam ahh / senin öyle kendini / hırpalamana (ku-hai, 2003)' dizeleri ve hem de onların hassas bünyelerde oluşturabileceği tesir kadar nazenin ve fevkalâdenin fevkında kırılgan bir mimariye sahip bana kalırsa bu anlatı: bir kelimesi değil, bir hecesi bile değişse ya da çıkarılsa, iskeleti çöker, manası göçer, mazmunu söner. Budur ona dair bu noktada istimal ettiğim; umulur ki edilmez suistimal  (https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/11/fibonacci-divina-proportione.html).

(74): https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/12/zt-ve-ayniyet.html

() '...ümidvar ve mesrur te(k)lif idi utopia....', Ω





***xv) bibliyografya / kaynakça (@), (@@):


a) kitaplar:

*Akaş, Ceyda (editör): Sanat Dünyamız - çizgi roman: çizgi, roman - sayı: 64, YKY, İstanbul, 1997.

*Akın, Mazlum; 60 Kahraman ve 73 Sanatçı - Çizgiroman Sözlüğü, Cinius Yayınları, İstanbul, Kasım 2008.

*Akkuş, Zeynep (yayın yönetmeni); Macera Çizgi 1 - Macera Çizgi 21, toplam 21 sayı, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, Temmuz - Eylül 1999, ....., Nisan 2003.

*Alpgüven, Murat -  Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 1, kendi yayını, İstanbul, 2022.

*Alpgüven, Murat - Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 2, İstanbul, kendi yayını, 2022.

*Alpin, Hakan; 1001 Soruda Çizgiroman, İm Yayın, İstanbul, Aralık 2004.

*Alpin, Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisi, İnkılâp Yayınevi, İstanbul, 2006.

*Berent, Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 1, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Berent, Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 2, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Bıçakcı, Hakan; Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, önsöz, Caligari, Alexandra Teles, Flaneur Books, ilk baskı, Aralık 2023, ciltli, sert sıvama kapaklı.

*Bray, Adam; Marvel Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey, Bata Basım Yayın, Ekim 2016.

*Burattini, Moreno - Romani, Graziano; Çizgi Roman Okulu 3: Gallieno Ferri - Zagor ile Bir Yaşam, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Cantek, Levent vd.; Serüven Kılavuzları - Corto Maltese, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 20004.

*Cantek, Levent (derleyen); Çizgili Hayat Kılavuzu - Kahramanlar, Dergiler ve Türler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.

*Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, İletişim Yayınları, İstanbul, 2. baskı, 2002.

*Clements, Jonathan; Kısa Japonya Tarihi, Kronik Kitap, 2023, ilk baskı, karton kapaklı.

*Çalışkan, Ömer Veysel; Serüven Kılavuzları - Mister No, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Dawkins, Richard; Gen Bencildir, Kuzey Yayınları, İstanbul, 6. baskı, Aralık 2020.

*Eisner, Will; Comics and Sequential Art, Poorhouse Press, 1990, expanded edition), 164 p., soft cover.

*Ertem, Cengiz; Serüven Kılavuzları, Conan 1, Oğlak yayıncılık, İstanbul, 2005.

*Flix, Don Kişot, Marmara Çizgi, İstanbul, 1. baskı, Mart 2015.

*Fukuyama, Francis, İnsan Ötesi Geleceğimiz - Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları, ODTÜ Yayıncılık, birinci basım, Ekim 2003, Ankara, karton kapaklı.

*Giordani, Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1941 - 1979 Gli anni d'oro, Sergio Bonelli Editore, Marzo 2021.

*Giordani, Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1980 - 2020 L'era moderna, Sergio Bonelli Editore, Luglio 2021.

*Gravett, Paul (General Editor); 1001 Comics You Must Read Before You Die, Cassell Illustrated, London, 2012.

*Gravett, Paul; Manga - Japon Çizgi Romanının Tarihi, Plan B Yayıncılık, Kasım 2008.

*Guibert, Emmanuel, Alan'ın Savaşı - Alan Ingram Cope'un Anılarından Uyarlanmıştır, Kara Karga Yayınları, ilk baskı, Eylül 2023, İstanbul, karton kapaklı.

*Günday, Hakan - Orhun, Emre; Kinyas ve Kayra, Doğan Kitap, İstanbul, Kasım 2018, kutulu, ciltli, yazar ve çizerinden imzalı ve sertifikalı 518 adetlik sınırlı baskı.

*Günday, Hakan - Orhun, Emre; Kana Diz Kana, Flaneur Books, İstanbul, Ocak 2020, karton kapaklı popüler edisyon.

*Habermas, Jürgen, İnsan Doğasının Geleceği, Everest Yayınları, birinci baskı, Nisan 2003, İstanbul, karton kapaklı.

*Haydaroğlu, Mine & Aydın, Burak (editörler); Sanat Dünyamız 105 - üç aylık kültür ve sanat dergisi, Kış 2007, Uzakdoğudan Çizgiroman: MANGA!, YKY, İstanbul.

*Kaku, Michio, Zihnin Geleceği - Bilimin Zihni Anlamaya ve Geliştirmeye Yönelik Arayışları, ODTÜ Yayıncılık, 5. basım, Eylül 2017, Ankara, karton kapaklı, mıklepli.

*Kaku, Michio, İnsanlığın Geleceği, ODTÜ Yayıncılık, 2. basım, Aralık 2019, Ankara, karton kapaklı, mıklepli.

*Kireççi, Ümit; Çizgi Roman senaryosu - önce yazı, sonra çizgi, Lâl Kitap, Aralık 2020.

*Konuralp, Sadi; Serüven Kılavuzları, Flash Gordon, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Kurzweil, Ray, İnsanlık 2.0 - Tekilliğe Doğru Biyolojisini Aşan İnsan, Alfa Kitap, ilk baskı, Nisan 2016, İstanbul, karton kapaklı.

*Levy, Paul; Kuantum ve Spiritüellik, Omega Yayınları, İstanbul, 2023.

*Lovelock, James, Novasen - Yaklaşan Hiperzekâ Çağı, Kolektif Kitap, birinci baskı, Haziran 2021, İstanbul, karton kapaklı.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman'ı Anlamak, Sırtlan Kitap, İstanbul, Kasım 2018.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman'ı Yeniden Keşfetmek, Sırtlan Kitap, İstanbul, Nisan 2021.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman Yapmak, Sırtlan Kitap, Temmuz 2022.

*Nakazawa, Keiji; Yalınayak Gen 1 - Hiroşima'nın Hikâyesi, tudem yayınları, İzmir, İlk baskı, Haziran 2007, karton kapaklı.

*Nilsson, Nils J., Yapay Zekâ - Geçmişi ve Geleceği, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, birinci baskı, Temmuz 2018, ciltli, ser sıvama kapaklı.

*Norman, Robert A. & Sharad P. Paul, Son Doğal İnsan - Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz? Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, birinci baskı, Ekim 2020, İstanbul, karton kapaklı.

*Occhicone, Davide; Çizgi Roman Okulu 2: Bruno Brindisi, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Öz, M. Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin - Teksas ve Tom Miks 50. Yıl Özel, Hoz Comics, İstanbul, Şubat 2006.

*Öz, M. Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin 2, Hoz Comics, İstanbul, Nisan 2007.

*Penrose, Roger, Yapay Zekâya Karşı Doğal Zekâ, Mitra Yayıncılık, ilk baskı, Mayıs 2023, İstanbul, karton kapaklı.

*Saydam, Ali (Genel Müdür); ARGOS Yeryüzü Kültürü Dergisi, No 7, Güneş Yayınları, İstanbul, Mart 1989.

*Scarpa, Laura - Trabacchini, Alesio; Çizgi Roman Okulu 1: Claudio Villa, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Scarpa, Laura; Çizgi Roman Okulu 4: Angelo Stano, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Kasım 2010.

*Schdot, Frederick L.; Japan: Writings on Modern Manga, Stone Bridge Press, 1996, Berkeley, CA, 

*Scruton, Roger; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri, fihrist kitap, İstanbul, 7. basım, Ağustos 2023.

*Şaşmaz, Hakan & Güreli, Talat; Ken Parker - Özel Seri sayı 1 -19, Temmuz 2003 - Aralık 2022, ilk baskı, karton kapaklı.

*Tegmark, Max, Yaşam 3.0 - Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak, Pegasus Yayınları, ilk baskı, Şubat 2019, İstanbul, karton kapaklı.

*Waid, Mark; Marvel Evreni Tarihi, Arka Bahçe Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2021.

*Wallerstein, İmmanuel; Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2011.

*Wiedemann, Julius (editor); MANGA, Taschen GmbH, Köln, 2004.

*Whitehead, Alfred North; Süreç ve Gerçeklik, İstanbul, FOL Kitap, Mart 2021.

*Wittgenstein, Ludwig; Tractatus Logico-Philosophicus, Yapı Kredi Yayınları, Almanca aslıyla birlikte, çeviren: Oruç Aruoba, YKY'de 1. baskı, İstanbul, Aralık 1996.

b) dergiler(@@@):

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary Groth, 190, Fantagraphics Books,September 1996.

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary Groth, 192, Fantagraphics Books, December 1996.

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 200, Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, December 1997.

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 206, Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, August 1998.

*Darkwood Sakinleri - Sayı: 1, 2, 3, 4, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12; Ekim 1994, Şubat 2002.

*EsseGess Magazin - Sayı: 1, Hoz Comics, Şubat 2006. 

*EsseGesse Magazin sayı: 2, Hoz Comics, Nisan 2007.

*Gerekli Şeyler, - Sayı: 2, 3, 4, 5, 6, 7; Kasım 2005 - Haziran 2006.

*Hipnoz - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9; Haziran 2009 - Eylül 2011.

*Joker - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18; Kasım 1992 - Mart 1993.

*Maceraperest Çizgi, Oğlak Yayınları - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21; Eylül 1999 - Nisan 2003 (@@@@).

*Mis Dergi - Çizgi Roman 1, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2022, ikinci baskı, karton kapaklı.

*Mis Dergi - Çizgi Roman 2, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2023, ilk baskı, karton kapaklı.

*Posta Arabası, sayı: 1, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Şubat 2015,

*Posta Arabası, sayı: 2, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Haziran 2015.

*Posta Arabası, sayı: 3, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Kasım 20015.

*Posta Arabası, sayı: 4, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021.

*Posta Arabası, Özel Sayı: 1 - Storia del West, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021.

*Profesör - Çizgi Roman Kültürü Dergisi -  Sayı: 1, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Kasım 2018. 

*Profesör - Sayı: 2, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Şubat 2020.

*Profesör - Sayı: 3, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Eylül 2021.

*Profesör - Sayı: 4,Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul,  Eylül 2022.

*Resimli Roman sayı: 1, 2, 3; Kasım - Ocak 2005.

*Rodeo Strip - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14; Ekim 2004 - Mayıs 2006.

*Serüven Çizgi Roman Araştırmaları Dergisi - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6; İlkbahar 2004 - Yaz 2006, Oğlak Yayınları. 

*Ters Dergi - Sayı: 1 - 2; Nisan 2021 - Haziran 2023.

c) dijital kaynaklar:

*http://altinmadalyon.com/altin/index.php

*https://www.facebook.com/groups/47270884013

*Tanol Türkoğlu'nun sitesindeki çeşitli videolar ve blog yazıları,https://www.ttdijital.net/ özellikle de https://www.ttdijital.net/sufle-muhendisligi/

*Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, muhtelif maddeler, dijital edisyon, https://islamansiklopedisi.org.tr/

*Vikipedia, muhtelif maddeler, https://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa

*Wikipedia, muhtelif maddeler, https://en.wikipedia.org/wiki/Main_Page özellikle de https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics ve https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/ikigami-bir-manga-ve-grafik-roman.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/cizgiromann-ve-cizgiroman-tutukunlarnn.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2016/04/zagorun-babas-gallieno-ferri-oldu.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2012/04/hugo-prattn-efsanevi-anti-kahraman.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/12/batman-75-yasnda.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/dunyann-en-pahal-30-kitab-most.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/don-kisot-gandalf-peter-pan-harry.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2013/10/flaneur-comics-thomas-ottun-eserlerini.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/04/firavun-ozymandiasa-da-kalmad-bu-dunya.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/tenten-tintin-gezegen-sahaf-sohbetinde.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/bedri-koraman-oldu.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/03/behic-ak-karikaturist-mimar-yazar.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/wasteland-distopik-bir-bagmsz-grafik.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/irredeemable-omnibusun-tukcesinin-en.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/05/basyapt-mangalardan-akira-1-gerekli.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/08/mehmet-ali-turkmenin-kozmosu-samimiyet.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html

(@): Yukarıda 's) 2023 Türkiye'sinde çr'lar ve yayıncıları' başlığı altında paylaşılan, hepsi de Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde tarafımdan okunmuş, ya da yeniden okunmuş olan ve bu metnin telifi sırasında tekraren ve tek tek elden geçirilip tetkik edilen 204 kitabın künye bilgilerinin de, aslında, teknik olarak bu bibliyografyada yer almaları gerekiyordu; ancak, yer kısıtı yüzünden bunu gerçekleştiremedim.

(@@): Gerek bibliyografyada ve gerekse de okunulan metnin ana gövdesinde kendisine yer bulan künye formatındaki açıklamalar, yayıncılarının orijinal imlâsı korunarak paylaşılmıştır.

(@@@): 34. dipnotta yer alan çr, mizah ve magazin dergileri daha önce zikredildikleri için, bibliyografyaya dahil edilmemişlerdir.

(@@@@): Oğlak Yayınları tarafından 1999 - 2003 döneminde yayınlanan Martin Mystere, Tex, Dylan Dog ve Nathan Never serilerinin Dev Albüm'leriyle birlikte satılan dörder sayfalık çr kültürü ilâveleri olup; İtalya'nın (hatta Avrupa'nın) en büyük çr yayıncılarından olan Sergio Bonelli Editore'nin fumetto pazarındaki ürünleriyle ilgili arşivlik bilgiler ve görseller içermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder